Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2065 E. 2021/1799 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2065
KARAR NO: 2021/1799
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2014/1662 Esas – 2019/87 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU (KADIKÖY) 5. ASLİYE
TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2012/1492 E. SAYILI DOSYASINDA
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın sahibi – işleteni, diğer davalı …’ın sürücü olduğu … plakalı araç ile müvekkili davacı …’in kullandığı … plakalı aracın 07/11/2006 tarihinde çarpıştığını, davalı … Sigorta A.Ş tarafından aracın ZMMS ve ihtiyari Mali Mesuliyet Sigortası Sigortacı firması olduğunu, kazaya davalı sürücü …’ın hatalı şerit değiştirmesinin sebebiyet verdiğini, müvekkilinin kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığını, kaza nedeni ile yaralanan müvekkilinin tedavi giderleri, bedensel bütünlüğünün bozulması – iş gücü kaybına uğradığını belirterek oluşan zararlar kapsamında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tedavi masrafları için 1.800,00 TL, iş gücü kaybı için 1.000,00 TL manevi tazminat için 10.000,00 TL’nin 1 ve 2 nolu davalıdan tüm talepler yönünden haksız fiil tarihinden, davalı … Sigorta’ dan ise yalnızca maddi zararın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; asıl davada alınan bilirkişi raporunda sürekli maluliyet oranın %5 olduğu iyileşme süresinin 01/11/2006 tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği bu süre zarfında %100 malul sayılması gerektiği yönünde rapor tanzim edildiği ve hesap uzmanı tarafından hesaplanan tazminat talebi yönünden geçici iş göremezlik tazminatı olarak 14.304,65 TL, sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 64.803,05 TL hesaplandığını, ilk davada ıslah ile talep edilen 3.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı düşüldüğünde 61.803,05 TL sürekli iş göremezlik tazminatı kaldığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirterek sonuç olarak 14.304,65 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 61.803,05 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 76.107,70 TL’nin olay tarihi olan 07/11/2006 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … ile … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı …’in trafik kazasında sağ dizinin yaralandığını, kolunun kaza anında da sargılı ve rahatsız olduğunu söz konusu kaza ile kolundaki rahatsızlığın her hangi bir bağlantısının olmadığını, tedavi masrafları ile ilgili faturalar abartılı olduğunu, kaza öncesinde kolundaki rahatsızlık ile ilgili olduğunu, davacı şirkette çalıştığını iddia ettiğini ancak sigorta ve işyeri kayıtlarını sunmadığını, istenilen manevi tazminat meblağının çok yüksek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili birleşen davaya karşı süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, bedeni zarar halinde maddi tazminat talepleri için şahsın başına azami poliçe limitinin 57.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davacının olay tarihinden itibaren avans faiz talebinin yasal bir dayanağı bulunmadığını, zarar görenin faiz hakkının temerrüt tarihinden itibaren doğacağını, müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, ticari faizin yasal dayanağının bulunmadığını ve dava konusu talebin haksız fiil olan trafik kazasından kaynaklandığını, bu nedeniyle ticari iş olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını manevi tazminat poliçe kapsamında olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirketten tazminat talebinin olmadığını, asıl davada 1.841,00 TL tedavi gideri talebini kabul ettiklerini ancak diğer talepler yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dahili davalı SGK vekilinin cevap dilekçesinde özetli; İhtiyari dava arkadaşı durumundaki müvekkiline karşı dahili dava yolu ile dava açılmasının hukuka aykırı olduğunu, usulen bu yolla dava ikamesi halinde talebin reddinin gerektiğini, kurumu temsil yetkisinin SGK Başkanlığına ait olması nedeniyle tüzel kişiliği temsil yetkisi bulunmayan İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne karşı husumet yöneltilmesinin hukuka uygun bulunmadığını müvekkili kuruma karşı davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkili kuruma doğrudan doğruya başvurarak alacağın elde edilmesi mümkün olduğunu, müvekkili kurumun dava edilmesinde hukuki yarar bulunmadığını, kanun, yönetmelik ve genelge hükümleri çerçevesinde trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin SUT kapsamında müvekkili kurumca karşılanmakta olduğunu, iş göremezlik, maddi-manevi tazminat ve bakıcı giderlerinden sigorta şirketlerinin sorumluluklarının devam ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı yanın dava dilekçesi ve bedel arttırım dilekçesi de dikkate alınarak; A)Asıl dava yönünden, Davacının maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile 9.817,15-TL maddi tazminatın (1.800,00 TL tedavi gideri, 1.000,00 TL iş göremezlik tazminatı) 2.800,00-TL’sinin davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza, davalı sigorta şirketi yönünden (HMK.m.308 hükmü gereğince cevap dilekçesinde yapılan kabul de gözetilerek) 18/12/2006 temerrüt ve davalı SGK yönünden 1.572,10-TL ile sınırlı olmak ve 25/04/2014 (davaya dahil edilme tarihi) tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; bakiye talep ve ıslah edilen tutar yönünden 7.017,15-TL yönünden ise sadece davalılar …, … ve … Sigorta şirketi yönünden 01/11/2007 kısmi dava ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte belirtilen sorumluluk tutarları kapsamında davalılardan dayanışmalı olarak tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, -Manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 3.