Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2610 E. 2021/2026 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2610
KARAR NO: 2021/2026
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
NUMARASI: 2014/8 Esas – 2019/221 Karar
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 07/01/2014
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
BİRLEŞEN
BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2014/210 ESAS – 2015/89 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait … plaka sayılı aracın davalı … tarafından kasko sigortası ile sigortalanmış olduğu, müvekkiline ait aracın 07/01/2012 tarihinde dava dışı … sevk ve idaresindeyken dava dışı …’nin takip mesafesini korumaması ve yolun kaygan olması nedeniyle bu kişinin kullandığı … plaka sayılı araca çarptığını, kaza nedeniyle müvekkiline ait aracın pert olduğunu, müvekkiline isnat edilebilecek kusur bulunmadığı halde davalının müvekkilinin zararını karşılamadığını, müvekkiline ait aracın sürücüsü … hakkında Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/524 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, yargılama sonucunda beraat kararı verildiğini, ayrıca …’un kanında alkol bulunmadığının tespit edildiğini belirterek 25.000,00 TL tazminatın davalı … şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Alacağın zamanaşımına uğradığını, kazanın 07/01/2012 tarihinde meydana gelmesine rağmen davanın 07/01/2014 tarihinde açıldığını, bu nedenle saat farkı sonucunda davanın zamanaşımına uğradığını, davacıya ait aracın sicil kaydında …’nin rehin kaydı bulunduğunu, bu nedenle rehin hakkı sahibinin açık muvafakatinin alınması gerektiğini, davacının tazminat talebinin riziko sonrası bildirim ve bilgilendirme yükümlülüğünün davacı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle reddedildiğini, kazanın olay tarihinden 20 gün sonra müvekkiline ihbar edildiğini, olayda sigortalı araç sürücüsünün olay yerinden firar etmiş olması nedeniyle olaya ilişkin ifade tutanakları ve alkol raporunun olaydan 6 ay sonra verildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından olaya ilişkin araştırma yapılamadığını, kaza tutanağında araç sürücüsünün firar etmesi nedeniyle kimlik bilgileri ve alkol ölçümünün yapılamadığının belirtildiğini, ifade tutanaklarına göre sürücü …’un arkadaş grubuyla birlikte kazadan önce dışarıda eğlenerek alkol aldıklarının tespit edildiğini, …’un kazadan 43 saat sonra alındığı belirtilen kan örneğinde alkol bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenle hasarın kasko sigortası genel şartları uyarınca teminat kapsamı dışında kaldığını, bunun aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, dava dilekçesindeki iddianın kaza tespit tutanağı ile örtüşmediğini, kaza tutanağında sigortalı araç sürücüsünün kaza mahallinden firar etmesini haklı gösterecek bir neden gösterilmediğini, bu nedenlerle davacının tazminat talep etmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline (imm sigorta da içeren) kasko poliçesi ile sigortalı olan davalıya ait … plaka sayılı aracın 07/01/2012 tarihinde karıştığı kaza sonrasında olay yerini terk ettiğinden kimliği tespit edilemeyen sürücünün sevk ve idaresindeyken … plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu kaza meydana geldiğini, kazanın oluşumunda davalıya ait araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, kaza sonrasında … plaka sayılı araç hasarının zarar gören aracın kasko sigorta şirketi olan … Sigorta’ya 27/04/2012 tarihinde 50.000,00 TL olarak ödendiğini, kaza tespit tutanağında davalıya ait araç sürücüsünün olay sonrası firar etmesi nedeniyle kimlik bilgileri ile alkol ölçümünün yapılamadığının belirtildiğini, kazaya sebebiyet veren davalıya ait aracın aynı zamanda müvekkiline kasko sigortalı bulunması nedeniyle kaza sonucu araçta oluşan hasarın müvekkili şirkete davalı tarafından ödenmesi istemiyle yapılan başvuruda kaza anında sürücüsünün … olduğu ileri sürülerek kazadan 43 saat sonra alınan alkol raporunun ibraz edildiğini, sigortalı araç sürücüsünün müvekkiline bildirim görevini kasten yerine getirmediğini, sigortalı araç sürücüsünün olay yerinden haklı sebeple uzaklaştığına dair bir delil bulunmadığını, sürücünün kasten ve kötüniyetli olarak olay yerini terk ettiğini, bu nedenle davalının sigorta haklarının ortadan kalktığını, müvekkili tarafından ödenmiş olan bedelin davalı tarafından karşılanması gerektiğini, ödenen tazminatın davalıdan tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ilamsız takip başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dava davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın havanın yağışlı ve yolun kaygan olması nedeniyle gerçekleştiğini, sürücünün firar etmediğini, olay gerçekleştiğinde olayın verdiği şokla ne yapacağını bilemediğini, ertesi günü polis merkezine gittiğini, kazanın oluşumunda müvekkiline ait araç sürücüsünü kusurunun bulunmadığını, bu nedenle ceza yargılamasında beraat kararı verildiğini, davacının ihbar yükümlülüğüne ilişkin beyanlarının gerçeğe uygun olmadığını belirterek davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Asıl davanın kısmen kabulüne, 21.000,00 TL tazminatın 09/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari avans faiziyle birlikte davalı … Sigorta’dan alınarak davacı …’e verilmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine, Birleşen davanın kabulüne, davalı …’in İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının iptaline, takibin devamına, Koşulları oluşmadığından davacı … Sigorta’nın tazminat isteminin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı birleşen davada davalı … Ltd. Şti. vekili ve davalı – birleşen davada davacı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı birleşen davada davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İki farklı heyetten olmak üzere iki kez kök ve bir kez de ek rapor olmak üzere dosyanın üç kez bilirkişi raporu alındığını, raporların müvekkil bakımından aleyhe olan tespitlerini kabul etmemekle birlikte bilirkişi raporlarında tespitlerle uyumlu bir şekilde asıl davayı kısmen kabul eden yerel mahkemenin birleşen davayı da kabul etmesinin hatalı ve çelişkili olduğunu, sigorta şirketinin poliçe teminat kapsamı dışında olmayı gerektiren hususları ispatlayamadığını, müvekkil şirkete ait aracın sürücüsünün kesinlikle alkollü olmadığını, müvekkiline ait … plakalı araç şoförünün alkollü olduğunun ispat edilemediği kabul edilmesine rağmen birleşen davanın kabulüne karar verildiğini, bir an için müvekkilin alkollü olduğu kabul edilse de kazanın alkolün etkisi ile olduğunun ispatlanamayacağını, İlk derece mahkemesin karşı yanın ileri sürdüğü gerekçeyi asıl dava bakımından kabul etmemiş, birleşen dava bakımından ise kabul etmiş olmasının çelişki olduğunu, birleşen davanın reddi gerekmekteyken kabulüne karar verilmesinin usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı – birleşen davada davacı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Aynı olaya ilişkin olarak 07.01.2012 tarihli kaza nedeniyle … plakalı aracın müvekkili şirket nezdindeki İMM poliçesinden dolayı, kazada hasara uğrayan … plakalı aracın sigortacısı … Sigorta A.Ş.’ye 50.000,00 TL sigorta tazminatı ödenmiş olduğunu, hükme esas alınan 19.03.2018 tarihli bilirkişi ek ve 22.04.2016 tarihli kök raporlarına karşı esaslı itirazlarını karşılar yeni bir bilirkişi raporu alınmadan eksik incelemeye dayalı hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan yerel mahkemenin asıl davaya ilişkin kararının kaldırılarak asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafça kaza anında kullandığını iddia eden şahsın kaza yerinden ayrılmasını gerektirecek hiçbir haklı neden ortaya konulmaksızın sigorta şirketi tarafından hasarın kasko sigortası poliçesi kapsamı dışında olduğunun ispatlanmadığı gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek asıl dava yönünden istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemi, birleşen dava; aynı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından 3. Kişiye ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili amacıyla girişilen takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 07/01/2012 tarihinde asıl davada davacı (birleşen dava davalı) … Ltd. Şti. adına kayıtlı bulunan ve asıl dava davalı (birleşen dava davacı) … Sigorta A.Ş. tarafından ticari genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, dava dışı …’un sevk ve idaresindeyken, … plaka sayılı araca çarpması sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, asıl davada kasko sigortası kapsamında … plaka sayılı araçta oluşan hasarının talep edildiği; Birleşen davada ise kasko sigortasındaki İMM kapsamında dava dışı … plaka sayılı araçta oluşan hasar nedeniyle, dava dışı … plaka sayılı aracın kasko sigortacısı olan dava dışı … Sigorta A.