Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3030 E. 2022/78 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3030
KARAR NO: 2022/78
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 19/07/2019
NUMARASI: 2017/78 Esas – 2019/665 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan
KARAR TARİHİ: 24/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalılardan …’un 02/02/2015 tarihinde sevk ve idaresindeki İETT’ye ait … plakalı yolcu otobüsüyle yolda seyrettiği esnada yaya olan müvekkillerine çarptığı ve müvekkillerinin yaralanmasına neden olduğu, müvekkilin kazadan sonra kalıcı olacak şekilde ve halen de devam eden kulakta işitmi kaybı meydana geldiği, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.250,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar İETT ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde; davayı kabul etmemekle birlikte müvekkili şirketin ancak sigortalısının kazadaki kusuru oranında ve maddi zararın varlığı ispat edildiği takdirde maddi zarardan sorumluluğu-poliçe azami teminat limitiyle sınırlı olarak söz konusu olabileceği, kusurun tespiti takiben bu davadaki taleperle ilgili sigorta konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve taleplerin sigorta poliçesi teminatına girip girmediğinin araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ; Söz konusu trafik kazasında müvekkilin hiçbir kusuru bulunmadığını, davayı ve iddiayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı tarafça talep edilen gerek manevi gerekse maddi tazminat talepleri fahiş olup zenginleşmeye neden olacak miktarda olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı ETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde ; Kaza davacının iddia ettiği gibi müvekkil kurum personelinin değil davacının kendi kusuru nedeniyle meydana gelmiş olup bu noktada müvekkile yüklenebilecek herhangi bir sorumluluk bulunmadığını, davacının maddi tazminat talebinin kaynağının ne olduğu açıklanmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Asıl ve ıslahla açılan davanın kısmen kabulü ile;1-Maddi tazminat yönünden: geçici iş göremezlik için 727,91-TL sürekli iş göremezlik, 58.507,25-TL olmak üzere toplam 59.235,16-TL’nin davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden 18/01/2017, diğer davalı … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü yönündün 02/02/2015 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsile davacıya verilmesine,2-Manevi tazminat yönünden: 15.000,00-TL Manevi tazminatın, 02/02/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nden tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı İETT vekili ile davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı İETT vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin sürücüsünün asli kusurlu bulunduğu kanaatini kabul etmediklerini, kaza sırasında havanın yağışlı olduğunu, davacının da bir anda yola fırladığını, şoförün çarpmamak için manevra yapmasına rağmen kazanın meydana geldiğini, hükmedilen tazminat miktarlarını kabul etmediklerini, manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, mahkemece verilen karar neticesinde müvekkili tarafından yapılacak ödemenin sürücüye rücu edileceğinden böylesine bir tazminatın sürücünün ekonomik günücünü yok edecek boyutta olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacı yayanın bir anda müvekkilinin kullandığı otobüsün önüne atladığını, hesaplamada baz alınan ücret tespitinin yanlış olduğunu, ücret tespit edilirken sadece asıl ücret + AGİ ile hesaplama yapılabileceğini, bilirkişinin ise asıl ücrete ek olarak ödendiği anlaşılan diğer ek ücretleri de hesaplamaya dahil ettiğini, bilirkişi raporundan önce davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve ilk peşin değerli gelir tespiti yapılmadığını, SGK tarafından davacıya ödenen ücretlerin sorulmasını talep ettiklerini, gelen cevaba göre bilirkişinin bu ücretleri de düşmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 02.02.2015 tarihinde davalı sürücü …’un sevk ve idaresindeki diğer davalı İETT’ye ait … plaka sayılı otobüs ile Bağcılar … Mahallesinde Yesevi caddesini takiben seyri sırasında, Bağcılar caddesi kavşağında sağa dönüş yapmak istediğinde, yolun sağından soluna geçmek isteyen davacı yaya …’e çarpması sonucu yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği anlaşılmıştır. Kaza nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 38. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/235 Esas sayılı dosyasına sunulan ATK Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’in asli derecede, davacı yayanın ise tali kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı sürücünün % 75 , yaya olan davacının ise % 25 kusurlu olduğu bildirilmiştir. Bu durumda Ceza mahkemesine sunulan kusur raporu ile Mahkemece aldırılan kusur raporunun birbiri ile örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü, davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yarlanmasının mahiyeti, maluliyet oranı, iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davalılar vekillerinin istinaf itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. İlk Derece Mahkemesince SGK’ya yazılan müzekkere cevabına göre iş kazası yönünde müraacatıyla ilgili herhangi bir kayıt ve belgenin merkezlerine intikal etmediğinin ve rücuya tabi olan bir ödeme bildirilmediğinin anlaşılmasına göre SGK tarafından davacıya ödenen ücretlerin tazminattan düşülmesi gerektiğine, aktüerya bilirkişi raporunda dosyada mevcut davacının maaş kayıtlarına göre aylık ücreti baz alınarak hesaplama yapılmış olmasına göre ücrete ve İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunun davacı belirlenen maluliyet oranı, kaza tarihindeki yaşı, geliri esas alınarak düzenlendiği, kusur oranlarına göre tazminatın belirlendiği anlaşıldığına göre usul, yasa, Yargıtay içtihatları ile belirlenmiş hesaplama yöntemine göre tazminat hesabı içeren aktüerya raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığından aktüerya raporuna değinen istinaf itirazları yerinde görülmemiş ve istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı İETT vekili ile davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gereken 5.071,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.267,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.803,25 TL harcın davalı İETT’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, Alınması gereken 5.071,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.268,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.803,00 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.24/01/2022