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, B)Birleşen dava yönünden, 1-Davanın kabulü ile 89.597,49-TL maddi tazminatın davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 72.682,85 TL (82.500,00-TL-asıl davada kabul edilen 9.817,15-TL) ile sınırlı olmak kaydı ile 18/12/2006 (temerrüt) tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan dayanışmalı tahsili ile davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, davalılar …, … vekili ve dahili davalı SGK vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı … Sigorta A.Ş.yönünden de müteselsil sorumlu olduğundan vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini, belirsiz alacak davası kapsamında bedelini artırdıkları manevi tazminat taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini, sürekli iş göremezliğe ilişkin olarak hüküm tarihine en yakın bir tarihte bilirkişi raporundaki verilerin esas alınması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı aynı haksız fiile dayalı olarak açtığı asıl davasında ıslahla taleplerini netleştirmiş olduğunu ve ıslah dilekçesinde sonrası için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış olduğunu, ıslahla arttırdığı tutarlar bakımından faiz talebinde de bulunmamış olduğunu, buna rağmen ek dava ile 5,5 yıl sonra aynı talepleri değiştirerek ve genişletecek isteminin kabul edilemeyeceğini, Yargıtay’ın HUMK dönemi içtihatları ile bu gibi harcı yatırılarak ıslahla arttırılan kısmın ayrı bir ek dava olduğunu kabul etmekte olduğunu, mahkemenin bu ilk davayı kısmi dava, ikinci davayı ise ıslahla taleplerin netleştirmesine rağmen ikinci kez açılan birleşen davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendirmesinin doğru olmadığını, davacı fazlaya dair haklarını saklı tutmadan sürekli ıslah, ek dava, arttırım vs. isimlerle gelen her raporla talebini sürekli genişleterek arttırmış olduğunu, birleşen davaya ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere dair itirazlarının değerlendirilmemiş olduğunu, ek davanın 2 yıl olan hak düşürücü süre içinde açılmadığını, kusur raporu alınmamış olduğunu, sulh ceza dosyasında alınan ve trafik tutanağı üzerinden belirlenen kusur ile yetinilmiş olduğunu, davacının kaza anında kolunda sargı olduğu ve sargılı kol ile araç kullanmakla kendisinin ve rahatsızlığının da kazaya etkisi olduğu yönündeki itirazlarının nazara alınmadığını, ilk davada dava dilekçesinde talep edilmemesine rağmen 26.07.2012 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen geçici iş göremezlik talebine hükmedildiğini, davacının bu ek davasında tedavi giderleri ve manevi tazminat talebinin bulunmadığını, asıl davada geçici iş göremezlik kaybı talebi olmadığını belirten ve HUMK dönemi fazlaya dair haklarını saklı tutmayan davacının bunlara rağmen ek davasını 13.12.2012 tarihinde yasal süreler geçtikten sonra açmış olduğunu bu nedenle geçici iş göremezlik talebi bakımından zamanaşımı süresi ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının diğer davalı sigorta şirketine başvurarak tedavi giderleri için talepte bulunduğunu, sigortanın tutarı kabul ettiğini ancak davacı vekilinin ödeme almaktan imtina ettiğini, sigorta şirketinin teklif ettiği tutar ve SGK tarafından ödenen/ödenecek tutarlar yönünden davalıların temerrüdünün ve sorumluluğunun söz konusu olamayacağını bu miktara ilişkin temerrüt hesabının ve tenzilinin mahkeme ve bilirkişilerce nazara alınmamış olduğunu, davacının ücretinin doğru belirmediğini, davacı tarafın maluliyete dair sağlıklı raporu alınması hususunda fiziki son kontrol ve muayeneden kaçındığından alınan raporlarla davanın sonuçlandırılmasına itiraz edilmiş olduğunu, ancak dosyanın görülmesinin çok uzadığından bahisle değerlendirilmeye alınmamış olduğunu, davacının iş gücü kaybı hesabında kaza öncesi yaşadığı ve tedavisini gördüğü his kaybı ve sinir sıkışması nedeni ile maluliyetinin kaza öncesine dayandığının ortada olduğunu, lehlerine ayrı ayrı vekalet ücreti ve yargılama gideri belirlenmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dahili davalı SGK vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil Kuruma karşı dahili dava yoluyla husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu, SGK harçtan muaf tutulmuş olduğundan harç yüklenemeyeceğini, Kurum aleyhine kabul edilen miktarı geçecek şekilde vekalet ücreti belirlenemeyeceğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dahili davalı SGK vekili istinaf başvurusu değerlendirildiğinde: 6100 sayılı HMK’nın 124/3. maddesinde yer alan “maddi hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.” düzenlemesi dışında dahili dava yolu ile taraf değişikliğine gidilmesi mümkün değildir. 