Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2974 E. 2021/2197 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2974
KARAR NO: 2021/2197
KATİP: BETÜL KAYIKCİ (276727)
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2017/288 Esas – 2019/302 Karar
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 17/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkiline ait … plakalı aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olduğunu, olayın kaza tespit tutanağında yanlış biçimde izah edildiğini, sağ şeritte devam etmesi gereken çekicinin sol şeritte yola devam ederken müvekkiline ait aracın sürücüsü …’nun ışıklı ve sesli ikaz ile yol istediğini, çekicinin sol şeridi terk etmemesi üzerine sağ şeride geçerek çekiciyi geride bırakmak istediği anda … plakalı çekicinin kontrolsüz bir şekilde kendini sağ şeride atınca çarpmanın meydana geldiğini, hasarın karşılanması için davalı şirkete yapılan başvurulara cevap verilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL’nin 04/10/2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 79.021,80 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu kaza sonucu meydana gelen zararın Kasko Sigortası genel şartları A.5.10 maddesi uyarınca teminat dışı olduğunu, kaza tutanağında araç sürücüsünün olay mahallinden kaçtığının tespit edildiğini, davacıya ait araç sürücüsünün zorunlu hallerden biri gerçekleşmeden olay yerini terk ettiğinin açık olduğunu, her durumda müvekkili şirketin gerçek zarardan sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın 06/02/2019 harçlandırma tarihli talep arttırım dilekçesi ile talep edilen tutar üzerinden kabulüne, 79.021,80-TL ‘nin dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın kasko sigortası Genel Şartları A.5.10 maddesi uyarınca teminat kapsamı dışında olduğunu, aksi yöndeki değerlendirmelerle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamı içermemek kaydıyla her durumda davacının ıslahla artırdığı maddi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu husustaki itirazlarının hiç değerlendirilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının 04.02.2019 tarihindeki ıslah dilekçesi ile zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava değerini artırmış olduğunu, davacının ıslahla arttırdığı kısım 2 yıllık zamanaşımına uğradığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 04/10/2016 tarihinde saat 00:05 sıralarında, İstanbul İli, Silivri İlçesi, … Devlet Karayolu … Mahallesi … İstasyonu önünde, davalı şirkete kasko sigorta poliçesiyle sigortalı, sürücüsü tespit edilemeyen … plakalı araç ile sürücü… yönetiminde aynı yöne seyir halinde olan … plakalı çekicinin çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, hasar bedelinin davalı kasko poliçesini düzenleyen sigorta şirketinden istenmesine rağmen ödenmemiş olması nedeni ile davacı tarafından eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet veya muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği, kazanın meydana geldiği sırada sürücünün alkollü ve ehliyetsiz olup olmadığı, dolayısıyla hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/11677 Esas ve 2017/6905 Karar sayılı kararında “Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olduğu savunulan …’in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan 4 gün sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulün zorunlu olduğu açıktır. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin göz önünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının bu konudaki delillerini sunmasının sağlanması, bu husustaki davacı delillerinin toplanmasından sonra, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup olmamasına göre, zararın teminat kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” belirlemesinde bulunmaktadır. Emsal Yargıtay kararı doğrultusunda, somut uyuşmazlıkta; olayın saat 00.05 civarında meydana geldiği, evli olan sürücünün, yanında bulunan kız arkadaşından eşinin haberdar olmasını önlemek için olayın şoku, ve panik sebebiyle kaza mahalline gazetecilerin gelip fotoğraf çekeceğinden korkarak olay yerini terk ettiği yönündeki iddia, olay sonrasında resmi mercilere müracaat olmaması ile de değerlendirildiğinde ve hayatın olağan akışına uygun düşmediği gözetildiğinde, haklı sebeple olay yerini terkten bahsedilemeyecektir. Bu nedenle davacı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nın 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğinden, ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü davacı sigortalıya geçmiştir. Bu kabule göre de davacı olay anında alkollü olmadığını ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat edemediğine göre İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile hasarın Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.10 kapsamında teminat dışı olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabul yönünde karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de; Poliçe tanzim tarihi ve riziko tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesinde “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiş olup; aynı yöndeki düzenleme, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın C.10. maddesinde de yapılmıştır. Davacının talebi, mal sigortalarının bir türü olan kasko sigorta poliçesine dayanmakta olup, yukarıda anılan mevzuat hükümleri gereği 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar doğrultusunda somut uyuşmazlıkta; Davaya konu rizikonun tarihi 04/10/2016 ile Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.3.4.1-son cümlesi gereği hasar ihbarından sonraki 45. gün sonunda davacı alacağının muaccel olacağı hükmü ve muacceliyetten sonraki 2 yıl içinde davaya konu edilmeyen alacak bölümünün zamanaşımına uğrayacağı hükmü dikkate alınarak, sözleşmeye dayanılarak açılan davalarda ceza zamanaşımı uygulanmayacağı hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, muaceliyet tarihi olan 04/10/2016 tarihinden itibaren ıslah tarihi olan 06/02/2019 tarihine kadar 2 yıl olan zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürdüğünden İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/17386 Esas ve 2016/3830 Karar, 2019/1089 Esas ve 2020/4351 Karar, 2016/10047 Esas ve 2019/1448 Karar sayılı ilamları). Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1- Sübut bulmayan davanın REDDİNE, 2- Alınması gereken 59,30 TL ilam harcının peşin yatırılan 1.349,50 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.290,20 TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip talebi halinde davacıya iadesine, 3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir edilen 9.042,40 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-Tarafların yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi 17/12/2021