Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3185 E. 2021/2149 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/3185
KARAR NO: 2021/2149
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2017/354 Esas – 2019/270 Karar
DAVA: Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 10/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkillerinin desteği …’in 06/07/2016 tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini, kullandığı aracın davalı şirket tarafından sigortalandığını, belgeler toplanarak 08.03.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine bavruşulduğunu, 17/03/2017 tarihinde kendilerine tebliğ edilen yazıyla poliçe teminat kapsamı dışında kaldığından taleplerinin reddedildiğini, mütevaffanın 22.06.2016 İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesine başvurduğunu, şikayeti nedeniyle kendisine ilaç verildiğini, kendisine verilen ilaç ile mütevaffanın kullandığı başkaca kimsayal olan ilaç ile etkileşim içine girdiğini, kaza ilaç etkileşimine bağlı şuur kaybı ile gerçekleştiğini, olay yeri tutanağında fren izine rastlanmadığına, mütevaffanın eşinin çalışmadığını belirterek fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla her bir müvekkil için ayrı ayrı 500,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının 11.04.2016 başlangıç-11.04.2017 bitiş tarihleri arasında geçerli olmak üzere ZMMS Poliçesi ile sigortalandığını, kaza da davacının tam kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinden itibaren, normlarda yapılan değişikliklerin, hukuk devleti ilkesine ve temel haklara aykırı olduğu ifade olunmuşsa da gerekçeli kararda bu hususa dahi değinilmeksizin kaçak karar yahut eski uygulama olduğunu düşündükleri karardan bahisle red kararı verildiğini, bu haliyle kararın olaya/içtihata açıkça aykırı olduğunu, poliçe tarihinden önceki tarih olan 01.06.2015 tarihinde, ZMMS genel şartları, hak sahibinin kusuruna denk gelen tazminat taleplerini karşılanmayacağı şeklinde değiştiğini, Karayolları Trafik Kanunu ise 11.04.2016 tarihli poliçe tarihinden sonra ancak kaza tarihinden önceki tarih olan 26.04.2016 tarihinde, yine hak sahibin kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin karşılanmayacağı şeklinde değiştirildiğini, zorunlu trafik sigortasının amacının, meydana gelebilecek rizikoya karşı güçsüz kimselerin korunması olduğunu, işbu mevzuat değişikliği itibariyle, poliçe ve kaza tarihleri de gözetildiğinde, kazada eşini ve babalarını kaybetmiş müvekkillerin mağduriyeti karşısında, güçlü sigorta şirketi lehine mevzuat değişikliklerini yorumlamanın, yasanın amacına, hak ve nesafete aykırı olduğunu, İşbu izahat çerçevesinde, mevzuattaki değişikliğin gerekli usule göre yapılmış olmadığını, belirtili şekilde yapılan mevzuat değişiklikleri normların uygulamasının öngörülebilirliğini ortadan kaldırmakta, hukuk devleti ilkesi zedelenmekte, eşitsiz taraflar arasındaki eşitsizliği, yurttaşı korumasız bırakarak daha da arttırmakta, bu şekilde adil yargılama hakkına, eşitlik ilkesine, mülkiyet hakkına halel getirmekte, yargılama neticesinde ZMMS değişiklik tarihini, normun uygulanma tarihi olarak kabul eder şekilde tesis edilecek hüküm de saydığımız temel hakların ihlali anlamına geleceğini, kazanın nasıl meydana geldiği hususunun tam aydınlatıldığını, kabul doğrultusunda kazalının tam kusuruyla kazanın meydana geldiğini kesin olarak söylemek de mümkün olmadığını, bu halde hak sahiplerini korur şekilde tesis edilecek kararın hak ve nefasete daha uygun olacağını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06/07/2016 tarihinde saat 23.30 sıralarında davacıların murisi sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile …Transit yolunu takiben … istikametine seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek seyir istikametine göre yolun solunda bulunan halatlı korkuluklara aracının sol yan kısımları ile çarpmasıyla meydana gelen trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği, mahkemece hükme esas alınan ATK kusur raporuna göre sürücü …’in tam kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. TTK’nın 1425. maddesine göre sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartların A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak ”üçüncü