Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2246 E. 2021/1792 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2246
KARAR NO: 2021/1792
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/02/2019
NUMARASI: 2016/511 Esas – 2019/203 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/11/2010 tarihinde davalı sürücü …’ın kusurlu olarak sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, müvekkili davacının vasisi olduğu ve yaya olan …’e çarparak ağır bir biçimde yaralanmasına neden olduğunu, müvekkiline çarpan aracın … Sigorta A.Ş. tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan Özürlü Sağlık Kurulu Raporuna göre müvekkilinin %99 oranında kalıcı sakatlığının tespit edildiğini, kaza nedeni ile …’in yüklüce miktarda tedavi giderleri oluştuğunu ve halen olmaya devam ettiğini, giderlerin bir çoğunun SGK tarafından karşılanmadığını belirterek kalıcı sakatlık tazminatı yönünden şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılar … Sigorta A.Ş., … ve …’dan yasal faiziyle birlikte, tedavi giderleri ve kazanç kayıpları için şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faiziyle birlikte, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduktan başka davacının sigorta şirketinden ödeme alarak sigorta şirketini ibra ettiğini, Küçükçekmece 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/1099 esas sayılı dosyasının kazaya ilişkin olup bekletici mesele yapılması gerektiğini, kazanın oluşumunda müvekkilinin kusuru bulunmadığını, kaza sonrası yaşanan olaylar nedeni ile davacının durumunun ağırlaştığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Mahkememizin iş bu dosyasının, tefrik edildiği 2014/365 Esas sayılı dosyasında “Davacının maddi tazminat ve kazanç kaybı istemini konu alan uyuşmazlığın son bulduğunun tespitine” karar verilmiş olmakla iş bu davada hüküm verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu olaya ilişkin 07.09.2012 tarihinde İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/365 Esas sayılı dosyasından maddi ve manevi tazminat talebiyle ana dava açıldığını, dava dilekçesinde maddi tazminat taleplerinin kapsamının kalıcı iş göremezlik tazminatı, geçici iş göremezlik nedeni ile kazanç kaybı ve tedavi giderleri şeklinde olduğu belirtildiğini, yargılama esnasında sadece kalıcı ve geçici iş göremezlik tazminat talepleri hakkında davalı … Sigorta Şirketi ile sulh olunduğunu, 09.11.2015 tarihli dilekçeleri ile sadece bu zararları davalı sigorta şirketince karşılandığından kalıcı iş göremezliğe ilişkin maluliyet tazminatı ve geçici iş göremezliğe ilişkin kazanç kayıpları yönünden davanın konusuz kaldığı, tedavi giderleri ve manevi tazminat yönünden davalılar … ve … yönünden davaya devam edildiği belirtildiğini, buna rağmen gerekçede davalılarca talep ve itiraz da olmadığı halde yerel mahkemece “sulh beyanının tedavi giderlerini de kapsadığını, tedavi giderlerini ayırarak sulh olmanın hakkaniyete aykırı olduğu” şeklindeki gerekçesiyle verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ceza dosyasında İstanbul ATK’dan alınan kusur raporunda; müvekkil davacının kızı …’in asli kusurlu, sanık …’ın ise tali kusurlu olduğu görüşü bildirildiği halde gerekçeli kararda yer alan; “davacı yayanın %100 kusurlu olduğu, davalı sürücünün kusursuz olduğu” ifadesi ile maddi hata yapıldığını, dava tarihi 07.09.2012 tarihi olduğu halde gerekçeli kararda dava tarihi olarak tefrik tarihi olan 11.05.2016 tarihi gösterilerek maddi hata yapıldığını, yine gerekçeli kararın hüküm bölümünde istinaf merciinin gösterilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ve kararda ki bu maddi hataların düzeltilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 13/11/2010 tarihinde davalı … adına kayıtlı, davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın yaya olan …’e çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği, davanın İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/365 Esas sayılı dosyası üzerinden açıldığı, yargılama esnasında davalı … Sigorta Şirketi vekilinin 26.08.2015 tarihli dilekçesi ekinde sunulan 03.08.2015 tarihli ibraname ve sulh anlaşmasına göre davacıya 68.000,00 TL maluliyet tazminatı ödemesi yapıldığı, davacı vekilinin 09.11.2015 tarihli dilekçesi ile yapılan ödeme kabul edilerek kalıcı iş göremezliğe ilişkin maluliyet tazminatı ve geçici iş göremezliğe ilişkin kazanç kayıpları yönünden davanın konusuz kaldığı, tedavi giderleri ve manevi tazminat yönünden davalılar … ve … yönünden davaya devam ettiklerini açıkladığı, bunun üzerine İlk Derece Mahkemesince tedavi giderlerine ilişkin dava tefrik edilerek aynı mahkemenin 2016/511 Esas sırasına kaydedildiği anlaşılmaktadır. Anlaşılacağı üzere eldeki davanın konusu, sadece tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat talebidir. İlk Derece Mahkemesince “Davalı sigorta şirketi poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, davacıların kusur ve zararını karşılamakla yükümlüdür. Davacının maddi tazminat istemi yönünden sulh beyanı ve tedavi giderlerini de kapsamaktadır. Çünkü davalının muvafakati olmadan sigorta şirketinin sorumluluğunda bulunan tedavi giderlerini ayırarak diğer zararlarını sigorta şirketinden tahsil etmek üzere sulh olması hakkaniyet kurallarına aykırıdır. Davacı şayet sigorta şirketi ile sulh olacak ise bu kalemin içine dava açılırken talep ettiği tedavi giderlerini de ilave etmek durumundadır. Davalının kendisini sigorta ettirerek kendisini garantiye aldığı sistemde davacının sigortadan sadece aktüer zararları konusunda sulh olduğunu bildirerek onu devre dışı bırakması ve arkasından tefrik edilen dosyada sigortayı davalı bile göstermeksizin davalı mal sahibi sürücüden ayrıca bu tazminatı istemesi hukuki bulunmamıştır.” gerekçesiyle bu davada hüküm verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde tedavi giderleri için şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın davalılar … ve …’dan yasal faiziyle birlikte tahsili talep edilmesi, başka bir ifadeyle davalı gösterilen sigorta şirketinden tedavi gideri talep edilmemiş olması, davacı vekilinin 09.11.2015 tarihli dilekçesi ile yapılan ödemenin kalıcı ve geçici iş göremezliğe ilişkin maluliyet tazminatı olduğu, tedavi giderleri ve manevi tazminat yönünden davalılar … ve … yönünden davaya devam ettiklerini beyan etmesi, dosya da bulunan 03.08.2015 tarihli ibraname ve sulh anlaşmasında maluliyet tazminatı konusunda tarafların sulh olduğunu yazılı olması karşısında yapılan ödeme ve yapılan sulh tedavi giderlerini kapsamadığı, davacı vekilinin de açıkça tedavi giderlerinin de ödendiği yönünde beyanı olmadığı ve esasen sigorta şirketinden tedavi gideri de talep edilmediği, tedavi giderleri maluliyet tazminatı içerisinde olan bir tazminat kalemi olmadığı başka bir ifadeyle maluliyet tazminatı tedavi giderlerini kapsamadığı halde mahkemece sulh ve ödemenin tedavi giderini de kapsadığı yorumu ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Kabule göre de ceza dosyasında İstanbul ATK’dan alınan kusur raporunda davacı yaya asli kusurlu, davalı …’ın ise tali kusurlu olduğu bildirildiği halde gerekçeli kararda “davacı yayanın %100 kusurlu olduğu, davalı sürücünün kusursuz olduğu” yazılması, dava tarihi 07.09.2012 tarihi olduğu halde gerekçeli kararda dava tarihinin 11.05.2016 tarihi olarak gösterilmesi, yine gerekçeli kararın hüküm bölümünde istinaf mercinin gösterilmemesinin maddi hata olduğu, hükmün tavzihi ve tashihi yolu ile düzeltileceği değerlendirilerek eleştiri konusu yapılmakla yetinilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2021