Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2436 E. 2021/2137 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2436
KARAR NO: 2021/2137
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİH: 27/03/2019
NUMARASI: 2015/229 Esas – 2019/362 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Almanya’da kurumsal seyahat hizmetleri faaliyeti yürüten … adlı şirketin genel sorumluluk sigortacısı olduğunu, …’un Türkiye’deki acentesi …Ltd.Şti ile …Tic. İth. ve İh. Ltd. Şti. arasında … düzenlenmesine ilişkin sözleşme imzalandığını, .. Turizm ile …’un aracının bu tura tahsisi için sözleşme imzalandığını, tur esnasında tır …’in ağır kusuruyla aracın devrildiğini, araç içinde bulunan 7 yolcunun ağır şekilde yaralandığını, müvekkilinin kazada yaralanan kişilerin zararlarını karşıladığını ve bu kişilerin araç şoförü ve sahibi diğer sorumlulara karşı yöneltebilecekleri istemlerinin kanuni halefi olduğunu, kaza yapan aracın zorunlu trafik sigortasının davalı tarafından yapıldığını, yapılan ödemelerin rücusu amacıyla davalı … şirketine başvuru yapıldığını, davalı … şirketi tarafından KTK’nın 98.maddesi hükmünde 6111 Sayılı Yasanın 59 maddesiyle yapılan değişiklik gerekçe gösterilmek suretiyle tedavi giderlerinden sorumluluğun SGK’ya ait olduğundan bahisle talebin reddedildiğini;, oysa SGK’nın 2012/5 sayılı genelgesiyle yurt dışındaki tedavi masraflarında istisna getirdiğini, bir başka anlatımla, sorumluluğunun bulunmadığını, bu arada aracın işleticisi …’un aynı zamanda tatil aktiviteleri sigortacısı olan davalı … şirketinin müvekkilinin bu poliçe kapsamında talep ettiği limitin tamamı olan 150.000,00 TL’yi sulh görüşmeleri sonucu ödediğini, müvekkilinin kazada yaralanan kişilere poliçe limitinin çok üstünde ödeme yaptığını, sadece bir kısmı sunulu ödemelerin 161.388,05 Euro olduğunu, ancak poliçe limiti olan 300.000,00 TL olduğunu belirterek her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde faiz talep etmeyen davacının ıslahla temerrüt tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinin Yargıtay karalarında kabul edildiğini, bu nedenle her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla 300.000 TL’nin temerrüdün oluştuğu kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın 16.07.2007 tarihinde meydana geldiğini, gerek BK.m.72 gerek ise poliçe genel şartları ve Karayolları Trafik Kanunları gereğince sigorta sözleşmesinden doğan tazminat taleplerinin kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacı taleplerinin kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davalının zamanaşımı yönünden reddini, … plakalı araca müvekkili şirket tarafından zorunlu trafik sigortası yapıldığını; kaza başına tedavi giderinin 300.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve zararlarının kanıtlanması gerektiğini, müvekkili şirketin tedavi giderleri bakımından sorumluluğunu 6111 sayılı yasayla KTK.m.98’de yapılan değişiklik ve keza 6111 sayılı Kanunu’nun geçici 1. maddesiyle uyarınca kalktığını, müvekkilinin yasada yapılan değişiklik ile primlerin SGK’ya aktarması nedeniyle sorumluluğunda sona erdiğini, davalının 7 kişinin zararını karşıladığını bildirdiğini, kişi başı teminatın 60.000,00 TL olduğunu, ancak kişi başına ne kadar ödeme yapıldığını açıklaması gerektiğini, davanın SGK’ya ihbarıyla birlikte davanın reddini istemiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kısmen kabulü ile 62.494,35 TL’nin 07.07.2009 tarihinden itibaren değişen ve değişecek avans faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile davalıdan tahsiline, Aşan istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçeli kararındaki tespitler doğrultusunda müvekkil şirketin kazada yaralananlara yapmış olduğu ödemeler nedeniyle davalı şirkete rücu hakkının bulunduğunun sübuta erdiğini, hükmedildiğinin aksine yabancı para cinsinden olan alacağın fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin kararının hukuka ve usule aykırı olduğundan kaldırılmasını ve alacağın karar tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak Türk parasına çevrilmesini talep ettiklerini, yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda huzurdaki dava bakımından faizin haksız fiilin gerçekleştiği kaza tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğini, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılarak