Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2315 E. 2021/1860 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2315
KARAR NO: 2021/1860
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/06/2019
NUMARASI: 2017/694 Esas 2019/468 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’in anne ve babasının 16/12/2010 tarihinde babası …’in sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın tek taraflı olarak kaza yapması sonucu sürücü babası ve yanında bulunan annesi …’in vefat etmiş olduğunu, müvekkilinin yaşı küçük olduğundan Ceylanpınar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/3 esas 2011/46 karar sayılı kararı ile …’in kendisine vasi atanmış olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak üzere hem anne hem de babasını kaybeden … için şimdilik destekten yoksun kalma tazminatı 5.000,00 TL ‘nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; söz konusu davada davacı tarafından müvekkili kuruma başvuru yapılmış olup, 15 gün içerisinde kurum tarafından cevap verilmiş ve başvuran davacının talebi karşılığı zararlarının giderileceğinin bildirilmiş, buna karşılık kurum tarafından ibraname gönderilmiş olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sürücünün ölümünün trafik sigortası teminatı girmediğini ve müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, kusur durumu belirlenirken müterafik kusur durumunun dikkate alınması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla teminatın tek, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda Karayolları Trafik Kanunun 96. Maddesi gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin faizden dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile toplam 132.307,51 TL maddi tazminatın ( destekten yoksun kalma tazminatının) dava tarihi olan 26/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürücünün ölümü trafik sigortası teminatına girmediğini,Mahkeme tarafından aldırılan nüfus kayıt suretinde, müteveffaların davacının dışında müşterek 7 çocuğu daha bulunduğunu, tüm desteklerin payları göz önüne alınmadan sadece tek çocuk için pay ayrılıp hesaplama yapılması tazminat rakamının fahiş miktarda çıkmasına neden olduğunu,nüfus kayıt tablosu da göz önüne alınmak kaydı ile, özellikle müteveffaların anne ve babalarının da hayatta olması ihtimalleri de düşünülebileceğinden, yeniden nüfus kayıt sureti çıkarttırılarak, tüm pay oranları ayrılarak yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, mahkeme tarafından kusur raporu aldırılmadan, yeterli araştırma ve inceleme yapmadan hüküm kurması hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 16/12/2010 tarihinde saat 15:00 sıralarında Viranşehir ilçesi … köyü civarı Şanlıurfa Mardin D 400 karayolu üzerinde dava dışı sürücü …’in kullandığı araç ile karşı yönde gelen sürücü destek …’in yönetimindeki … plakalı aracın ile bölünmüş yoldan karşı yöne geçerek karşı yönde seyir etmekte olan dava dışı …’in kullandığı tırın ön kupa kısmına çarpması sonucu çift araçlı ölümlü trafik kazasının meydana geldiği, kazada …’in ve yanında yolcu olarak bulunan eşi …’in olay yerinde hayatını kaybettiği bu nedenle davacının babası olan …’in kullandığı aracın zmms bulunmadığından anne ve babasından ayrı ayrı destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmıştır. Kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında ve savcılıkta keşif sonucu alınan kusur bilirkişi raporuna göre destek … asli ve tam kusurlu olduğu tespit edilerek diğer sürücü hakkında takipsizlik kararı verildiği, Mahkemece ayrıca kusur raporu alınmadığı görülmüştür. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların desteği olan müteveffanın ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Bu çerçevede, kaza tarihi itibariyle, ZMSS poliçesi bulunmayan araç nedeniyle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesine göre, ZMSS poliçesinin kaza tarihindeki limiti dahilinde …’nın sorumluluğu bulunmaktadır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur davacıya yansıtılamayacaktır. Dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olması desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar, HGK’nun 16.01.2013 gün ve 2013/17-1791 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları). Somut olayda kaza 16/12/2010 tarihinde meydana gelmiştir. ZMMS yeni genel şartlar ise 01/06/2015 de yürürlüğe girmiştir. Bu durumda mahkemece 2918 sayılı KTK ve … Yönetmeliği’ne göre, davalı …nın, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı …’nın sorumlu olacağından davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği ve davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarında; “..meydana gelen kaza müteveffa sürücünün %100 kusuru ile meydana gelmiş olup, söz konusu kazadan dolayı yargıtay hukuk genel kurul kararı ve genel şartlar kapsamında murislerin tazminat talep etme hakları bulunmamaktadır.” şeklinde olup kusur ve aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusur ve aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 9.037,93 TL harçtan peşin alınan 2.259,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.778,45 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/11/2021