Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/3010 E. 2021/2254 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/3010
KARAR NO: 2021/2254
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 18/06/2019
NUMARASI: 2017/284 Esas – 2019/639 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 24/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; trafik kazasında davalı …’in diğer davalıya trafik sigortalı … plakalı motosikletiyle yaya haldeyken kendisine çarptığını yoğun bakımda kaldığını, kusuru olmadığını, davalılardan oluşan zararlardan müteselsilen sorumlu olduklarını, adeta ölümden döndüğünü 2918 Sayılı KTK’nın sorumluluk düzenlemeleri içerdiğini, sağlıklıyken emekli olduğunu ve simit sattığını aylık 3.500-4.000 TL geliri bulunduğunu kaza sonrasında bakıma muhtaç duruma düştüğünü yaşamını bir refakatçi yardımıyla sürdürmesi gerekeceğini, 5.000 TL destekten yoksunluk tazminatı sigortalı için dava, davalı sürücü için olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle ayrıca davalı …’ten 50.000 TL manevi tazminatın kaza gününden işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza sonrasında davacıya olan yaklaşımının ortaya çıkması durumunda davacı taleplerinin haksızlığının ortaya çıkacağını, tüm işlemlerin kaza sonrasında yapıldığını insani görevlerin yerine getirildiğini, kazalıyı birçok kez hastanelere götürdüklerini ellerinden geleni yaptıklarını, davacının kazadan önce İş kazasıyla malul olduğunu bildiklerini dava dilekçesindeki aylık gelirin oldukça fazla olduğunu gerçeği yansıtmadığını manevi tazminatın da zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, eksik evrak ile kendilerine başvuru yapıldığını maluliyet ve kusur durumunun açıklıkla ortaya konması gerektiğini Adli tıp raporu gerektiğini, Genel Şartlar doğrultusunda TRH formüllü hesaplama yönteminin kullanılması gerekeceğini, geçici iş görmezlik tazminatının poliçe kapsamı dışında olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kısmen kabulü ile 1-)152.104,47 TL maddi tazminatın davalı …’ten 20/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …dan 27/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2-)25.000,00 TL manevi tazminatın 20/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı…’ten tahsili ile davacıya ödenmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili ve davalı …Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan kusur raporunun tarafına tebliğ edilmediğini, itirazların hiç dinlenilmediğini, maluliyete ilişkin alınan raporun hukuka aykırı olduğunu, alınan hesap raporunun da ilgili hesaplamada kusur ve maluliyet oranlarının hatalı ve eksik olduğunu, bildirmiş olduğu delillerin toplanmadığını, müvekkilinin davacıya yapmış olduğu ödemelerin dikkate alınmadığını, davacının talebini aşan bir şekilde sayın bilirkişi tarafından iş göremezlik tazminatının hesaplanmasının doğru olmadığını, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davacının ıslah dilekçesinin tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olup davanın reddi gerekirken ceza zamanaşımının gerekçe gösterilerek zamanaşımı itirazının kabul edilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;“Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar“ın ek Md. 6 ile tazminat ödemelerinde istenilecek belgelere göre; maluliyet halinde “30/3/2013 tarihli ve … sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu” gerekli evraklar içerisinde belirtildiğini, İlgili madde uyarınca başvuranın gerekli evraklarla başvuru yapması gerekirken maluliyet oranını gösterir rapor alınmadan ve ibraz edilmeden yapılan başvurunun geçerli bir başvuru olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigortalı için tanzim edilen poliçe 06.04.2016 tarihli olmakla raporun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş olması gerektiğini, TRH-2010 yaşam tablosu verilerinin esas alınması ve iskonto oranı (teknik faiz) 1,8 olarak dikkate alınması suretiyle tazminat hesaplanması gerekirken genel şart değişikliğinden önceki yargısal uygulamalar doğrultusunda yani PMF 1931 Yaşam tablosunun hesaplama da kullanılması da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin geçici iş göremezlik tutarı ile ilgili sorumluluğu da 01.06.2015 yürürlük ve 04.05.2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamında; geçici iş göremezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davalı sigorta şirketi başvuru koşuluna ilişkin istinaf itirazı incelemesinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2.maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay 4. Ve (kapatılan) 17. Hukuk Dairelerinin yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. Bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda ise, usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği açıktır. