Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3219 E. 2021/2123 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3219
KARAR NO: 2021/2123
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/05/2019
NUMARASI: 2018/1231 Esas 2019/543 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin oğlu müteveffa …’nin kendi sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile 13/01/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu vefat ettiğini, kazada müteveffanın tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini, … plakalı otomobilin … (…) Sigorta A.Ş.’nce karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigortalı olduğunu, … (…) Sigorta A.Ş.’nin …’na devredildiğini, müvekkilerinin, müteveffanın maddi yardımından ve desteğinden mahrum kaldıklarını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, baba … için 5.000,00 TL, anne … için 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuruda bulunma dava şartının gerçekleşmediğini, sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, tazminata hakkı olmadığını, faiz talebinin reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Destekten yoksun kalma tazminat talebine ilişkin olarak açmış olduğukları davada, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının ileri sürülmesinin Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiği ve aynı zamanda destek sahibi davacıların desteğin yasal mirasçısı ve külli halefleri olduğunu, dava konusu tazminat talebi yönünden hem alacaklı hem borçlu sıfatına haiz oldukları ve borcun bu sebeple de sona erdiği hususları sabit görüldüğü gerekçeleri ile dava reddedilerek hüküm tesis edildiğini, huzurdaki davada destekten yoksun kalan davacıların ne yasal mirasçı ne de vasiyetname veya miras sözleşmesi ile atanmış birer mirasçı olduğunu, Kastamonu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/ 761 E 2016/1794 K. sayılı kararı ile mirası reddettiklerini ve kararın kesinleştiğini, ortada davacılar yönünden davanın reddi, bir başka gerekçe olarak gösterilen alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi sebebiyle borcun sona ermesi durumunun söz konusu olabileceği ne bir yasal mirasçı ne de bir külli halef olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 13/01/2016 tarihinde …’nin kendi sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle, … plakalı aracın ZMMS sigortacısı davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır, İlk Derece Mahkemesince 2016/320 E. 2018/208 K. sayılı kararı ile … aleyhine açılan davada, davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairemiz 2018/4420 E. 2018/1687 K. sayılı kararı ile “Dosyada davacı vekilinin HMK’nın 124. maddesi gereğince taraf değişikliği talebi ile ilgili işlemler yapılmasına rağmen mahkemece bir karar verilmediği, karar başlığında …nın unvanının yazılı olmadığı, hakkında hüküm kurulmadığı” gerekçesiyle kaldırılmış, mahkemece “HMK 124/3 fıkrası uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olmadığı anlaşıldığından …nın rızası aranmaksızın tarafta iradi değişiklik talebinin kabulüne, … AŞ nin davalı olarak kabulüne” karar verilerek istinafa konu karar verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede/tahkimde dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen Sigorta şirketine başvuru koşulu da mahiyeti itibariyle eksik evrakların tamamlanması ya da dava tarihinden sonra başvuru yapılması suretiyle her zaman giderilmesi mümkün olduğundan usul ekonomisi ilkesi gereğince tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/12/2018 tarih, 2018/4932 Esas ve 2018/12056 Karar sayılı kararında “Dairemiz uygulamalarında sigorta davalarında örneğin dain-mürtehinden muvafakat alınması, İİK’nin 277. maddesinden kaynaklanan davada “aciz belgesi” gibi dava şartı ibrazı olarak kabul edilen hususlar bu eksiklik varsa dava usulden red edilmemekte bu eksiklik tamamlatılmaktadır. Somut olayda davacılar destek zararının tazmini için …’na yazılı olarak başvurmadan doğrudan doğruya dava açmış iseler de, salt yazılı başvuru hususu belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olmakla, mahkemece davacılara davalı …ya yazılı müracaat etmeleri için kesin süre verilerek yukarıdaki açıklamalar ışığında sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ” yönünde karar verilerek KTK’nın 97. maddesinde getirilen başvuru koşulunun tamamlanabilir dava şartı olduğu kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, taraf değişikliği öncesi, dava tarihi itibarıyla 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte değil ise de davacı tarafından HMK’nın 124 mad.gereğince taraf değişikliği hakkının kullanıldığı 22/01/2017 dilekçenin sistem kayıt tarihi itibarıyla 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup, davalı … şirketine yapılan bir başvuru bulunmamaktadır. Aksi yöndeki 09/10/2017 tarihli celsedeki dava şartı itirazının reddi doğru olmamıştır. Tamamlanabilir dava şartı niteliğinde ki bir hususun eksik ya da hatalı yerine getirilmiş olması halinde eksiliği gidermek üzere kesin mehil verilmeksizin başvuru koşulunun yerine getirilmediği kabul edilerek usulden red kararı verilmesi yargıya ulaşılabilirliğe engel mahiyette olacaktır. Bu kabul ile mahkemece davacı tarafa başvuru dava şartının tamamlanması için ara karar kurularak mehil verilmelidir. Kabule göre de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K. 2015/13143 E. 2018/6627 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları) Somut olayda davaya konu trafik kazası 13/01/2016 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı tarafça sigortalı aracın ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi ise 12/03/2015 tarihidir. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde, yeni Genel Şartlar ise 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, 13/01/2016 kaza tarihi genel şartlar değişikliğinden sonra olmakla beraber, kanun değişikliğinden önce ve poliçe tarihi de sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği ve poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından davacı vekilinin bu yöne değinen istinaf başvurusu yerindedir. O halde mahkemece yapılması gereken, tamamlanabilir dava şartı eksikliği açısından davacı tarafa mehil verip sonucuna göre tarafların delilleri toplanarak, iddia ve savunmaları tartışılıp, aktüer bilirkişiden rapor da alınmak suretiyle sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/12/2021