Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2183 E. 2021/1673 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2183
KARAR NO: 2021/1673
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
NUMARASI: 2014/1171 Esas – 2019/351 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 11.10.2013 tarihinde davalı tarafından sigortalı … plakalı aracın müvekkilin kullanmış olduğu araca çarpması sonucu müvekkilin kaza neticesinde kısmi olarak iş göremez hale geldiğini, kaza sebebiyle Şanlıurfa 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/342 E sayılı dosyasından yapılan yargılamada kusur raporu itiraz edilmeden kesinleşmiş olup, yeniden rapor alınmasına usul ekonomisi nedeniyle gerek olmadığını, kazaya karışan aracın zmms sigortası davalı tarafından yapıldığını belirterek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranları ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 08/03/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 52.119,39 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, davacının maddi taleplerinin (tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik talepleri bakımından) muhatabının SGK olduğunu, huzurdaki davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının mümkün olmadığını, kaza tarihinden itibaren faizi talep edilmesinin yasal dayanağının olmadığını, davacı tarafın dava öncesinde müvekkili şirkete herhangi bir müracaatı olmadığını, dava konusu haksız fiil olduğundan haksız fiillerde talep edilebilecek faizin yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile dava konusu 52.119,39 TL maddi tazminatın dava tarihi 11/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin geçici maluliyet taleplerinden sorumlu olmadığını, tedavi ve geçici iş görmezlik tazminatından SGK nın sorumlu olduğunu, müvekkilin temerrüte düşürülmemiş olduğunu, dava açılmasına da sebebiyet vermemiş olduğunu, davacının tazminat talebi için müvekkil şirkete tüm tedavi evrakları ve özürlülük ölçütü raporunu da ekleyerek başvuruda bulunmamış olduğunu, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiğini, temerrüt tarihinin yanlış hesaplanmış olduğunu, müvekkil şirketin temerrüt tarihinin en erken 12.03.2018 tarihli raporun müvekkil şirkete tebliğinden 8 iş günü sonrası olabileceğini, bu raporun müvekkile tebliğ edilmemiş olduğunu, bu sebeple ancak aktüer raporunun tebliğinden itibaren temerrüt sayılabileceğini, aktüer raporuna itirazlarına hiç değinilmemiş olduğunu, davacının evli farzedilmesi ve gelirin buna göre hesaplanmasının yanlış olduğunu, davacı kask takmadığından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. KTK’nın 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmıştır. Bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Bu doğrultuda poliçenin ve genel şartların tarafı olmayan SGK’yı yasal düzenleme olmaksızın tüm sağlık gideri teminatı kapsamındaki tazminat kalemlerinden sorumlu tutmak mümkün olmayacaktır. Ayrıca sigorta şirketleri tarafından poliçe bazında KTK 98. maddesindeki sayılanlar kapsamında SGK’ya katkı payı aktarımı yapıldığı nazara alındığında, KTK 98.madde kapsamı dışında sağlık giderleri teminatı içinde kalan tazminat kalemlerine ilişkin sigortalıdan alınan prim ücretleri sigorta şirketlerinin uhdesinde kalmaktadır. Bu doğrultuda sigorta şirketlerinin KTK 98. madde dışında kalan sağlık gideri teminatı kapsamındaki geçici iş göremezlik tazminatından poliçe limiti ile sorumluluğu devam edecektir.Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi halen yürürlükte bulunan KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 27/03/2014 tarih, 2013/ 4616 E. ve 2014/4465 K. sayılı kararında “2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumu, yasa kapsamı dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair giderlerden varsa trafik şirketi yoksa Güvence Hesabı ve her iki halde de diğer haksız fiil sorumlularının (işleten ve sürücü gibi) sorumlulukları devam edecektir” yönünde karar vermiştir. Bu nedenle davalı … vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davanın açıldığı 18/06/2014 tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olmadığından davacı tarafça dava tarihinden önce davalı … şirketine başvuru yapılmamış olması usuli bir eksiklik olarak nitelenmeyeceğinden bu hususa değinen istinaf başvuru yerinde görülmemiştir. Trafik kazaları, nitelikleri itibariyle haksız fiillerdendir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarihtir. Sigorta şirketi yönünden ise 2918 sayılı KTK’nın 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde bu tarihte, eğer davadan önce ihbar yoksa en erken dava tarihinde temerrüt gerçekleşmektedir.Davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazının incelenmesinde; dosya kapsamından davacının kask takmadığı anlaşılıyor ise de Mahkemece alınan maluliyet raporuna göre davacının ayak bileğinden yaralandığı tespit edilmiştir. Bu durumda, davacının kask takmaması zararın artmasına neden olmadığına göre mahkemece tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından istinaf itirazı yerinde değildir. Uyap üzerinden yapılan incelemede davacının evli olduğu evlilik tarihinin 20/03/1975 olup belirli olduğu anlaşıldığına göre hükme esas alınan aktüerya raporunda hesaplamanın evli kişi için AGİ dikkate alınarak yapılmasında da usul ve yasaya aykırılık yoktur. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Faizin başlangıç tarihine yönelik istinafı değerlendirildiğinde; dava tarihinden önce davacı tarafça davalıya herhangi bir başvuru yapılmadığına göre faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne değinen istinaf itirazı da yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.560,27 TL harçtan peşin alınan (44,40+845,66=)890,06 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.670,21 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.13/10/2021