kişinin ölümü” dolayısıyla oluşan destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında ölen kişinin mutlaka üçüncü bir kişi olması gerekir. Yine Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat dışı olduğu düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih , 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir. Eldeki uyuşmazlığın çözümü için Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz ret kararının Genel Şartlar açısından sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.2021 tarih, 2021/17(4)-86 Esas ve 2021/516 K. sayılı kararında ” …Anayasa Mahkemesinin KTK’nın 90. maddesinde “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, 2. cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin iptalinin ne anlama geldiğini ortaya koymak açısından KTK’nın 90. maddesinin hangi alanı düzenlediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. 78. Maddenin “Maddi ve manevi tazminat” olan yan başlığından da anlaşılacağı üzere bu madde sigortacının ödeyeceği tazminatın hesaplanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Destekten yoksun kalma zararları TBK’nın 53. maddesinde bedensel zararlar ise TBK’nın 54. maddesinde düzenlenmiştir. Keza haksız fiil sorumlusu açısından tazminatın belirlenmesinin usul ve esasları 55. maddede, tazminattan indirim nedenleri ise 51 ve 52. maddelerinde düzenlenmiştir. 79. Nitekim Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde “Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir.” tespitini yapmıştır. 80. Anayasa Mahkemesinin KTK’nın 90. maddesinde vermiş olduğu kısmi iptal kararı ile madde değişiklikten önceki hâline getirilmiştir. KTK’nın 90. maddesinde 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişiklik yapılmadan önce 01.06.2015 tarihine kadar 12.08.2003 tarihli Genel Şartlar hükümleri uygulanmıştır. Zira Genel Şartların hükümlerinin uygulanmasının hukukî dayanağı KTK’nın 90. maddesi değildir. 81. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanağı TTK’nın 1425. maddesi, Sigortacılık Kanunu’nun 11. ve KTK’nın 93. maddeleridir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, “Kanun’un 93. maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir” gerekçesi ile KTK’nın 93. maddesinde yapılan itiraz iptal istemini reddetmiştir. 82. Anayasa Mahkemesi gerekçesinde şu ifadelere de yer vermiştir: “Kural uyarınca sigortalının sorumluluk riski kapsamında değerlendirilemeyecek risklerden doğan tazminat taleplerinden dolayı zorunlu mali sorumluluk sigortasına dayanılarak sigorta şirketinden talepte bulunulamayacaktır. Mali sorumluluk sigortasının sigortalının kanundan doğan hukukî sorumluluğunu teminat altına almak amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında, sigortalının hukukî sorumluluğu kapsamında olmayan tazminat taleplerinden dolayı sigorta şirketinin de sorumlu tutulamamasının işin niteliği gereği olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta şirketinin sorumluluğunun zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına aldığı riskler ile sınırlandırılması suretiyle ilgililerin, işletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal ettiği söylenemez. Kuralın ilgililerin menfaatleri ile sigorta şirketinin menfaatleri arasında makul bir denge kurulmasını engelleyen bir yönünün bulunmadığı görülmektedir.” 83. KTK’nın 91. maddesine göre sigortacı, işletenin KTK’nın 85/1. maddesindeki motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilere vermiş olduğu zararlardan sorumluluğunu üstlenmektedir. Bir başka deyişle sigortacının motorlu bir aracın işletilmesinden doğan zarardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o zarardan işleten sigortalının sorumlu olması gerekir. İşleten sigortalının sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacıyı sorumlu tutma imkânı bulunmamaktadır. Davacıların kendi desteklerinin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olduğu olayda destekten yoksun kalma zararlarını işleten sigortalıya karşı nasıl ileri süremeyeceklerse sigortacıya karşıda ileri süremeyeceklerdir. Bu nedenle zorunlu malî sorumluluk sigortacısının, sigortalı işletenden daha fazla bir sorumluluk altına girmesi mümkün değildir. 