Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2398 E. 2021/1942 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2398
KARAR NO: 2021/1942
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2016/734 Esas – 2019/463 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 26/04/2013 tarihinde davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın bisiklet sürücüsü küçük …’a çarpması sonucunda yaralanması trafik kazası meydana geldiğini, sürücünün kusurlu olduğunu, küçüğün yaşam boyu beden gücü kaybına uğradığını belirterek, 10.000,00 TL maddi tazminat, … adına 20.000,00 TL, baba adına 10.000,00 TL, anne adına 10.000,00 TL, … adına 5.000,00 TL, … adına 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; sorumluluklarının sigorta poliçesi ile sınırlı olduğunu, dosyanın kusur ve maluliyet oranı için Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, kalıcı maluliyet tazminatı ve maluliyet oranı belirlenirken bilinen ücretin belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücretin baz alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … ve … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle ; Yetki itirazında bulunduklarını, davalı müvekkili …’ın kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun söz konusu olmadığını, zira kendisi kazanın meydana geldiği yerde aracı son derece kontrollü ve dikkatli bir şekilde park ederken davacılardan …, yokuş aşağı hızlı bir şekilde sürdüğü bisikleti ile park etmeye çalışan araca çarptığını, kazanın tamamen davacı …’un dikkatsizliği ve acemiliği sebebi ile bisikletine hakim olamaması ve geri geri manevra yapan araca çarpması nedeni ile meydana geldiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile maddi tazminata ilişkin davacı talepleri son derece soyut ve dayanaksız olduğunu, ayrıca kazaya müvekkili şirket sebep olmadığından müvekkili şirket aleyhine manevi tazminata hükmolunamayacağı gibi talep olunan manevi tazminat tutarı da zenginleşmeye yönelik ve son derece abartılı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Maddi tazminat yönünden açılan davanın Reddine,2-Manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne, davacı … için olayın oluş şekli yaşanan elem, üzüntü, mağduriyet kusur oranı dikkate alınmak kaydıyla sosyal ekonomik durumlarda değerlendirilerek oluşan vicdani kanaat gereğince 10.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyerek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve … A.Ş.’dan müşterek ve müteselsil tahsiline,3-Davacılar … ve … için kaza nedeniyle oluşan elem, üzüntünün giderilmesi maksadıyla sosyal ekonomik durum değerlendirilerek tarafların ksuurlarının oluş şeklide göz önğne alınarak hak ve nesafet vicdani kanaat gereğince 5.000,00’erTL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyerek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve … A.Ş.’dan müşterek ve müteselsil tahsiline, 4-Davacılar yönünden manevi tazminat talebinin reddine,5-Fazlaya ilişkin taleplerin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … A.Ş. ve … vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … A.ş ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece sözlü yargılama ihtaratında bulunulmadan hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, kusura dair yapılan tespit ve değerlendirmelerin hukuka aykırı olduğunu, raporun sadece dosya üzerinde inceleme yapılmak suretiyle tanzim edilmiş olmakla, raporun somut olayın özelliklerine uygun olarak kaleme alınmış olmadığını, dilekçelerindeki kazanın meydana geldiği mahalde herhangi bir inceleme yapılmaksızın, davacı …’un okulda bulunması gereken bir saatte okulda olmadığı beyanlarının göz önüne alınmaksızın, kazanın meydana geldiği mahalde kazı çalışmasının bulunduğu ve kazanın meydana geliş şeklinin kaza tespit tutanağında ‘arkadan çarpma’ olarak belirtildiği gözetilmeksizin tanzim edilen kusura dair bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu belirttiklerini, keşif yahut yerinde inceleme yapıldıktan sonra kusura dair rapor tanzim edilmesinin zaruri olduğunu, davacı …’un bisikletiyle yokuş aşağı hızlı bir şekilde seyrederken kazı çalışması sonucu bisikletinin hakimiyetini kaybederek geri manevra yapmakta olan müvekkilin sevk ve idaresindeki araca arkadan çarpmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, tarafların beyanları ile kazanın meydana geldiği yolun fiziki şartları ile kazanın oluş şekli bir arada değerlendirilerek kusur tespitinde bulunulması gerektiğini, somut olayın özellikleri gözetildiğinde müvekkiline kusur atfedilmesinin mümkün olmayacağının aşikar olduğunu, davanın sonucunu etkileyecek mahiyette olan ceza dosyasının mahkemece bekletici mesele yapılmamış olmasının hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, herhangi bir maddi zarar olmadığı tespit edilmiş ve kalıcı yahut geçici iş göremezlik durumu da söz konusu olmadığından tazminatın yüksek olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davaya konu kaza ile ilgili Bakırköy 3. Asliye Ceza mahkemesinde mahallinde yapılan keşif doğrultusunda alınan kusur raporunda bilirkişi, sürücü …’ın asli, bisiklet sürücüsü davacı …’nın tali kusurlu olduğunu belirlemiştir. Ceza mahkemesince kusur oranlarına dayanılarak davalı sürücü …’ın taksirle yaralamaya neden olmak suçunun sabit olduğunu belirterek cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10/06/2019 tarih, 2017/10142 Esas ve 2019/7032 K. sayılı kararı ile düzelterek onandığı anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda davalı sürücü …’ın % 80, davacı …’nın % 20 oranında kusurlu olduğunu belirlemiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Ceza mahkemesince, “…. Olay tarihinde sanığın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … Mahallesi … Caddesi üzerinde geri geri gitmek isterken arkasında bulunan bisiklet sürücüsü Mağdur … isimli çocuğa çarptığı,…” gerekçesi ile oluşturulan kararın deracattan geçerek kesinleşmiş olması karşısında İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur raporunda davalı sürücünün kusuru ile kaza ve yaralanma olayı arasında illiyet bağı bakımından yeterli olduğu değerlendirilerek davalıların bu hususlara değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacı …”un yarlanmasının mahiyeti, maluliyet oranı, iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece 18/04/2019 tarihli celsede tahkikat aşaması tamamlanmakla sözlü yargılama aşamasına geçilmesine karar karar verildiği, aynı celse karar verildiği görülmüştür. Duruşma zaptında gelenler arasında bir kısım davalılar vekili Av. …’ın hazır olduğu belirtilmiş ancak davalı vekilinin beyanın alınmadığı görülmüştür. 28/7/2020 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan 7251 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 186. maddesinin birinci fıkrası “(1) Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.” şeklinde değiştirilmiştir. Bu yöndeki usulü eksiklik sonuca etkili görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı … A.Ş. ve … vekili vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … A.Ş. ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.366,20 TL harçtan peşin alınan 430,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 935,40 TL harcın davalılar … A.Ş. ve …’dan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.11/11/2021