Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2745 E. 2019/3634 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/2745
KARAR NO : 2019/3634
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI : 2019/6127 D.İş Esas 2019/37 D.İş Karar (İtiraz Hakem Heyeti 05/08/2019 tarih, 2019/İHK-9345)
DAVA : Sürekli İş Göremezlik Tazminatı
KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda; 30/01/2018 tarihinde davalı sigorta kuruluşuna trafik sigortalı olan … plakalı aracın sebep olduğu tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu konumundaki müvekkilin %31 oranında malul kaldığı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 49.000,00 TL sürekli iş göremezlik ve 100,00 TL rapor ücretinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkil şirkete başvurusu üzerine maluliyet tazminatı hesaplanabilmesi yeni genel şartlar uyarınca özürlülük ölçütüne göre düzenlenmiş maluliyet raporu talep edildiği ancak davacı taraf işbu belgeleri ibraz etmeden dava açtığı, torba yasa ve Karayolları Trafik Kanunu uyarınca dava şartı yerine getirilmediğinden iş bu başvurunun usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından, “Başvuru sahibi … başvurusunun kabulüne ile, davalı sigorta kuruluşu tarafından 236.641,63 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL rapor ücretinin; 27/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesine,” karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti “İtirazın kabulüne, UHH kararının kaldırılmasına ve başvurunun usulden reddine” karar verilmiştir. Bu karar davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen rapor Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında tanzim edildiği, bahse konu rapor hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli olduğundan ve Adli Tıp Kurumu gibi, Tıp Fakültelerinin Adli Tıp Anabilim Dalları da resmi nitelik taşıyan ve aynı görevi yapacak olan “öncelikli” kurumlardan olduğundan, alınan rapor usulüne uygun bir şekilde düzenlendiği, sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan liste incelendiğinde görüleceği üzere katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği uyarınca rapor düzenlemeye yetkili hastanelerden olduğu, bu durumda hakem heyetince üniversite hastanelerinin Adli Tıp Anabilim dalı bölümünden usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyet oranının belirlenmesi amacıyla rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/13.maddesinin “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren onbeş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir.” hükmü ile Sigorta Tahkime başvuru için Sigorta şirketine başvurulması zorunlu hale getirilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Sigorta kuruluşuna yazılı başvuru halinde eklenmesi gereken belgelere madde metninde açıkça yer verilmemiş; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.2.2.1 maddesinde ise kaza veya zararın tespit edilebilmesi için gerekli tüm belgeler ifadesi kullanılarak tek tek belgelerin sayılması yoluna gidilmemiştir. Ayrıca sigortacının hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme sigorta şirketi için belirlenen sekiz günlük ödeme süresinin başlangıcı için önem taşıyacaktır. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen Sigorta şirketine başvuru koşulu da mahiyeti itibariyle eksik evrakların tamamlanması ya da dava tarihinden sonra başvuru yapılması suretiyle her zaman giderilmesi mümkün olduğundan usul ekonomisi ilkesi gereğince tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/12/2018 tarih, 2018/4932 Esas ve 2018/12056 Karar sayılı kararında “Dairemiz uygulamalarında sigorta davalarında örneğin dain-mürtehinden muvafakat alınması, İİK’nin 277. maddesinden kaynaklanan davada “aciz belgesi” gibi dava şartı ibrazı olarak kabul edilen hususlar bu eksiklik varsa dava usulden red edilmemekte bu eksiklik tamamlatılmaktadır. Somut olayda davacılar destek zararının tazmini için Güvence Hesabı’na yazılı olarak başvurmadan doğrudan doğruya dava açmış iseler de, salt yazılı başvuru hususu belirli bir süre verilerek tamamlanabilecek dava şartı niteliğinde olmakla, mahkemece davacılara davalı …ya yazılı müracaat etmeleri için kesin süre verilerek yukarıdaki açıklamalar ışığında sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ” yönünde karar verilerek KTK’nın 97. maddesinde getirilen başvuru koşulunun tamalanabilir dava şartı olduğu kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, başvuru tarihi olan 19/11/2018 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup başvuru tarihinden önce davalı Sigorta Şirketine başvuru yapıldığı halde sigorta şirketi tarafından başvuruya cevap verilmediği dosya kapsamı ile sabittir.İHH tarafından ” başvuran tarafça ibraz edilen maluliyet raporunun, ilgili yönetmelik ekinde belirtilen forma uygun düzenlenmemiş olduğu, başvuranın özür oranının sürekli olup olmadığının belirtilmediği, raporun mütalaa niteliğinde olduğu kanaatine varılmaktadır. Bu durumda başvuran tarafça sunulmuş iş bu raporun sigorta şirketine gerekli belgelerle yapılan geçerli bir başvuru niteliği oluşmadığı, dolayısıyla, başvuran tarwafın davadan evvel, genel şartların belirttiği Özürlü Sağlık Kurulu raporu ile usulüne uygun olarak sigorta şirketine başvuru şartını ikmal etmediği” gerekçesi ile başvurunun usulden reddine karar verilmiştir. Oysa Sigorta Şirketine yapılan başvuru üzerine belirtilen hususa ilişkin bir eksiklik bildirilmemiştir. Bu durumda Sigorta Şirketi tarafından bir eksiklik bildirilmediği halde başvuran tarafından alınan sağlık raporunun olay tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmemiş olmasının KTK’nın 97.maddesinde düzenlenen başvuru koşulunun yerine getirilmediği şeklinde yapılacak geniş bir yorum gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde teminat altına alınan hak arama özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurur. Hak arama özgürlüğü, yargıya ulaşılabilirlik ve haklarını mahkeme/tahkim önünde ileri sürmek isteyen herkese aşılması güç bir engelle karşılaşmaksızın, bu yola başvurma imkanının sağlanması anlamına gelir. Tamamlanabilir dava şartı niteliğinde ki bir hususun eksik/ hatalı yerine getirilmiş olması halinde eksiliği gidermek üzere kesin mehil verilmeksizin başvuru koşulunun yerine getirilmediği kabul edilerek usulden red kararı verilmesi yargıya ulaşılabilirliğe engel mahiyette olacaktır. Kaldı ki hakem heyeti önüne gelen bir uyuşmazlıkta HMK’nın 281/2-3.maddesi gereğince denetim yaparak resen maluliyet raporunda ki eksiklik veya belirsizliğin tamamlanması için ara karar kurularak başvuran vekiline mehil verilebilir. Bu durumda İHH tarafından, davalı Sigorta Şirketine yapılan başvuruya 15 günlük cevap süresi içerisinde cevap verilmediğinden başvurunun sonuçsuz kaldığı ve KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulunun yerine getirildiği ve olumsuz sonuçlandığı kabul edilerek 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/13.maddesinde ki başvuru koşulunun da yerine getirildiği kabul edilerek, davacı ve davalı vekilinin UHH kararına karşı itirazları incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan gerekçeyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına; davacı vekili ile davalı vekilinin UHH kararına karşı itirazları incelenerek karar verilmesi için dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davacının yaptığı yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/10/2019