Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3378 E. 2021/2317 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3378
KARAR NO: 2021/2317
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2014/916 Esas – 2019/718 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 28/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 19/03/2009 olay tarihinde …’in maliki, …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklete çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini ve kaza neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralanarak malul kaldığını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın … Sigorta A.Ş. ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ve açılan ceza davası ile şahsın mahkumiyetine karar verildiğini, müvekkilinin uğradığı maddi zararların giderilmesi için davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde müvekkiline 7.140,00-TL ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemenin uğradığı zararı karşılamadığınI belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/03/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 8.000,00-TL manevi tazminatın 19/03/2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte teminat kapsamı dışında ise davalılardan … ve …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkil şirket nezdinde trafik sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkil şirket tarafından davacı yanın başvurusu üzerine hasar dosyası açıldığını ve aktüerya hesaplaması yaptırılarak hesaplanan 7.141,08-TL tutarındaki tazminatın davacı tarafa ödendiğini, yapılan ödeme nedeniyle müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğundan mahkemece maluliyet ve kusur raporları aldırılması gerektiğini, müvekkil şirkete başvuru yapılarak davacıya ödeme yapıldığından temerrüde düşmediğini, dava konusu talebin haksız bir fiil olan trafik kazasından kaynaklandığından davacının ticari faiz talebinin yasal bir dayanağı bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle davanın süresinde açılmayarak zaman aşımına uğradığını, davacının dava dilekçesinin gerçekleri yansıtmadığını, ceza dosyasından alınan bilirkişi raporunda davacının kusurlu olduğu ve müvekkil …’in kusursuz olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin ceza dosyasından sürücü belgesi olmadan ve koruyucu ekipmanları takmadığından dolayı ceza aldığını, davacının maddi zararını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, olayın tamamen davacının kusuru ile meydana geldiğinden manevi tazminat talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; trafik kazasının meydana gelmesinde kusur, davalılardan araç sürücüsünde olmasına ve ceza dosyası kapsamında yer alan bilirkişi raporlarının yetersiz/çelişkili olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından kusur konusunda inceleme yapılmaksızın davanın reddine karar verildiğini, hangi sürücünün kırmızı ışıkta, hangi sürücünün yeşil ışıkta geçtiği net olarak belirlenemediğini, yerel mahkeme tarafından kusur oranlarının belirlenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdii edilmesi gerekmesine rağmen, bu hususta hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporları ve kaza tespit tutanağında kazanın meydana gelmesindeki kusur oranlarının net bir şekilde belirlenemediğini, dosya kapsamında hangi sürücünün kırmızı ışıkta hangi sürücünün yeşil ışıkta geçtiği net bir şekilde belirlenmeksizin, davanın reddine karar verilmesi yasa ve usule aykırı olduğunu, işletme tehlikeleri doğrultusunda tehlikeler eşit varsayıldığından, zararın yarı yarıya paylaştırılması ve davalı sürücünün %50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek müvekkilin maddi zararının giderilmesine karar verilmesi gerekmesine rağmen Yerel Mahkeme tarafından bu husus da dikkate alınmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davaya konu aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 77. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/961 Esas sayılı dosyasına sunulan 25/01/2010 tarihli Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporunun iki ihtimalli düzenlendiği, sürücü …’in yanan kırmızı ışığa rağmen kavşak alanına girdiğinin kabulü halinde ; sürücü …’in asli kusurlu, müşteki sürücü …’ın kusursuz olduğu, müşteki sürücü …’ın kendisine yanan kırmızı ışığa rağmen kavşak alanına giriş yaptığının kabulü halinde; müşteki sürücü …’in asli kusurlu, sürücü …’in kusursuz olduğunun tespit edildiği, davalı sanık … hakkında açılan davanın CMK 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verildiği, kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2017/7898 Esas ve 2018/8120 K. sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, dosya kapsamında kusura ilişkin bilirkişi raporu alınmadığı görülmektedir. 6098 sayılı TBK’nun 74. maddesine (818 Sayılı BK’nun 53. maddesi) göre hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz. Buna göre, hukuk hakimi kural olarak ceza hakiminin belirlediği kusur oranı ile bağlı değil ise de kesinleşen maddi olgu ile bağlıdır (H.G.K. 06.02.2002 gün 2002/19-16, 2002/47 sayılı kararı). Bu kapsamda ceza mahkemesince gerekçede ” Sanık savunması, katılan beyanı, tanık anlatılmı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; sanık …’in olay günü saat 20:45 sıralarında, sevk ve idaresindeki aracı ile ışık kontrollü kavşakta “U” dönüşü yaptığı esnada katılanın idaresindeki motosikletle çarpışması şeklinde kazanın meydana geldiği, kazanın meydana geldiği yerin ışık kontröllü kavşak olduğu ve kırmızı ışık ihlali yapanın olay sırasında net olarak belirlenemediği, kaza sırasında sanığın aracında bulunan tanık …’ın beyanında katılanın kırmızı ışıkta geçtiğinin belirtildiği ve başkaca delil bulunmadığı anlaşılmakla, tanık beyanı ile doğrulanan asnık savunmasına itibar edilerek katılanın kırmızı ışıkta geçtiği ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporunda belirtildiği üzere katılanın kırmızı ışıkta geçtiğinin kabulü halinde olayda tamamen katılanın kusurlu olduğu yönündeki görüşü dikkate alınarak sanığın üzerine atılı eylemde kusuru bulunmadığı anlaşılmakla beraatine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” değerlendirmede bulunulduğu görülmektedir. Ceza dosyasında alınan kusur raporunda iki ihtimalli olarak alternatifli kusur değerlendirmesi yapıldığı,kazaya karışan araçlardan hangisinin kırmızı ışık ihlali yaptığı net bir şekilde belirlenemediği anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece yapılması gereken; TBK’nın 53. maddesi hükmü de gözetilerek meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için İTÜ Trafik Kürsüsü ya da Karayolları Fen Heyetinden kusur raporu alınması, alınacak raporda da meydana gelen kazada hangi araç sürücüsünün kırmızı ışıkta geçtiği belirlenememesi halinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları uyarınca Yargıtay (17. Hukuk Dairesinin 2015/2416 E. ve 2017/8915 K. sayılı kararı) tarafların kazanın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek zararın yarı yarıya paylaştırılması gerektiğinden davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2021