Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2858 E. 2022/75 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2858
KARAR NO: 2022/75
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI: 2019/74 Esas – 2019/550 Karar
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 24/01/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin …’ün kontrolündeki … plakalı araçta 14/12/2007 tarihinde tek taraflı olarak meydana gelen trafik kazasında vefat eden …’in eşi ve kızları ve oğulları olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından müteveffanın desteğinden yoksun kalan müvekkillerinin başvurusu üzerine destekten yoksun kalma tazminatı kapsamında 20/01/2009 tarihinde, 52.899,00 TL ödeme yapıldığını, eksik ödenen tazminatın bakiye miktarının ödenmesi maksadıyla davalı sigorta şirketince 25/01/2016 tarihinde tebellüğ edilen başvuruya cevap verildiğini, müvekkillerinin bu kapsamda uğradıkları destekten yoksun kalma zararlarının davalı sigorta şirketince poliçe kapsamında tazmin edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müteveffanın desteğinden yoksun kalan … için 250,00 TL, … için 250,00 TL, … için 250,00 TL, … için 250,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 Tl maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden tazmin ve tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın zaman aşımına uğradığını, sigortaya karşı yöneltilecek davalarda zaman aşımı süresinin 2 yıl olduğunu, olayda dava dilekçesinden anlaşılacağı üzere hatır taşımacılığının söz konusu olduğunu, davacılara miras bırakan …’in ölümünden dolayı ölüm aylığı bağlanıp bağlanmadığının açık olmadığını, davacıların SGK’dan ölüm aylığı alıyor ise SGK tarafından ödenen peşin sermaye bedellerinin müvekkili şirketten talep edilmesinin söz konusu olacağından peşin sermaye bedellerinin düşülmesi gerektiği, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın kısmen kabulüne davacı … için 14.641,77 TL, … için 6.400,91 TL, … için 544,59 TL, … için 93,56 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesine, tazminatların davalıdan tahsiline, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli karar incelendiğinde taraflarınca yapılan ıslah işleminde belirtilen rakamlar üzerinden %20 oranında takdiri indirim yapılacağının görüleceğini, söz konusu indirimin haksız ve yersiz olduğunu, hatır taşımalarında tazminattan indirimin zorunlu olmadığını, ilk derece mahkemesi kararında hükmedilen tazminatlara da dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulandığını , ödeme tarihinde temerrüdün gerçekleştiğini, ödeme tarihi olan 17/01/2009 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesince kurulan hükümde takdiri indirim nedeni kısmen ret edilen miktar itibari ile davalı vekiline karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin yasaya uygun olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zaman aşımının dolduğunu, müvekkili tarafından ödemenin rapor tarihi itibariyle güncellenmesi gerektiğini, bunun yapılmadığını, müteveffanın bağkurlu olduğunu, 1479 sayılı yasanın 63. Maddesine göre ölüm aylığının rücuya tabi olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davacılar … ve … yönünden yapılan değerlendirmede; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2019 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 4.400,00 TL olacaktır. Davacı … yönünden dava değeri ıslah ile toplam dava değeri 680,00 TL, davacı … yönünden dava değeri 250,00 TL dir. Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir. Bu halde, reddedilen ve kabul edilen kararın verildiği tarihe göre uygulanması gereken 2019 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması olanaklı değildir. Yerel mahkemece, kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle davacılar … ve … yönünden tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince reddine verilmiştir. Davacılar … ve … yönünden yapılan değerlendirmede; Dosya kapsamından; 14/12/2007 tarihinde dava dışı sürücü …’ ün sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın seyir halindeyke meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazasında, davacıların destekten yoksun kalmatazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya …) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün 2008/4-326-325 ve HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E. 2015-1495 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir). Davalı vekilince gerek dava ve gerekse ıslah açısından süresinde zamanaşımı defi’inde bulunulmuş olup, dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 14/12/2007 tarihi ile 22/04/2016 dava tarihi ve 18/09/2018 ıslah tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının tespit edildiği, yine rapor tarihine göre yapılan hesaplamadan davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin mahsup edildiğine ilişkin değerlendirmelerin dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğu görülmekle bu yöne değinen istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında SGK’ya yazılan yazı cevabına göre trafik kazası nedeniyle sigortalının hak sahiplerine bağlanan aylıkların rücuya tabi olmayan peşin değerli gelire dönüştürülemeyecek aylıklardan olduğunu bildirilmiş olmasına göre rücu tabii peşin sermaye değerinin düşülmesi gerektiğine yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Dosya kapsamına alınan ceza mahkemesi dosyası içerisinde alınan beyanlar kapsamında destek …’in hatır için taşındığı anlaşılmakla davacıların tazminat miktarından %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı sigorta şirketi, davacının yaralandığı kazaya karışan aracın trafik sigortacısı olup, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Sigorta şirketine yapılmış bir başvurunun bulunmadığı durumda ise, davanın açılmasıyla temerrüde düşen sigortacının dava tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulması gerekir. Somut olayda; davacıların poliçe kapsamında ödeme yapılmasını sağlamak için, davalıya başvuru yaptığı ve davalının 20/01/2009 tarihinde kısmi ödeme yaptığı; ödemenin yetersiz olduğu iddiası ile davanın açıldığı görülmektedir. Mahkemece davalının yetersiz olan kısmi ödemeyi yaptığı 20/09/2009 tarihinde tüm zarar için mütemerrit olduğu dikkate alınarak, davaya konu edilen bedelin tamamı için de 20/01/2009 tarihinden temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken, faiz başlangıç tarihinin hatalı saptanması doğru olmamıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b maddesi gereğince reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b maddesi gereğince reddine, Davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davacı … için 14.641,77 TL, … için 6.400,91 TL, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesine, tazminatların davalıdan tahsiline, 20/01/2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, … için 544,59 TL, … için 93,56 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesine, tazminatların davalıdan tahsiline, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 1.481,02 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 29,20 TL peşin ve 430,94 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 460,14 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.020,88 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacılar tarafından yatırılan 460,14 TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 4-Davacılar tarafından aşağıda dökümü yapılan 671,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 534,18 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından aşağıda dökümü yapılan 50,00 TL yargılama giderinin, davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 10,20 TL’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerine bırakılmasına, 6-Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL makdu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın reddedilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL makdu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 8-Davacılar ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a-Davacılar vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesince iadesine, b- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 879,20 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 2-a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 1.481,02 TL nispi karar ve ilam harcından 375,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.105,32 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, b- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2022