Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2849 E. 2022/190 K. 07.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2849
KARAR NO: 2022/190
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2015/250 Esas – 2019/564 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 07/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 09/06/2014 tarihi 09:00 sıralarında davacı müvekkilinin işe gitmek için yola çıktığında Esenyurt ilçesi … mahallesi … caddesinden karşıdan karşıya geçmeye çalışırken davalılardan …’ın sevk ve idaresindeki diğer davalı İETT ye ait … plakalı otobüsün altında kaldığını ve ciddi derecede maluliyet oluştuğunu, ayrıca söz konusu kaza ile ilgili B.Çekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/27320 soruşturma numaralı dosyası ile soruşturma dosyanın halen devam ettiğini, davalı sürücünün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın İETT genel müdürlüğünü mülkiyetinde olduğunu, yine davalı genel müdürlük nezdinde kullanıldığını, kazanın gerçekleştiği tarihte ZMMS ile diğer davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, bu kaza sonrası müvekkilinde gerek bedenen ve gerekse ruhen telafisi mümkün olmayan zararlar meydana geldiğini belirterek maruz kalınan bedensel yoksunluk, uzuv kabına neden olan fiziksel zarar, tedavi ve hastane giderlerinin telafisi için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılar yönünden 60.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve İETT Genel Müdürlüğü’nden kaza tarihi olan 19/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesi ile; davacının … plakalı aracın müvekkilinin şirket nezdinde ZMSS ile sigortalı olduğundan bahisle müvekkili şirkete husumet yöneltildiğini, şirketin kayıtlarında yapılan araştırma neticesinde söz konusu aracın müvekkili şirketin nezdinde kaza tarihini kapsayan mevcut bir poliçesine rastlanılmadığını, … plakalı araca ait tramer sorgusunda görüleceği üzere kaza tarihini kapsayan poliçenin … Genel Sigorta A.Ş. tarafından düzenlendiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İETT Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle yetki, görev itirazları ile zaman aşımı defini tekrarladıklarını, idare sürücüsünün olayda kusuru bulunmadığını, müvekkili idare ve idare şoförünün olayın meydana gelmemesi için bütün tedbirleri aldığını, idarenin bilirkişi kanaat raporunda da söz konusu üzücü olayda şoförün kusurunun olmadığının tespit edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin dava konusu kazada hiçbir kusuru bulunmamakta olduğunu, açılmış savcılık soruşturma dosyasından takipsizlik kararı verildiğini, dava konusu kaza da tamamen davacının kendi asli tam kusuru ile müvekkilinin kullandığı İETT otobüsü hareket halinde iken tedbirsiz ve dikkatsiz olarak tamamen araç trafiğine ait karayoluna girdiğini, hareket halindeki aracın yanında tedbirsizce koşması sırasında yaralandığını, olayın tüm bu somut özellikleri çerçevesinde müvekkiline izafesi mümkün hiçbir kusurun söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Maddi tazminata ilişkin davanın feragat nedeniyle Reddine, Maddi tazminat yönünden davanın tefrik edilerek mahkememizin 2016/952 esas sırasına kaydı yapılmış olup, 2016/743 Karar 18/10/2016 karar tarihli ilamıyla feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olduğundan yeniden yargılama gideri, harç hesabı ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Manevi tazminata ilişkin davanın Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine, 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve İETT Genel Müdürlüğü’nden tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı … vekili, davalı İBB vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemeye sunulan bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunmakta olduğunu, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında davalı lehine gelen hiçbir rapora itibar edilmeyerek davalı lehine gelen ilk rapor vaki itirazlarımız dikkate alınmadan hükme esas alınarak hatalı karar tesis edildiğini, iş bu davada KTK 53. Maddesi ve kaza anı değerlendirildiğinde davacıya atfedilecek kusur olmadığı çok açık şekilde ortada olduğunu, manevi tazminatın yaşanan haksız fiil ve eylem sonucu duyulan elemin bir nebze olsun telafisini gerektirecek meblağda olması gerektiğini, belirlene manevi tazminatın düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili idareye ait aracı kullanan sürücünün meydana gelen kazada kusursuz olduğunu, bilirkişi kusur raporuna ve kusur oranına yapmış oldukları itirazların dikkate alınmadığını, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı fahiş olduğunu, ayrıca KTK’ya göre müvekkil idarenin sorumluluğu yoluna gidilmesinin mümkün olmadığını, KTK 86. Maddesinde: “işleten, kendisinin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” hükmünün yer aldığını, kazanın araçtaki bir bozukluktan dolayı meydana gelmediği gibi otobüs sürücüsüne de herhangi