Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/273 E. 2021/204 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/273
KARAR NO : 2021/204
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI : 2017/36 Esas – 2018/59 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 10/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesi ile; müteveffa …, 24/03/2016 tarihinde … plakalı aracın Muş/Varto ilçesi, Taşdibek köyü sınırları içerisinde kalan D 955-08 nolu Erzurum-Muş Devlet Karayolunda meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiği belirterek müteveffa … ölümü nedeni ile 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …. Plaka sayılı aracın müvekkil şirket nezdinde 24.12.2015 – 24.12.2016 vadeli ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu somut olay davacı desteği müteveffa … %100 kusuru nedeniyle oluştuğundan destek olan şahsın kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışında tutulduğunu, davada “teminat dışı hal” söz konusu olduğu ve bu yöndeki taleplerin müvekkil şirketçe karşılanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Sübut bulmayan davanın reddine” karar verilmiş; Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı tarafın davaya konu somut olayın müteveffa … kusuru sebebiyle oluşmuş olduğundan tazminat talebinin ret edildiğini iddia etmiş olsa da davacıların talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatının desteklerinin ölümü nedeni ile destekten yoksun kalan sıfatı ile doğrudan kendileri üzerine doğan zararın tazminini talep ettiklerini ölen desteğin kusurunun bu hakka etkili olacağının düşünülemeyeceğini, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan 3.kişi sıfatıyla dava açtıklarından ölen desteğin kusuru olsa dahi davacılara yansıtılamayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 24/03/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine 24.12.2015 / 2016 tarihleri arasında ZMSS poliçesi ile sigortalı, müteveffanın işleteni olduğu … plakalı aracın yine müteveffanın sevk ve idaresindeyken tek taraflı kaza yapması sonucu, destek … vefat ettiği, davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları, Mahkemece kusur raporu alınmadığı, kaza tespit tutanağı ve soruşturma dosyası kapsamı ile yetinilerek desteğin tam kusurlu olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince “Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; 24/03/2016 tarihinde meydana gelen kazada davacılar murisinin vefatı nedeniyle ZMMS poliçesine istinaden destek zararlarının tazminini davalı sigortadan talep ettikleri, kazanın oluşumunda davacılar murisinde başka kişi veya olaya kusur izafe edilmediği, kazanın davacılar murisinin tam kusuru ile meydana geldiği; kaza ve dayanak poliçe tarihi itibariyle yürürlükte olan trafik genel şartları A.6/d maddesi gereğince desteklerinin tam kusuru nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldıkları zararın teminat harici olduğu … ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür.Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesi (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; Yine Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptaline karar verilmiştir. Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptali ile KTK’un 92. maddesinde düzenlenen “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” kapsamında genel şartlara yapılan atıf kaldırılmıştır. Böylece KTK’un 92. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” açıkça düzenlendiğine göre artık kanunun bu hükmünde yer almayan Genel Şartlar A.6. maddesinde altında sayılan teminat dışı haller geçerli olmayacaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarih, 2017/3610 E. ve 2018/4373 K. sayılı kararı ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk(Trafik) Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden sonraki kazalarda, genel şartların yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak bu tarihten sonra düzenlenen poliçelerde yeni Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle sürücünün asli kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında olduğu yönünde karar verilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinde ki “Genel Şartlar” ifadesi ile 92. maddesinin “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” ifadesini içeren (i) bendini iptaline karar vermiş olması ile artık Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unda sigortacının sorumluluğunu daraltan hükümlerinin uygulanması olanaklı olmadığından zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat dışında kalan hallerin belirlenmesinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olmayan ve kanun hükmünü daraltmayan hükümlerinin esas alınması gerekecektir. Bunun doğal sonucu olarak da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yer almadığı halde Genel Şartlarda yer alan teminat dışı hallerin uygulanması olanaklı değildir. 01/06/2015 yürürlük tarihli Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat dışı olduğu düzenlenmiş; Aynı yönde düzenleme 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine, 14/04/2016 tarih 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen (h) bendi ile getirilmiş ve “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” teminat kapsamı dışında kalan hususlardan sayılmıştır. Aynı Anayasa Mahkemesi Kararında Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinin iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Anayasa mahkemesi ret gerekçesinde kanunda yer alan “ilgililerin” kim olduğuna açıklık getirmiş ve trafik kazası sonucu zarar gören kişinin dışındaki tazminat talep edebilecek kişiler olarak tanımlamıştır. Anayasa Mahkemesi ayrıca “…sigortalının sorumluluk riski…” kavramının tanımını ve kapsamını belirlemiştir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortacı KTK’un 91. maddesine göre KTK’un 85. maddesinde belirtilen işletenin riskini üstlendiğine göre sigortalının sorumluluk riski KTK 85. maddesinde belirlenen risktir. Bu nedenle sigortacının sorumluluğu işletenin sorumluluğu ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla işletenin sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacının da sorumlu olmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. İşletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal etmediğinin belirlenmiştir. Bunun bir sonucu olarak özellikle %100 kendi kusuru ile ölen sürücü yada işleten ile yine eylemlerinden sorumlu olduğu sürücüsünün %100 kusuru ile ölen işletenin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalanların zararlarından nasıl işleteni sorumlu tutamayacaksak işletenin riskini üstlenen sigorta şirketini de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı belirlenerek bu konuda yeni bir tartışma yaratılmasının önüne geçilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 21). O halde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine (h) bendi yürürlük tarihi olan 14/04/2016 tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanacağından bu tarihten önce sürücü yada işleten olan desteğin tek taraflı ve tam kusuru ile gerçekleşen kazalarda ölümü nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmesi halinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan (6704 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikten önceki) Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesi metni ile ilgili yargısal içtihatların uygulaması gerekecektir. Bu durumda ise YHGK’nun 22.02.2012 tarih, 2011/17-787 Esas ve 2012/92 Kararı gereğince “… sürücünün ya da işleten/sürücünün tam kusurlu olarak yapmış olduğu kazalarda sürücünün veya vefat eden işletenin desteğinden yoksun kalanların zararlarının aracı zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına alan sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerektiği yönünde hukuki değerlendirme yapmıştır. Bu sonuca ise; “KTK’nın 92. maddesinin “b” bendinde işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararların sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakıldığı, tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğunun benimsendiği, destekten yoksun kalma tazminatına konu zararın, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan bir zarar olduğu, bu zarardan doğan hakkın desteğe ait olmamasına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olmasının da düşünülemeyeceği, sürücü veya işleten desteğin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zararın gerek Kanun gerek Genel Şartlar kapsamıyla teminat dışı bırakılmadığı, destekten yoksun kalanların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceği ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesinin olanaklı olduğunun” kabulü gerekecektir (Benzer yönde YHGK’nun 16.01.2013 tarih, 2012/17-1491 Esas, 2013/74 Karar; 15.06.2011 tarih, 2011/17-142 Esas, 2011/411 Karar; 27.06.2012 tarih, 2012/17-215 Esas, 2012/413 Karar; 18.11.2015 tarih, 2014/17-1441 Esas, 2015/2629 Karar sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 24/12/2015, kaza tarihi ise 24/03/2016 olup yeni Genel Şartlar yürürlükte olmakla birlikte KTK’nın 92.maddesine (6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 14/04/2016 tarihinde) eklenen (h) bendi yürürlükte değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların poliçe tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 92.maddesine göre sigortacının sorumluluğunu daraltan “Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı A.6. maddesi uygulanmayacağından İlk Derece Mahkemesince davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin teminat dışı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/02/2021