Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2290 E. 2021/1843 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2290
KARAR NO: 2021/1843
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 16/01/2019
NUMARASI: 2016/1142 Esas – 2019/24 Karar
DAVA: Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili yönetimindeki … plakalı araç ile davalı … Ltd. Şti.’ne ait ve davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın kazaya karıştığını, olaya ilişkin olarak Nevşehir l. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/398 E.-2013/462 K. sayılı dosyasında görülen davada, davalı sürücü …’ın ceza aldığını, kaza sonucu davacının yüzünde sabit iz kaldığını, ATK raporuna göre de meslekte kazanma gücünde % 4,1 oranında kayıp meydana geldiğini, zararının karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, davalılar … Ltd. Şti. ve … açısından 25.000,00 TL manevi tazminat ile 1.000,00 TL maddi tazminat, davalı sigorta şirketi açısından 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden işleyecek faizi ile birlikte ve maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen olacak şekilde tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle davayı 768,58 TL geçici iş göremezlik ve 19.840,10 TL sürekli iş göremezlik olarak ıslah etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazanın meydana geldiği 22.10.2008 tarihinden itibaren 8 yıl geçtiğini, davacının sigorta şirketine başvuru şartını yerine getirmediğini, kazaya karışan … plakalı aracın ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, maluliyet sebebi ile oluşan zarar hesaplamasında asgari ücretin dikkate alınmasını, davacıya, SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödeme veya gelir bağlanıp bağlanmadığının tespiti gerektiğini, kaza esnasında davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığının tespiti ile müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun dava şartı olduğunu, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davalı şirket sürücüsü …’ın kendi şeridinde ilerlerken, davacının kusuru nedeniyle davalı şirkete ait tıra çarptığını, sürücünün kusuru bulunmadığından, davalı şirketin de tazminat sorumluluğu bulunmadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının meslekte kazanma gücünde % 4,1 oranında kayıp olduğuna ilişkin raporu kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi vermemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davanın kısmen kabulü ile; geçici iş göremezlik nedeniyle 768,58 TL, daimi iş gücü kaybı nedeniyle 19.840,10 TL’nin 22/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı sigorta şirketi poliçe limitiyle sınırlı olmak ve faizin dava tarihinden itibaren işlemesi kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2-15.000,00 TL manevi tazminatın 22/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’tan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta AŞ vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davaya konu kaza 22.10.2008 tarihinde meydana geldiği halde davanın 05.12.2016 tarihinde ikame edildiğini, trafik kazaları için geçerli olan uzamış 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, gerekçeli kararda zamanaşımı def’inin niçin kabul görmediği hakkında herhangi bir gerekçe belirtilmemiş olduğunu, müvekkili şirketin geçici iş göremezlik döneminde meydana gelen zararlardan sorumlu olmadığını, hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunun Hazine Müsteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer hesap uzmanı bilirkişi tarafından tanzim edilmemiş olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafından sigorta şirketine yapılan bir başvuru bulunmadığını, dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirkete ait … plakalı çekicinin şoförü davalı …’ ın meydana gelen kazada kusuru bulunmadığını, davacının meslekten kazanma gücünün ATK ‘nın 09.01.2015 tarihli raporu dikkate alınarak %4,1 olarak kabul edildiğini ancak söz konusu rapora ilişkin olarak kendilerine herhangi bir tebligat yapılmadığını, davacının tarafı olmadıkları davada aldırılmış olan maluliyetine ilişkin raporu kabul etmediklerini, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; Davacı yönetimindeki … plakalı araç ile davalı … Ltd. Şti.ne ait, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, diğer davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın karıştığı kazada, davacının yaralanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep dildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulu da tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğundan mahkemece bu dava şartı yerine getirilmeksizin dava açıldığının tespiti halinde, davacı vekiline 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde öngörülen başvuruya ilişkin eksikliği gidermesi için kesin süre verilmeli, başvuru yapılması halinde başvurunun akıbeti beklenmeli, sigorta şirketince 15 gün içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde dava şartının yerine getirildiği kabul edilerek davanın esasına girip deliller toplanıp değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmeli, kesin süre içinde başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmemesi halinde ise bu kez dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi olan 21/11/2016 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurulduğu iddia ve ispat edilmediği gibi yargılama aşamasında da dava şartı noksanlığının giderilmemiştir. Zamanaşımı istinafı açısından; Dava dilekçesi davalı sigorta şirketine 15/12/2016, diğer davalı şirkete 16/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından 29/12/2016 tarihli süresinde verilen dilekçe ile zamanaşımı defi’inde bulunulmuş, davalı … Ltd Şti. vekilince 30/12/2016 tarihli süresinde cevap dilekçesi verilmişse de zamanaşımı defi’inde bulunulmamıştır. Gerekçeli kararda zamanaşımı tartışılmamış olmakla beraber, 16/01/2019 tarihli oturumda “2918 sayılı yasanın 109/2 maddesi kapsamında 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği de dikkate alınarak zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmamıştır. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defii, davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. Davalı … Ltd Şti. vekilinin zamanaşımına değinen istinaf itirazı yerinde değildir. 2918 Sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Somut olayda; davacının 22.10.2008 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığı, davalı sürücü … hakkında Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/398 Esas 2013/462 karar sayılı karar ile taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir. Dava dilekçesi anlatımda davacının yaralanması nedeni ile gelişen durum olduğuna yönelik bir durumdan söz edilmemiştir. Davaya konu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması, bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; Davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 21/11/2016 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda uzamış ceza zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin zamanaşımına değinen istinaf itirazı yerindedir. Dosyada aldırılan 19/09/2018 tarihli kusur ve aktüer bilirkişi raporunda, davacı sürücü …’ in 25 oranında tali, … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ ın % 75 oranında asli kusurlu olduğu görüşü açıklanmış, ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 09.01.2015 tarihli raporunda kazalı davacının geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 4,1, iyileşme süresinin 2 ay olduğunun belirtildiği açıklanarak hesaplama yapılmıştır.Davalı … Sigorta AŞ istinafı açısından; KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmıştır. Bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Bu doğrultuda poliçenin ve genel şartların tarafı olmayan SGK’yı yasal düzenleme olmaksızın tüm sağlık gideri teminatı kapsamındaki tazminat kalemlerinden sorumlu tutmak mümkün olmayacaktır. Ayrıca sigorta şirketleri tarafından poliçe bazında KTK 98. maddesindeki sayılanlar kapsamında SGK’ya katkı payı aktarımı yapıldığı nazara alındığında, KTK 98.madde kapsamı dışında sağlık giderleri teminatı içinde kalan tazminat kalemlerine ilişkin sigortalıdan alınan prim ücretleri sigorta şirketlerinin uhdesinde kalmaktadır. Bu doğrultuda sigorta şirketlerinin KTK 98. madde dışında kalan sağlık gideri teminatı kapsamındaki geçici iş göremezlik tazminatından poliçe limiti ile sorumluluğu devam edecektir. Davalı … Sigorta AŞ vekilinin geçici iş görmezlik tazminatından sorumlu olmadığına değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Hükme esas alınan 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer raporda, aktüer bilirkişi tarafından hesaplama yapılmış olmakla, Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bilirkişinin sıfatına değinen istinaf itirazı da yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer rapor, davalı … Ltd. Şti. vekiline 28/09/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, rapora beyanda bulunulmamıştır. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davalı … Ltd. Şti. tarafından bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediği ve kusura ilişkin değerlendirme davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturduğundan, davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde değildir. 10/09/2018 tarihli kusur ve aktüer rapordaki hesaplamaya ve hükme esas alınan “Davacının meslekte kazanma gücünden azalma oranının % 4,1 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 2 ay olduğuna ilişkin” ATK 3. İhtisas Kurulunun 09/01/2015 tarihli raporu açısından, Mahkemece 17/01/2018 tarihli, davalı … Ltd. Şti. vekilinin de hazır olduğu oturumda “yeniden rapor alınmasına yer olmadığına” ilişkin vermiş olduğu karar ile de değerlendirildiğinde, bahsi geçen raporun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, yaralanmanın mahiyeti, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ve yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında, mahkemece, kaza tarihine göre manevi tazminat miktarı bir miktar yüksek belirlenmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2021