bir kusur izafe edilmesi mümkün olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur izafe edilirken sanki müvekkil boş yolda ilerlerken gidip müştekiye çarpmış gibi maddi vakayı değerlendirildiğini, müvekkilinin yolun sağ şeridinde olduğunu, otobüsün yolun sağına 7.2 m mesafede olduğunu, hareket ederken sağ tarafa dönüş yapmak isterken yayanın aracın sağ ön yan yolcu biniş kapısına çarptığını, müvekkilinin gerek yolun diğer tarafını kontrol etmesi, gerekse kullandığı aracın uzun olması ve müştekinin aniden yola atlaması nedeniyle müştekiyi görme şansı bulunmadığını, bu nedenle müvekkiline kusur izafe edilmesinin hatalı olduğunu, davacı için maluliyet oranı tespit edilmediğinden TBK’nın 56/2. Maddesinde belirtilen ağır bedensel zarara oluşmadığı için hükmedilen yüksek manevi tazminatı kabul etmediklerini, davacının da kusurlu bulunduğu bu olaydaki manevi tazminatın davacı lehine fahiş zenginleşme sağlayacak şekilde olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargılama sırasında maddi tazminat yönünden tüm davalılar yönünden feragat edildiği için tefrik edilerek feragat nedeniyle ret kararı verildiği anlaşılmakla manevi tazminat ile ilgili olarak istinaf talepleri değerlendirilmiştir. Dosya kapsamından 09.06.2014 tarihinde davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı İETT otobüsü ile … Caddesi üzerinden gelip … Caddesine doğru sağa dönüşü sırasında dönüş yönüne göre sağdan yola girerek sol tarafa geçmek isteyen yayaya aracının sağ ön kapı kısmı ile çarpması sonucu davacı yaya …’ın yaralandığı trafik kazasının meydana geldiği, davacının bu yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Kaza tespit tutanağında yayaya kusur verilmiş, sürücü için değerlendirme yapılmamıştır. Büyükçekmece C. Başsavcılığınca yapılan soruşturma sırasında bilirkişi …’dan alınan ve yayanın tam kusurlu olduğunu belirten rapora itibar edilerek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiştir. İtiraz üzerine ATK dan rapor alınması için kararın kaldırıldığı ve bu karara istinaden ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 08/05/2015 tarihli raporda asli ve tali ayrımı yapmadan her iki tarafın da kusurlu olduğu belirtildiğinden İddianame ile dava açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden oran belirlenerek kusur raporu verilmesi istenmiş ATK 18/07/2017 tarihli raporunda sürücünün %70 oranında, yayanın %30 oranında kusurlu olduğunu belirtilmiştir. ATK raporunun ceza mahkemesindeki kusur raporları ile çeliştiği itirazı üzerine İTÜ Karayolları ve Trafik Kürsüsü öğretim elemanlarından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti olay anını gösteren CD görüntülerini de irdeleyerek 02/04/2018 tarihli raporlarında, ” yaya …’ın dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde geçiş yaparak hayatını tehlikeye attığı ve KTK 68. Mad. aykırı davranışından dolayı kazanın oluşmasında eşit kusuru bulunduğu, kaza mahallinin yaya trafiğinin yoğun olduğu bir kavşak alanı olması nedeniyle böyle bir yol kesiminde dönüş yapacak olan sürücülerin fevkalade dikkatli ve tedbirli davranıp yol platformunda geçiş yapan yayaların olup olmadığını geniş bir görüş açısında kontrol etmesi ve KTK 53. mad. uyarınca ilk geçiş hakkını yayalara vermesi gerektiğinden, kazanın oluş şekli göz önüne alındığında, otobüs sürücüsünün bu bağlamda aracını dikkatsiz ve tedbirsiz sevk ve idare ettiği dolayısıyla kendisinin de olayda eşit kusuru bulunduğu” görüşüne varmışlardır. Bilirkişi heyet raporu, dosya kapsamındaki bilgilere uygun ve olay anını gösteren görüntülerin de ayrıntılı incelenerek düzenlenmiş olduğundan bu rapora itibar edilerek hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı ve davalılar tarafından kusura yapılan istinafların reddi gerekmiştir. 2918 sayılı Kanun’un 85. maddesinde araç işleteninin sorumluluğu düzenlenmiş, işletenin ve araç işleticisi teşebbüsün sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı belirtilmiştir. Somut olayda davalı İETT otobüsün maliki olduğundan denetim yükümlülüğü nedeniyle otobüsün sürücüsünün kusurundan kendi kusuru gibi ve otobüsün maliki olması nedeniyle de işleten sıfatı ile sorumlu olacağı gözetilerek tazminattan sorumluluğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı İETT’nin husumete yönelik istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davacı ve davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Bu nedenlerle; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili, davalı … ve davalı İBB vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- a.Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b. Alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 513,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,30 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c.Alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,97 TL harcın davalı İBB’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/02/2022