84. Sigortacı, kendisinden sigorta tazminatı talep edenlere karşı işletenin yapabileceği tüm savunmaları ileri sürebilir. Yani sigortalı işleten hangi oranda sorumlu ise sigortacıda aynı oranda sorumludur (Ünan, S./ Yazıcıoğlu,E.: Sigorta Hukuku Sempozyumları, Ergüne, M.S.:Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İstanbul 2018, s. 18 vd.). 85. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartların A.2 (d) bendinde sigortalının sorumlu olduğu zarar tanımında, A.3 maddesinde sigortanın sorumluluk kapsamında ve A.5. (ç) maddesinde destekten yoksun kalma teminatı kapsamında sigortacının destekten yoksun kalma zararlarından sorumluluğunu motorlu araçların işletilmesi sonucu üçüncü kişinin ölümü ile sınırlandırılmış olması karşısında gerek işletenin kendisine karşı gerekse işleten adına hareket eden sürücünün işletene göre üçüncü kişi olmadığı göz önüne alındığında davacıların sigortacıdan destekten yoksun kalma zararlarını talep etmeleri mümkün görülmemektedir. 86. Ayrıca Genel Şartlar A.6. (d) maddesinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat kapsamı dışında tutulmuş olması karşısında davacıların desteklerinin sorumluluk riski kapsamında olmayan desteğin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olmadan kaynaklanan destekten yoksun kalma zararlarından sigortacıda sorumlu değildir. 87. O hâlde mahkemece; sorumluluk hukukunun genel ilkeleri, karayolları motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortacısının Karayolları Trafik Kanunu’nda sınırları çizilen sorumluluk alanı ve 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların A.2. maddesinin (d) bendi, A.3. maddesi, A.5. maddesinin (ç) bendi ve A.6. maddesinin (d) bendi gereği davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun güncel bu kararı ile; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları hükümlerinin uygulanmasının hukuki dayanağının iptal edilen KTK’nın 90. maddesi olmadığı, TTK’nın 1425. maddesi, Sigortacılık Kanunu’nun 11. ve KTK’nın 93. maddeleri olduğu, nitekim Anayasa Mahkemesi’nin KTK’nın 93. maddesinde yapılan itiraz iptal istemininin reddine karar verildiği açıklanmış; KTK’nın 91. maddesine göre sigortacı, işletenin KTK’nın 85/1. maddesindeki motorlu aracın işletilmesi sırasında 3. kişilere vermiş olduğu zararlardan sorumluluğunu üstlendiği, işleten olan sigortalının sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacıyı sorumlu tutma imkanı bulunmadığından davacıların kendi desteklerinin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olduğu olayda destekten yoksun kalma zararlarını işleten sigortalıya karşı nasıl ileri süremeyeceklerse sigortacıya karşıda ileri süremeyeceği ve bu nedenle zorunlu mali sorumluluk sigortacısının, sigortalı işletenden daha fazla bir sorumluluk altına girmesi mümkün olmayacağı, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların A.2. maddesinin (d) bendi, A.3. maddesi, A.5. maddesinin (ç) bendi ve A.6. maddesinin (d) bendi gereğince de destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat kapsamı dışında tutulmuş olması karşısında davacıların desteklerinin sorumluluk riski kapsamında olmayan desteğin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olmadan kaynaklanan destekten yoksun kalma zararlarından sigortacıda sorumlu olmadığı sonucuna varılmıştır. Hukukta birliğin ve güvenliğin tesisi için Dairemizce de yukarıya aktarılan Anayasa Mahkemesi kararı ile Yargıtay HGK kararı doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; Kazanın 06/07/2016 tarihinde gerçekleştiği, poliçenin ise 11/04/2016 günü tanzim edilmiş olduğu, tazminata konu desteğin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının, sigortalı aracın işleten ve sürücüsü olan desteğin tam kusuru ile gerçekleştiği, işleten olan desteğin ve dolayısıyla davacıların üçüncü kişi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi poliçe tarihinde yürürlükte olan Genel Şartların A.6. maddesi (d) bendine göre destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat kapsamı dışında tutulduğundan İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. (Aynı yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09/06/2021 tarih, 2021/9652 E. ve 2021/2718 K. sayılı kararı).Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/12/2021