Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2394 E. 2021/2089 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2394
KARAR NO: 2021/2089
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2016/1143 Esas – 2019/462 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 06/04/2016 tarihinde meydana gelen kazada, davalılardan …’ün sürücüsü, …’ın maliki, … Sigorta AŞ’nin ise ZMSS’si olduğu … plakalı tır ve … plakalı dorsesi ile … plakalı motorsikletin çarpıştığını, motorsikletin sürücüsü olan davacı …’ün yaralandığını, diğer davacıların miras bırakanı …’ün ise öldüğünü, kazada tüm kusurun davalı sürücüde olduğunu, ölen …’ün 27 yaşında olduğunu, davacılardan … ve …’ın ölenin anne ve babası olarak, davacı …’ün murisin eşi olarak, davacılar … ve …’un …’in çocukları olarak onun ölümünden dolayı desteğinden yoksun kaldıklarını, kazadan sonra sigorta şirketine başvurduklarını, sigorta şirketinden kendilerine 28/06/216 tarihinde toplam 104.703,35 TL ödeme yapıldığını ancak bu ödemenin çok düşük olduğunu bu nedenle makbuz niteliğinde olduğunu belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutarak ölenin eşi, çocukları ile anne – babası adına her biri için 500,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının ve 2.000,00 TL defin giderinin tüm davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, sigorta şirketinden yapılacak tahsilatlarda temerrüt tarihi olan 17/05/2016’dan, diğer davalılardan yapılacak tahsilatlarda ise kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesini ayrıca davacı eş … için 100.000,00 TL her bir çocuk için 100.000,00’er TL anne ve baba için ayrı ayrı 50.000,00’şer TL ve diğer davacılar olup ölenin kardeşleri olan …- … – … – … – … ve … içinde 10.000,00’ar TL toplam 560.000,00 TL manevi tazminatında olay tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile aracın sürücüsü ve malikinden müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili talep artırım dilekçesi ile taleplerini … için 67.563,32 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 1.500,00 TL cenaze ve defin gideri, davacı … için 11.362,0 TL, davacı … için 15.107,67 TL, davacı … için 20.700,23 TL, davacı … için 13.951,28 TL, davacı … için 17.512,60 TL’ye yükseltmiştir.Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunarak yetkili yerin Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, dosyanın yetkisizlik kararı verilerek bu mahkemeye gönderilmesini talep etmiş; manevi tazminat yönünden kardeşlerin dava açmakta aktif dava ehliyetinin bulunmadığını ayrıca ölen …’ün herhangi bir işte çalışmadığı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı isteyen davacılarında bu tazminatı talep edemeyeceklerini, müvekkili …’e atfı kabil kusur bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Maddi Ve Manevi Tazminat Yönünden Kısmen Kabulü İle; 06/04/2016 tarihli kazada ölen … ölümü nedeniyle; Davacı … için 27.249,62 TL, Davacı … için 10.115,32 TL, Davacı … için 5.386,32 TL, Davacı … için 2.340,98 TL, Davacı … için 16.004,84 TL, Davacı … için 16.665,95 TL, Destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müteselsilen tahsiline, bu tahsilat yapılırken davalı … şirketinden 17/05/2016 diğer davalılardan yapılacak tahsilatlar da ise kaza tarihi olan 06/04/2016’dan itibaren yasal faiz alınmasına, 1.500,00 TL cenaze giderininde davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı eş …’e verilmesine, bu tahsilat yapılırken davalı … yönünden dava tarihi itibariyle diğer davalılardan ise 06/04/2016 olan kaza tarihi itibariyle yasal faiz alınmasına,Manevi tazminat olarak;Davacı … için 37.500,00 TL, Davacı … için 30.000,00 TL, Davacı … için 30.000,00 TL, Davacı … için 30.000,00 TL, Davacı … için 20.000,00 TL, Davacı … için 20.000,00 TL Kardeşlerden … için 7.500,00 TL, Kardeşlerden …l için 7.500,00 TL, Kardeşlerden … için 7.500,00 TL, Kardeşlerden … için 7.500,00 TL, Kardeşlerden … için 7.500,00 TL, Kardeşlerden … için 7.500,00 TL, Manevi tazminatın sadece davalılardan … ve …’dan kaza tarihi olan 06/04/2016’dan itibaren işleyecek yasal faizi ile ve müteselsilen tahsiline, Fazlaya dair maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, davalı … ve … vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamında bilirkişi … tarafından tanzim edilen 11/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda 1931 işaretli P.M.F Tablosu Progresif Rant Tekniğine göre ve THR – 2010 Yaşam Tablosu %1,8 Teknik Faiz Oranına göre ikili hesaplama yapıldığını ve rapora itiraz edilerek 18/7/2018 tarihli dilekçelerinde 1931 işaretli P.M.F Tablosu Progresif Rant Tekniğine göre yapılan hesaplamanın esas alınması gerektiğini, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere kazanın 06/04/2016 tarihinde meydana gelmiş olup Karayolları Trafik Kanununda yapılan değişiklik ise 26/04/2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanmış ve bu tarih itibariyle yürürlüğe girdiğini, kaza tarihinin KTK’daki kanun