Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2307 E. 2021/1932 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2307
KARAR NO: 2021/1932
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/06/2019
NUMARASI: 2016/22 Esas 2019/493 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye ait, müvekkili sigorta şirketinden Kasko poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın, … tarafından oto yıkama hizmeti almak üzere davalıya ait işyerine 09.12.2013 günü bırakıldığını ve işyerinden çalındığını, iş bu olay üzerine araç kullanıcısı tarafından Göktürk Polis Merkezine başvurulduğunu, aracın bulunamaması üzerine müvekkili sigorta şirketi tarafından aracın rayiç değeri olarak tespit edilen 200.000,00 TL’nin sigortalıya 04.06.2014 tarihinde ödendiğini ve TTK 1472. maddesinde açıklanan halefiyet kuralı gereği sigortalısına yaptığı ödemeyi davalı taraftan talep ettiğini ancak davalı taraftan herhangi bir cevap alamadığını, alacağın tahsili için İstanbul …icra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile girişilen takibe davalı borçlunun borca itirazı nedeniyle itiraz edilen alacak miktarı için itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Olayın meydana geldiği yerin müvekkili şirkete ait oto yıkama faaliyetinin yapıldığı iş yeri olduğunu, olayın yıkama için bırakılan … plakalı aracın gasp edilerek çalınması ile meydana geldiğini, olayın faillerinin belli olduğunu takipte yer alan diğer borçlular olduğunu, İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi 2015/201 E.sayılı dosyası ile dava açıldığını, olayın gerçekleşme şekli itibari ile müvekkilinin ve işyerinde yıkama faaliyetinde bulunan çalışanların kusur ve ihmali söz konusu olmadığını, 3. kişilerce gasp edilmek suretiyle çalınan araç için ödenen bedelin taraflarından rücuen talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile, Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen iptaline, takibin kaldığı yerden asıl alacak 200.000,00 TL ve faiz üzerinden devamına, işlemiş faiz talebi bakımından ispat olunamayan 13.857,53 TL için davanın reddine, şartları oluşmayan icra-inkar tazminat talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğünün ispat edilememesi nedeniyle işlemiş faiz talebi bakımından davanın reddine karar verilmesinin somut olayın niteliğine ve hukuka açıkça aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirtmiş oldukları gerekçeler ve kararın esasına etki eden taleplerinin dikkate alınmadığını, açık yasal düzenlemelerin hiçbir şekilde irdelenmediğini, davalı tarafın davaya konu hırsızlık suçunun işlenmesinde herhangi bir ihmal ve kusurunun bulunmadığını, müvekkillerinin ve çalışanlarının konu suç olayında bir kusuru bulunmadıklarını, sanıkların çalışanları darp etmek suretiyle aracı çaldıklarının açık olduğunu, her ne kadar TMK 74. madde gereğine dayanarak yerel mahkemece hüküm kurulmuş ise de hukuk mahkemeleri maddi vakıalarla bağlı olsa da sanıkların mahkumiyet ve beraat kararlarıyla bağlı olmadığını, bu nedenle salt sanıkların kendilerini kurtarmak amacıyla verdikleri soyut beyanlarına itibar edilerek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, garaj ve otopark işletenin motorlu taşıtını bırakanın taşıtına ve eklentilerine gelen zarardan sorumluluğu TBK’nda kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiğini, bununla birlikte, bazı hallerde bu sorumluluğun sınırlandırılması bazı hallerde ise tamamen kaldırılması yönünde hükümlere de yer verildiğini, TBK’nın 579. maddesi kusursuz sorumluluğu miktar itibariyle sınırlandırdığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumlu tutulacak olsa dahi müvekkilinin kusursuz olduğundan bahisle üst sınırdan sorumlu tutulması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava kasko sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davacıya kasko sigortalı bulunan aracın davalının işlettiği oto yıkama işyerine bırakılması ile sigortalı araç sürücüsü ile oto yıkama işletmecisi arasında 6098 sayılı TBK’nun 561 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan vedia (saklama) sözleşmesi ilişkisi kurulmuştur. TBK’nun 561 vd. maddelerinde düzenlenen vedia akdi gereği, menkul bir malı saklamak üzere alan malı aldığı şekliyle teslim etmekle yükümlüdür, kanunun kendine yüklediği yükümlülüğe uymayan saklayan bu nedenle oluşacak zararlardan sorumludur. TBK’nın 579 maddesi uyarınca da sorumluluğu vardır. Davacıya kasko sigortalı aracın davalıya ait oto yıkamada bulunduğu sırada çalındığı hususları taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Taraflar arasında ihtilaflı olan husus, sigortalı aracın çalınması olayında davalının kusurunun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Bu durumda mahkemece, davaya konu rücuen tazminat isteminin dayanağı olan, davacının sigortaladığı aracın çalınması olayı ile ilgili olarak İstanbul 14. ACM 2015/201 E. 2017/46 karar sayılı kararı ile”Mülkiyeti … AŞ isimli tüzel kişiliğe ait olup, … AŞ adlı başka bir şirkete kiralanan ve suç tarihi olan 09/12/2013 günü şirket çalışanı özel şoför …’ın kullanımında olan … plaka sayılı 2012 model … marka kiralık otomobilin … adlı şoför tarafından olay tarihinde gün içerisinde Eyüp / Göktürk Polis Merkezi Amirliği mıntıkasında yer alan, mağdur tanık ve diğer tanıkların çalışanı olduğu Selanik Bulvarı üzerindeki … adlı işyerine yıkatmak için bırakıldığı, evvelinde de birlikte çok sayıda otomobil hırsızlığı gerçekleştiren ve deyim yerindeyse bizatihi …’in beyanına nazaran profesyonel oto hırsızları olan sanıklar … ve …’ın yanlarında … isimli açık kimlik bilgileri tam olarak tespit edilemeyen 3.bir şahıs olduğu halde … marka başka bir araç ile araç yıkatma bahanesi ile oto yıkamacıya geldikleri, … isimli kimliği meçhul failin araç içerisinden inmediği, yıkamacı çalışanları … ve …’ın başka işlerle ilgilenmesi sırasında bu boşluktan faydalanan sanık …’in anahtarlık yerinde asılı halde bulunan suça konu aracın kontak anahtarını fark ettirmeden bulunduğu yerden aldığı, diğer sanık …’ın ise direksiyon tarafına geçtiği, aracın kilitli kapılarını açıp çalıştırıp hareket ettirerek birlikte hızla olay yerinden ayrıldıkları, daha sonra çaldıkları aracı 12.500 – 15.000-TL bir bedel ile … isimli çalıntı araç parçaları satın alan bir şahsa sattıkları, olayın oluş ve meydana geliş biçiminin bu şekilde cereyan ettiği vicdani sonuç ve kanısına varılmakla…” gerekçesi ile dava dışı üçüncü kişiler … ve … hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği kararın kesinleştiği görülmüştür. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472, HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Bu kapsamda ceza mahkemesince maddi vaka değerlendirilirken olayın oluşunun belirtildiği, bu kararın kesinleşmiş olması durumunda bu maddi olgu artık hukuk mahkemesi için de bağlayıcı niteliktedir. Bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Ancak ceza dosyası kapsamında davaya konu olay kapsamında davalının kusuru bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Bu nedenle mahkemece İstanbul 14. ACM 2015/201 E. 2017/46 karar sayılı dosya aslının celbi sağlanarak, olay yeri kayıtların, iş yerinin çalışma şekli, müşteri araçlarının anahtarlarının tutulduğu yer ve bu yerin nasıl korunduğu, anahtarların nasıl muhafaza edildiği tespit edilerek davalı oto yıkama işletmecisinin kusuru tespit edilmeden ve TBK’nın 579/2 maddesinde belirtilen şartlar değerlendirilmeden karar verilmesi eksik incelemeye dayalı olmuştur. Trafik kazaları, nitelikleri itibariyle haksız fiillerdendir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarih olup, zarar sorumlusunun ayrıca ihbar ve ihtar edilmesine gerek yoktur. Sigorta ettirenin dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Ödeme tarihi aynı zamanda 3. şahsa rücu edebilme tarihidir. Bu nedenle işleten ve sürücünün faizden sorumluluğunun başlangıcının halefiyet başlangıcı olan ödeme tarihi olarak kabulü gerekir. Bu hale göre sigorta şirketinin sigortalısına ödeme tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/21198 E. ve 2014/1568 K.sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/11/2021