Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3187 E. 2022/84 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3187
KARAR NO: 2022/84
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2016/241 Esas – 2019/651 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 24/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı sigorta şirketine sigortalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın daha önce trafik kazasına maruz kalan … plakalı araca çarparak o esnada orta refüjde yaya olarak bulunan müvekkili …’a çarpması neticesinde 02/12/2015 tarihinde yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza sonucunda müvekkilin ciddi şekilde yaralandığını, kaza nedeniyle iş gücü kaybı ve maluliyetin meydana geldiğini, bu nedenlerden ötürü iş bu davayı açma zaruretinin doğdunu, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 2.500,00 TL işgücü kaybı ve cismani zararının davalıdan tahsilini, taleplerinin olay tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf işbu dava ile geçici iş göremezlik tazminatını talep etmekte olduğunu, davacının işbu talebi trafik sigortası genel şartları gereğince teminat dışı olduğunu, davacı, davaya konu ettiği talebiyle ilgili olarak müvekkil sigorta şirketine dava tarihinden önce herhangi bir başvuruda bulunmadığını, dolayısıyla müvekkil şirketin davacıya karşı temerrüdü söz konusunun olmadığını, davacı vekilinin avans faizi talep etmesinde yasal isabet bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, 249.800,00-TL sürekli iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesin” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyanın 01.06.2015 sonrasındaki güncel mevzuat gereği 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında rapor düzenlenmesi için ATK’ya gönderilmesi gerektiğini, mevzuata uygun maluliyet tespitinden sonra dosya üzerinde TRH 2010 %1,8 esas alınarak hesaplama yaptırılması gerektiğini, bu esasların uygulanmadığını, dosyadaki kusur değerlendirmesinin mevzuata uygun yapılmadığını, SGK tarafından davacıya yapılan ödeme müvekkili şirketten rücu edildiğini, kazazedenin aylık kazancının fahiş derecede yüksek belirlendiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından mahkemece kusur ve aküerya hesabı için aldırılan 05/09/2017 tarihli kök raporun istinaf talep eden davalı vekiline 11/09/2019 tarihinde HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmıştır. Kök rapora davacı vekili tarafında ücret tespiti yönünden itiraz edilmesi üzerine mahkemece 06/12/2017 tarihli ve 11/07/2018 tarihli duruşma ara kararları ile davacı itirazları kapsamında ek rapor alınmasına karar verildiği görülmektedir. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur tespiti, tazminat hesaplama yönteminin değerlendirildiği 05/09/2017 tarihli kök rapora süresinde itiraz edilmediği nedenle kusur ve tazminat yöntemi bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ve tazminat hesabına ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Somut olayda hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacının dosyada mevcut SGK hizmet dökümün kayıtlarındaki aylık ücreti baz alınarak hesaplanan toplam tazminatın dosya kapsamına ve mevzuata uygun gerekçeli ve denetlenebilir olduğu kanaatine varıldığından bu rapora göre tazminat hesabının belirlenmiş olduğundan bu hususa yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/03/2021 tarih, 2021/768 E. ve 2021/2172 K., 15/03/2021 tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K.,16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut olayda, mahkeme tarafından hükme esas alınan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 14/04/2017 günlü maluliyet raporunun kaza tarihine göre uygulanması gerken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediği anlaşıldığına göre davalı vekilinin itirazı yerindedir. İlk Derece Mahkemesince davalı vekili tarafından SGK’nın rücu ettiğini belirttiği miktar yönünden değerlendirme yapılmamış olması eksik incelemeye dayalı olmuştur. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK’dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması; SGK tarafından davacıya yapılan davalıya rücu edilmesine ilişkin evrakların celp edilerek, tespit edilecek maluliyet oranına göre ilk rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2022