değişikliğinden önce olduğu dikkate alınarak P.M.F Tablosu ve Progresif Rant Tekniğine göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerekirken TRH – 2010 Yaşam Tablosu yıllık %1,8 teknik faiz oranına göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat tutarları uğranılan zararı karşılar nitelikte olmadığı gibi ticari temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın haksız ve yersiz olup kaldırılması gerektiğini, kaza mahallinde keşif yapılmak suretiyle alınan bilirkişi raporuyla davacılardan …’ün %25 davalılardan …’e %75 oranında kusur izafe edilmişse de bu kusurun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davaya cevap dilekçelerinde mahkemenin yetkisine itiraz etmelerine rağmen yetki itirazlarının reddedildiğini ve esas hükümle birlikte istinaf edilmesine karar verildiğinden karara yetki yönünden yapmış olduğunuz itirazlarının kabulüne karar verilmesini, her ne kadar Yerel Mahkemece murisin kardeşleri olan …, …, …, … ve … lehine her biri için 7.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmişse murisin kardeşlerinin bu davayı açmakta hukuki menfaati ve aktif dava ehliyeti bulunmadığını, davacılardan murisin annesi … ve … lehine Yerel Mahkemece destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmişse de bu davacıların da aktif dava ehliyeti bulunmadığını, davalı müvekkillerden …’ın ekli 16.06.2014 tarihli sözleşme uyarınca davaya konu tırı 5 yıllığına diğer davalı müvekkil …’e kiraladığını, yoklama fişinde de aracın …’e kiralandığının sabit olduğunu her yıl kira faturası da tanzim edildiğini, uzun süreli araç kiralamada kiracının işleten olarak sorumlu olduğunu, aracın kayıt sahibinin aracı bir yıl süreyle kiralayarak işleten sıfatını kaybetmiş olduğundan kazadan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin, müteveffanın motorsiklette yolcu olması nedeniyle koruyucu ekipman kullanıp kullanmadığına ilişkin hiçbir araştırma yapmadığını, davacının ölüm raporu incelendiğinde ve vefatına neden olan hasar bölgesi düşünüldüğünde kask takmamış olduğu açık olup %20’den az olmamak kaydıyla müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiğini, hükme esas alınan aktüer raporunda destek süresi bakımından çocuk yaşlarının doğru şekilde dikkate alınmadığını, cenaze ve defin gideri yönünden hükmedilen tazminatın hangi kriterlere göre tespit edildiğinin belirsiz olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 06.04.2016 günü davacı …’ün yönetimindeki … plakalı motosiklet ile Kocasinan Bulvarı üzerinde seyri sırasında, olay yerine geldiğinde, kavşağa giriş yapan … yönetimindeki … plaka sayılı çekicinin sağ ön teker kısmına çarpması sonucu sürücü …’in yaralanması ve eşi …’in ölümü ile sonuçlanan trafik kazası meydana geldiği davacıların maddi ve manevi tazminat talep ettikleri anlaşılmıştır.Trafik Kazası Tespit Tutanağında, … plakalı motosiklet sürücüsü …’ün kavşağa yeşil ışıkta girdiği ancak, KTK.nın 57/.d maddesinde belirtilen “ışıklı trafik işaretleri İzin verse bile trafik akımı kendisini kavşak içinde durmaya zorlayacak veya diğer doğrultudaki trafiğin geçişine engel olacak hallerde kavşağa girmek yasaktır” kuralını ihlal ettiği, … plakalı çekici sürücüsü …’ün ise orta adada işık bulunmayan kavşakta sola döndüğü sırada aracının boyutlarını dikkate alarak depolamadan uygun zamanda geçiş yapmadığından KTK nın 57/la maddesinde belirtilen “Kavşağa yaklaşan sürücüler, kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek zorundadırlar.” kuralını ihlal ettiği kanaati bildirilmiştir. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporunda, … plakalı çekici sürücüsü …’ün % 75 oranında, … plakalı motosiklet sürücüsü …’ün % 25 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 2016/199 E. sayıyla açılan davanın yargılaması sırasında görüşüne başvurulan Adli Tıp Kurumu (Ankara) Trafik İhtisas Dairesi 02.08.2016 gün 4022 sayılı raporunda “çekici sürücüsü …’ün asli, motosiklet sürücüsü davacı …’in tali kusurlu olduğunun” belirlendiği, Mahkemece bu davanın yargılaması sırasında keşfen Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı’nın 2017/163 Talimat sayılı dosyası aracılığıyla, alınan rapor içeriğine göre, davacı …’in % 25, davalı sürücü …’ın % 75 oranında kusurlu olduğunun mütalaa edildiği, somut olayda, müteveffanın yolcu olduğu ve kusuru bulunmadığı anlaşılmıştır. Ceza Mahkemesinde alınan ATK kusur raporu ile Mahkemece alınan kusur raporunun örtüştüğü, kaza tespit tutanağı ve dosya kapsamı ile de uyumlu olduğu anlaşıldığından davalılar … ve … vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. HMK 16. maddesi haksız fiilden kaynaklanan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir hükmünü içermektedir. HMK 7. Maddesi de davalının birden fazla olması halinde, dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır hükmünü düzenlenmiş olup kesin yetki niteliğinde değildir. Davacılardan bir kısmının adresi Antalya, bir kısmının Kayseri Kocasinan olduğu, davalılar …’ın adresinin Melikgazi – Kayseri, …’ün adresinin Kocasinan-Kayseri, davalı … şirketinin adresi ise Ataşehir -İstanbul olduğundan davanın İstanbul Anadolu adresinde açılmasında yasaya aykırılık bulunmadığından davalılar … ve … vekilinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu nedenle ölenin kardeşlerinin manevi tazminat talep hakları mevcut olmakla davalılar … ve … vekilinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Yargıtay 7. HD 2019/2534 Esas 2020/7797 Karar sayılı kararında;”… Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK’nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. … Dairemiz uygulamalarına göre 18 yaşında gelir elde etmeye başlayan desteğin belirli bir yaşta evleneceği ve bir yıl sonra bir çocuğu daha sonra ikinci çocuğunun olacağı varsayılarak hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya %12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği, Dairemizin yerleşik uygulaması gereğidir.” belirlemesinde bulunmuştur. Yargıtayın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere anne babanın destek paylarının hesaplanması gerekeceğinden aktif husumetlerinin bulunmadığına ilişkin davalılar … ve … vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. … hesabında, çocukların destek yaşları kaza tarihi dikkate alınarak AYİM’e göre hesaplanması gerekirken, 5510 sayılı yasaya göre hesaplanmış olması doğru olmamıştır. Sigorta şirketinin bu hususa ilişkin istinafı yerindedir. Cenaze gideri için ilgili belediye başkanlığından bilgi alınmaksızın, bilirkişinin belirlediği miktar esas alınarak eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı … şirketinin bu yöndeki istinafı yerindedir. Motosiklette yolcu olan vefat eden … ‘in başında kask olmadığı, motosiklet sürücüsü olan eşi tarafından ceza mahkemesindeki savunmasında belirtilmiş olup olayı gören tanıklar da her ikisinde de kask bulunmadığını ifade ettiklerinden ve otopsi raporuna göre de ölüm nedeninde kafatası, yüz kemikleri kırığı, beyin kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ harabiyeti ve iç kanama sonucu öldüğü belirtildiğinden kask takılmamış olmasının ölüm nedenlerinden olduğu anlaşılmakla müterafik kusur indirimi yapılmamış olması doğru olmadığından tüm davalıların bu yöndeki istinaf talepleri yerindedir. Trafik kazasına bağlı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Mahkemece alınan hesap bilirkişi raporunda iki ihtimalli olarak hesaplama yapılmış olup; prograsif rant tekniğine göre ve TRH-2010 yaşam tablosu %1,8 teknik faiz oranına göre yaptığı hesaplama hükme esas alınmış ise de %1,8 teknik faiz uygulanması doğru olmayıp, Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Kararlarında da belirtildiği gibi tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanması gerektiğinden bu yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Kazaya karışan karşı taraf Tır ve ona bağlı Çekici olup ticari faiz uygulanması gerektiği halde yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Davalı … vekili kazaya karışan tırın beş yıllığına diğer davalıya kiralandığını işleten sıfatı kalmadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Cevap dilekçesinde bu husus ileri sürülmemiş ise de husumet dava şartı olup yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden resen araştırılması gerekmektedir. O halde Mahkemece yapılması gereken, … plaka sayılı çekicinin kiraya verildiğini iddiası yönünden araştırma yapılarak delillerinin toplanması, istinaf dilekçesi ekinde sunulan kira sözleşmesinin hükümleri değerlendirilerek, kazanın meydana geldiği tarihte kira sözleşmesinin sona erip ermediği tespit edildikten sonra taraflar arasındaki kira sözleşmesinin kaza tarihini kapsadığı sonucuna varılması halinde kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir sözleşme olup olmadığı, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, gerektiğinde işletenin ticari defter ve kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği ve davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususlarının tartışılması; Cenaze giderinin ölüm tarihi itibari ile ne kadar olabileceği hususunda desteğin defnedildiği ilgili belediyeden bilgi alınması; ilk rapor tarihi itibariyle muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesinde TRH-2010 tablosu kullanılarak ve prograsif rant tekniği uygulanarak, davacı çocukların destek yaşları kaza tarihi dikkate alınarak AYİM tablosuna göre belirlenerek, tazminat miktarının hesaplanması; belirlenen tazminat miktarından %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması için ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacı ve davalılar vekilinin istinaf itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili, davalı … ve …, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekili, davalı … ve …, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı, davalı … ve …, davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/11/2021