Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3167 E. 2021/2313 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3167
KARAR NO: 2021/2313
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
NUMARASI: 2015/865 Esas – 2019/216 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 28/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar … ‘un maliki, …’in sürücüsü olduğu ve davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan … plakalı kamyonun kaza nedeni ile trafik işaret levhaları ve trafik hunileri ile kapatılan yola girdiğini arkasından aynı istikamette yol alan, sürücüsü … olan ve müvekkili şirket nezdinde sigortalı olan … plakalı ambulansın önünde duran … plakalı kamyona arkadan çarptığını, eksper tarafından yapılan incelemede … plakalı araçta 47.000,00 TL tutarında hasar tespit edildiğini, kusur oranına göre davalıların aracın ön hasar miktarı olan 28.037,00 TL %50’si olan 14.018,50 TL’yi ödemek zorunda olduklarını, bu nedenle 14.0180,50 TL rücuen tazminat alacaklarının ödeme tarihi olan 17/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; araç başına teminat limitlerinin 26.800,00 TL olduğunu, davacının hasar bedeli olarak talep ettiği rakamın araçtaki zararın üzerinde ve fahiş olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, kazadaki kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, müvekkil şirketin sorumluluğu doğacaksa bile bu sorumluluğun dava tarihinden itibaren yasal faiz ile olabileceğini, avans faizi talebinin reddi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; 02/11/2014 tarihli kaza tespit tutanağına göre müvekkilinin kapalı yola girmesinden önce plakası belirlenemeyen bir araç tarafından konulan trafik levhalarının ve hunilerin devrildiğinin yazılı olduğunu, müvekkiline kusur atfedilemeyeceğini, kazaya sebebiyet veren … plakalı ambulansın hızlıca ve dikkatsizce müvekkiline ait araca çarptığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 07.09.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda gerekçeli kararda hiç değinilmemiş olması ve bilirkişi raporları arasında çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının açıkça hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından sözlü yargılamadan rücu edilerek, yeniden inceleme yapılmış olmasının açıkça HMK m. 281’e aykırı düştüğünü, dosyada alınan iki bilirkişi raporu arasında çelişkinin giderilmesi gerektiğini, hem dava konusu kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında hem de dosyada mübrez daha önce alınan bilirkişi raporunda davalı araç sürücüsüne KTK’nun 47/1-c maddesi (trafik işaaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara uymak zorundadırlar) bendini ihlal ettiğinden tali kusur verilmiş olmasına rağmen, işbu bilirkişi raporunda davalı araç sürücüsüne kusur atfedilmemesinin açıkça kabul edilebilir bir durum olmadığını, dava konusu kaza nedeniyle, kaza anında olay yerinde bulunan 3 tane kapama hunisine rağmen, farkında olmadan, davalı araç sürücüsü tarafından kapalı yola giriş yapmış olması nedeniyle davalı araç sürücüsünün KTK’nun 47/1-c maddesi uyarınca (trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara uymak zorundadırlar) kusuru bulunmadığını ancak bu itirazlarının dikkate alınmadan ve iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davaya konu trafik kazasına ilişkin 02/11/2014 tarihli kaza tespit tutanağında; …yönetimindeki … plakalı kamyon ile seyir halinde iken aynı mevkide kaza yapan ve yolun tamamen kazadan dolayı kapanmasına olan aracın kaldırılması için yolun kaza mevkine yaklaşın 400 metre Kurşunlu istikametinden Çardak beldesi istikametinde servis yolu olarak yönlendirmek amacı ile trafik işareti ve huniler ile kapatıldığı ancak trafik işaretlerinin plakası tespit edilemeyen araçlar tarafından devrildiği esnada … plakalı araç sürücüsünün dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu kapatılan yola girdiği, aniden durduğu, arkadan kazaya müdahale için gelen … plakalı 112 acil ambulans sürücüsünün … plakalı araca arkadan çarptığı, ambulans içinde yaralananlara müdahale edildiği sırada yine trafiğe kapalı yola giren … plakalı aracın ambulansa arkadan çarptığı kazada, … plakalı araç sürücüsü …’in KTK 47/1-c, … plakalı ambulans sürücüsü …’in arkadan çarpma asli kusurunu, … plakalı araç sürücüsü …’un arkadan çarpma asli kusurunu ihlal ettiklerinin belirtildiği görülmektedir. Mahkemece aldırılan 08/09/2016 tarihli kusur bilirkişi raporunda; … plakalı araç sürücüsü …’in KTK 47/1-c maddesi gereğince %50 , … plakalı ambulans sürücüsü …’in KTK 56/c maddesi gereğince % 50 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiş; Mahkemece dosyanın ATK gönderilmiş ise de ATK tarafından soruşturma dosyası sunulmadığından kusur değerlendirmesi yapılamadığı bildirilmiş; Mahkemece aldırılan 17/01/2019 tarihli kusur bilirkişi raporunda ise …plakalı araç sürücüsü …’in kusursuz, … plakalı ambulans sürücüsü … ‘in %100, … plakalı araç sürücüsü …’un %100 kusurlu olduğunun belirtilmiştir. Bu durumda aynı olay nedeniyle kaza tespit tutanağı ile İlk Derece Mahkemesince aldırılan ilk bilirkişi raporu ile hükme esas alınan kusur raporu arasında kusur oranlarında çelişki ortaya çıktığı halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından çelişkinin giderilmeksizin karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Bu nedenle davalı tarafın istinaf itirazı yerindedir. Ayrıca mahkemece hükme esas alınan hasar bilirkişi raporun iki kişiden oluştuğu görülmektedir. HMK’nın 267. maddesine göre “Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.” hükmü getirilerek birden fazla bilirkişi atanması halinde heyetin tek sayıda olması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda bilirkişi kurulu oluşturulması halinde en az üç kişiden oluşturulması gerekirken Mahkemece iki kişilik bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken: İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen, denetime elverişli gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2021