Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2378 E. 2021/1939 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2378
KARAR NO: 2021/1939
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 01/04/2019
NUMARASI: 2018/460 Esas – 2019/390 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti.’ne ait … marka, beyaz renkli, sigortalı … plakalı kapalı kasa kamyonetin davalı … Ltd. Şti.’nin işlettiği … otopark alanına 01/07/2017 tarihinde otopark görevlisinin gösterdiği park alanına bırakıldığı, sigortalı aracın şoförünün 03/07/2017 tarihinde sabah 06:50 sıralarında aracın yanına gittiğinde aracın sağ kapaklarının yola yakın taraftaki tel örgülerle birlikte kesilerek açıldığı ve içerisinden 40-41 kilo ağırlığı olan farklı iplik türlerinden 150 çuval ürünün çalınmış olduğunu anladığını otopark işletenin motorlu taşıt içerisinde bulunan eşyaların zarara uğramasından TBK 112, 561 ve TMK 2 maddeleri gereği genel esaslara göre sorumlu olduğundan bahisle rücu maksatlı olarak işbu davayı ikame ettiğini, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına davalının yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TBK’nin 579. maddesinde garaj veya otopark işletenin kusursuz sorumluluğunu saklanmak üzere bırakılan motorlu taşıt ve eklentileri ile sınırlandığını, bunlar dışında taşıtı bırakana ait eşyaların motorlu taşıtta bulunması sebebiyle yok olmasının zarara uğramasının veya çalınması halinde işletenin özel olarak bunların saklanmasını da üstlenmedikçe bunlardan TBK m.579’a göre sorumlu tutulamayacağının belirtilmiş olması karşısında otoparkın yani işletenin ancak kendisinin veya çalışanlarının kusuru halinde genel hükümlere göre sorumlu olabileceğini, garaj veya otopark işletenin bunların da saklanması talebini kabul etme yükümlülüğünün bulunmadığını, hırsızlığa konu mahalde otoparkın iki bölümden oluştuğu ve her iki bölümünde tellerle ve üst kısımlarının yine jiletli tellerle korunduğu, meydana gelen neticenin işletenin veya personelinin kusurundan kaynaklanmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Açılan davanın Kısmen Kabulüne, 2-Davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın talep gibi asıl alacak 101.101,00 TL üzerinden iptali ile takibin aynen kaldığı yerden devamına,3-İşlemiş faiz talebinin reddine,4-Asıl alacak 101.101,00 TL’nin %20’si oranında davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Faiz başlangıcının, müvekkil şirketin sigortalısına ödeme yaptığı tarih olarak belirlenmesi gerektiğini, mahkemenin aksi kanaatle, işlemiş faiz başlangıcını icra takip tarihi olarak belirlemesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … Ltd Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin kararında davacı vekili tarafından dava dilekçesinde belirtilmiş olduğu istem ve talepleri net bir şekilde belirtmiş olmasına rağmen, taraflarınca verilen cevap dilekçesinde belirtilen beyan ve cevaplarına ilişkin hususlara değinilmediği gibi bu hususlara ilişkin araştırma yapılmaksızın ve tartışılmaksızın eksik inceleme yapılarak hüküm kurulmuş olduğunu, bilirkişi Raporuna yapmış oldukları ve haklı olduklarına inandıkları hiçbir hususun değerlendirilmemiş ve taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiş olduğunu, bilirkişilerce, gerçek zararın tespiti noktasında kendileri tarafından hesap yapılmayarak, itirazımız bulunmasına rağmen 28.07.2017 tarihli ve 2017 KKS2 nolu taşınan emtia hasarı ekspertiz raporu esas alınarak, çalınan malın 5.837,15 kg olduğu sabit kabul edilmiş olduğunu, çalındığı iddia edilen malların miktarına ilişkinde itirazlarının bulunması karşısında yapılan hesap yönteminin doğru olmadığını ve beyanları dikkate alınmayarak eksik inceleme yapıldığı ve şekli ile maddi gerçekten uzaklaşıldığının açık olduğunu, faturaların sevk irsaliyeleri ve kantar evraklarının hiçbir şekilde hesap yapılırken dikkate alınmadığı ve salt davacının beyanları ve … A.Ş. tarafından düzenlenen 28.07.2017 tarihli raporu üzerinden gidildiğinin ortada olduğunu, … Ltd.Şti’nin davaya konu olayın meydana gelmesindeki kusurundan dolayıda sorumlu olacağı sabitken ve kusur noktasındaki bilirkişi incelemesi ortadayken, tüm kusurun davalı şirkete hasredilerek hüküm kurulmuş olduğunu, tanıklarının dinlenmediği gibi hırsızlığa konu ceza dosyası için ilk celse ve 10 nolu kararında celbi istenmiş ancak dosya ikmal edilmeksizin ve yine bu karadan rücu edilmeksizin hüküm kurulmuş olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dava kasko poliçesinden kaynaklanan rücu istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir. Mahkemece Dairemizce denetlenebilecek şekilde gerekçe yazılmadığı, kararın deliller ve değerlendirilmesi kısmından 14/02/2019 tarihli bilirkişi raporunun 4.,5,6.,7. ve 8. sayfalarının yazıldığı, mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Bu durumda mahkemece yapılması gereken taraflarca gösterilen ve toplanan deliller ile tüm dosya kapsamına göre ihtilafın hukuki nitelemesi ve uyuşmazlık konusu yapılarak taraf iddiaları ve savunmaları da tartışılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre gerekçe yazılmak suretiyle karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/11/2021