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafça davadan önce 12/05/2016 tarihinde başvuru koşulu yerine getirilmiş olmakla davalı sigorta şirketinin başvuru şartına ilişkin istinaf itirazının reddi gerekmiştir. Ancak KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik 26.04.2016 yürürlüğe girdiği ve dava tarihinin 27/06/2016 olduğu ve dava tarihinde anılan yasa değişikliği yürürlükte olduğu halde, Mahkemece kaza tarihi esas alınarak değerlendirme yapılması hatalı olmuştur. Davalı sigorta şirketi maluliyet raporuna ve hesaplama yöntemine ilişkin istinaf itirazı incelemesinde; Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Sözkonusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Eldeki davada kaza tarihinin 20/04/2016 tarihi ve sigorta başlangıç tarihinin 06/04/2016 olmasına göre düzenlenecek raporun Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki yönetmeliğe uygun olması gerekir. Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 08/08/2017 tarihli raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti % 57 olarak belirlenmiştir. Anılan bu raporun tanziminde 03/08/2013 tarihli ” Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, ” hükümlerine göre düzenlenen raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır. (Oysa bu tarihteki yönetmelik te Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğidir). Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “…” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “…” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Ancak; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için karara esas kabul edilen ek aktüer raporunda; 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel Şartları dahilinde, TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabı yapılmıştır. Tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan yapılması gereklidir ki İlk Derece Mahkemesi tarafından hükme esas alınan rapor bu yönüyle yeterli bir rapor değildir. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı için,öncelikle kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine uygun bir şekilde maluliyet oranı belirlenerek, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması,konusunda uzman bilirkişiden gerçek zarar miktarı konusunda rapor alınarak sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezliğe ilişkin istinaf itirazı incelemesinde; 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf itirazları yerinde değildir. Diğer davalı istinaf itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece, hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun davalı tarafa tebliği konusunda 26.12.2017 tarihli oturumda ara karar oluşturulmuş ise de, davalı … vekiline tebliğ edilen raporun tebligat üzerindeki şerhe göre” sağlık kurulu raporu ile davacının rapora itiraz dilekçesi” olduğu, kusura ilişkin alınan raporun tebliği işleminin yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunu taraflara tebliği ile beyan ve itiraz hakkı tanınmamış olması adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuki dinlenilme hakkına (HMK m. 27) aykırılık oluşturmuştur. Maluliyet raporuna ilişkin itirazında;” Mahkeme tarafından davacının kaza tarihinden önce mevcut bir bedensel arazının olup olmadığının araştırılması gerekirken bu yöndeki taleplerimiz hakkında bir karar verilmemiş olması ve gerekli araştırmanın yapılmamış olması hukuka aykırılık teşkil etmektedir” şeklindeki itirazları Mahkemece ara kararları ile değerlendirildiği ayrıca davacının isteği üzerine emekliye ayrıldığı, malulen emekli olmadığı yazı cevabı ile anlaşılmakla itirazları yerinde değil ise de, yukarıda davalı sigorta şirketinin itirazları incelenirken belirtildiği gibi raporun, kaza tarihine uygun yönetmelik içermediğinden sonucu itibariyle maluliyete yönelik istinaf itirazı yerinde görülmüştür.Davacı vekili dava dilekçesi anlatımında maluliyete dayalı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu halde, destekten yoksun kalma tazminatı olarak belirttiği ancak daha sonra verdiği dilekçe ile bunun sehven yazıldığını açıkladığı ayrıca ön inceleme duruşmasında, davanın; maluliyet tazminatı hususlarından kaynaklandığı tespiti yapıldığı ve taraflarca bu tespite itiraz edilmediği anlaşılmakla, talep dışında karar verildiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı tarafın kazadan sonra hastane masrafı ve bazı maddi destekte bulunduğu ve davacıya yapmış olduğu ödemelerin dikkate alınmadığına ilişkin istinaf itirazı maluliyete ilişkin olmadığı tedaviye yönelik olduğundan yerinde görülmemiştir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Kaza tarihi olan 20/04/2016 tarihi ile ıslah tarih olan 11/03/2019 dikkate alındığında 8 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı … vekilinin ıslah zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Dairemizin karar kapsamına göre manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf itirazının eksiklikler giderildikten sonra değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta vekili A.Ş., davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Sigorta, davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/12/2021