Ş.’ye 27/04/2012 tarihinde 50.000,00 TL ödeme yapıldığı açıklanarak yapılan bu ödemenin tahsili için başlatılan takibe davalı borçlunun itiraz etmesi üzerine itirazının iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında … plaka sayılı araç için 06/08/2011-2012 tarihlerini kapsar şekilde ticari genişletilmiş kasko poliçesi düzenlenmiştir. Bu poliçede (diğer teminatlar yanında) 25.000,00 TL kasko ve 50.000,00 TL ihtiyari mali mesuliyet teminatı bulunmaktadır.Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet veya muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi (6762 sayılı TKK’nın 1290.maddesi) uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği, kazanın meydana geldiği sırada sürücünün alkollü ve ehliyetsiz olup olmadığı, dolayısıyla hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/11677 Esas ve 2017/6905 Karar sayılı kararında “Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olduğu savunulan …’in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan 4 gün sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulün zorunlu olduğu açıktır. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının bu konudaki delillerini sunmasının sağlanması, bu husustaki davacı delillerinin toplanmasından sonra, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup olmamasına göre, zararın teminat kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” belirlemesinde bulunmaktadır (Aynı yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3272 Esas ve 2021/2118 Karar sayılı kararı). Emsal Yargıtay kararı doğrultusunda, somut uyuşmazlıkta; kaza tespit tutanağında .. plakalı araç sürücünün firar ettiğinin yazılı olduğu, olayın saat 02.24 civarı Avcılar istikametinde seyir halindeyken Şirinevler Metrobüs durağı karşısında meydana geldiği, sürücünün aracındaki yaralanan arkadaşlarını da bırakarak ayrıldığı, olaydan önce sürücü ve araçta yolcu olarak bulunan ve yaralanan arkadaşlarının birlikte yemek yedikleri, olay akabinde alınan ifadelere göre aynı zamanda araçta yolcu olarak bulunan sürücünün arkadaşlarının alkol aldığı ancak sürücü …’in alkol almadığı, sürücü …’in kazadan 43 saat sonra alkol raporu verdiği, bu oluş haline göre sürücünün olay yerini terk etmesi için Kasko Poliçesi Genel Şartlarının A.5.10. maddesi anlamında zorunlu bir hal bulunmadığından haklı sebeple olay yerini terkten bahsedilemeyecektir. Bu nedenle davacı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nın 1446/2 maddesi (6762 sayılı TKK’nın 1290.maddesi) uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğinden, ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü davacı sigortalıya geçmiştir. Dosyada, meydana gelen kazada alkolün münhasır etkisini de değerlendirir bilirkişi raporları alınmış ve raporlarda benzer şekilde “kanında alkol bulunmayan sağlıklı bir insanın dahi kazaya sebebiyet verme ihtimalinin bulunduğu”, “alkol almayan sağlıklı sürücülerin de trafik kazasına neden olma ihtimalinin bulunduğu”, “alkol nedeniyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemediğini söylemenin mümkün gözükmediği” ifadelerine yer verilmiştir. Bilirkişi raporlarının bu haliyle sürücünün olaydan hemen sonra alınmış alkol raporu da bulunmadığından kesin bulguya dayanmadığı, ihtimale ve kişisel kanaate göre düzenlendiği, net ve kesin bir şekilde alkolün münhasıran etkisi ile kazanın gerçekleştiği tespitini de içermediği gözetildiğinden hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. İlk Derece Mahkemesince, yukarıya aktarılan yasal mevzuat, kasko poliçe genel şartları, yargıtay içtihatları ışığında olayın oluş şekli, dosyada bulunan kaza tespit tutanağı, ifade evrakları, hasar dosyası ve tüm dosya kapsamı incelenerek gerekli görülmesi halinde, alkolün kazada münhasıran etkili olup olmadığının değerlendirilmesi konusunda bilirkişi heyetinden ek raporda alınarak somut olayın özellikleri gereği sigortalının, sigortalı araçta meydana gelen zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünü yerine getirip getirmediği tartışılarak sigortalının hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken çelişki oluşturacak şekilde hem asıl ve hem de birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetli olmamıştır. Açıklanan nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı – birleşen dosya davalısı … Ltd. Şti. vekili ile davalı- birleşen dosya davacısı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5- Davacı birleşen dosya davalısı … Ltd. Şti. ve davalı birleşen dosya davacısı … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2021