ödenecek faizin kaza tarihi olan 16.7.2007 tarihinden itibaren işletilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yurt içi ya da yurt dışında yapılan tedaviler bakımından müvekkilinin sorumlu bulunmadığını, bu sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, müvekkili tarafından prim aktarımı zorunluluğunun yerine getirildiğini, bu nedenle müvekkilinin tedavi gideri teminatı bakımından yükümlülüğünün ortadan kalktığını, müvekkilinin yurt dışında yapılan tedavi giderleri nedeniyle sorumlu olduğundan bahisle müvekkili aleyhine dava açılmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, SGK’nın 2012/5 sayılı genelge ile bu sorumluluğu daraltmasının mümkün olmadığını, ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde talep edilmeyen faiz talebinde bulunulduğunu, davanın netice-i talebinin değiştirildiğini, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca davanın tamamen ıslahı niteliğinde olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davanın kısmen ıslah edildiği kabul edilse dahi bu durumda istenen faiz talebi zamanaşımına uğradığından davalının ıslahının zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, sigorta hukukundan kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 13.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak 25.2.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı…” hükmüne yer verilmiş; 6111 Sayılı Yasanın Geçici 1.maddesinde de “Bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de SGK tarafından karşılanacağı…” hükmü getirilmiştir. Ancak …, tüm tedavi giderlerinden değil, 6111 Sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 Sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan ve belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri yönünden ise işleten, sürücü ve sigortacının sorumluluğu devam etmektedir. …’ nun tedavi giderlerinden Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamındaki sorumluluğuna ilişkin hüküm, Danıştay 10. Dairesinin 05/10/2010 tarih, 2007/7391 Esas ve 2010/7354 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece alınan 2.ek bilirkişi heyet (doktor bilirkişi de bulunan) raporuna göre, yukarıda izah edildiği üzere 6111 Sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 Sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan ve belgeli tedavi giderleri yurt içinde olanlardan SGK sorumlu olduğu, yabancı uyrukluların Türkiye’de geçirdiği trafik kazası nedeniyle yurt dışında devam eden tedavilerinin SGK sorumluluğu kapsamında olmadığı gözetildiğinde yurt dışında devam eden tedavi giderlerinden davalının sorumluluğuna karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15.10.2019 tarih, 2017/664 Esas ve 2019/9408 Karar sayılı kararı). Dava dilekçesi ile talep edilmeyen faiz TBK’nın 131/2.maddesine göre ana para alınırken faiz hakkı saklı tutulmuşsa ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa her zaman istenilebilir. Bu durumda davacı, dava dilekçesinin 7.sayfasında “… Anılan kararda da açıkça belirtildiği üzere kazanın olduğu 16.7.2007 tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte ödenmesi gerekmektedir..”şeklinde faiz talebini belirttiği, kaldı ki faiz alacağını dava sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile de talep ettiğine göre ve aracın ticari araç olduğu, avans faizi talep edilmekle davalı vekilinin bu yönden de istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin; davalı Şirket ile arasında ödemeye ilişkin aksine bir anlaşma olmadığından, yabancı para cinsinden olan alacağın fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinafına gelince, dava dilekçesi anlatımında ve sonuç bölümünde, bu şekilde talebi olmadığı anlaşılmakla HMK’nın 76.maddesi gereğince taleple bağlı kalınarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde ve dava konusu rücu olduğuna göre en son ödeme tarihinden faize hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.268,99 TL harçtan peşin alınan 1.068,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.200,99 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, davacı yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık, davalı yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.10/12/2021