6111 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi 25.02.2011 olup, tedavi gideri talebini de içeren ve bu tarihten önce açılmış davalarda, SGK Başkanlığı yasal değişiklikler nedeniyle davada hasım haline geldiğinden davaya dahil edilmesi gerekmektedir. Anılan Kanun’un yürürlük tarihinden önce açılan davalarda, dava açılırken hasım gösterilmeyen SGK Başkanlığı’nın sonradan davaya dahil edilmesi mümkün olacaktır. Bu nedenle dava 6111 sayılı Kanun yürürlük tarihi 25.02.2011 tarihinden önce açıldığından SGK’nın davaya dahil edilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. Ancak SGK harçtan muaf olduğu halde harçtan sorumlu tutulması, kabul edilen tazminat miktarını aşacak şekilde vekalet ücreti belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvurusu değerlendirildiğinde: Manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi gereği manevi tazminat davası kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı gibi fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması, ıslah ya da ek dava yolu ile istek miktarının artırılması olanaklı olmadığından davacı vekilinin belirsiz alacak davası olarak açılan ek dava için vermiş olduğu talep artırım dilekçesi ile miktarı artırılan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya raporunun yıllara göre asgari ücret artışı da gözetilerek rapor tanzim tarihi itibariyle oluşan verilere göre hazırlandığı, kaldı ki davacı vekilinin de bu aktüerya raporundan sonra talep artırım dilekçesi verdiği anlaşıldığına göre hüküm tarihine en yakın bir tarihte bilirkişi raporundaki verilerin esas alınması gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusu değerlendirildiğinde: Mahkemece kusur bilirkişi raporu alınmamıştır. Ümraniye 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/423 Esas sayılı dosyasına sunulan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Ceza Mahkemesince alınan kusur raporuna göre davalı sürücü tam kusurlu olduğundan İlk Derece Mahkemesince kusur raporu alınması sonuca etkili olmayacağından kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde birleşen davada zamanaşımının geçtiğini belirterek istinaf talep etmiştir. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalılar vekili birleşen davaya karşı cevap dilekçesi vermediği ve dolayısıyla süresinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre gerek geçici iş göremezlik tazminatı ve gerekse bakiye sürekli iş göremezlik tazminatının zamanaşımına uğradığına değinen istinaf talebi yerinde değildir. Yine 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde düzenlenen 2 yıllık süre zamanaşımı süresi olup hak düşürücü süre mahiyetinde olmadığından ek davanın 2 yıl olan hak düşürücü süre içinde açılmadığına; İlk Derece Mahkemesince asıl davada geçici iş göremezlik tazminatı hakkında hüküm kurulmadığından asıl davada geçici iş göremezlik talebi bulunmadığı halde hüküm kurulduğuna; asıl davada dava dilekçesinde işlemiş faiz talep edilmiş olup ıslah dilekçesi ile sadece tazminat bedellerinin arttırıldığı nazara alındığında işlemiş faize; hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre maluliyet raporuna; müteveffanın ücreti kaza tarihinde çalıştığı iş yerinden gelen dosyası ve SGK kayıtlarına göre kaza tarihinden önceki ortalama gelirine göre (ne davacı vekili tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ne de davalılar vekili tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde açıkça ücrete itiraz edilmemiştir) yüksek inşaat mühendisi olarak çalışan müteveffanın asgari ücretin üzerinde ücret alacağı kabul edilerek işyeri dosyası ve SGK kayıtlarına göre belirlenen net ücreti üzerinden yıllara göre asgari ücrete oranına göre artış ile tazminat miktarının belirlenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından müteveffanın ücretine değinen istinaf itirazları yerinde değildir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/02/2021 tarih, 2020/77 Esas ve 2021/1206 Karar sayılı kararı “Ek dava ile asıl davada talep edilmeyen bakiye tazminatın zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi her zaman mümkündür. Nitekim, HMK madde 109/3; “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmının açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü ihtiva etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2005 tarih ve 2004/7-754 E. 2005/36 K. sayılı kararında; “Uyuşmazlık, ıslah ( değer artma ) dilekçesi erken verilmişse, sonradan ortaya çıkan değişiklikler (örneğin bilirkişi hesap raporunun yeniden düzenlenmesi) karşısında ne yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Islah dilekçesi, her davada bir kez verilir, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamaz. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması mümkündür. O halde, somut olayda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının ıslah talebinden sonra, ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği sonucuna varılmaktadır.” şeklinde karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde ”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta asıl davada verilen dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutarak kısmi dava açıldığına göre ek dava açılabileceğinden bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Ne var ki davacı vekilinin birleşen dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirterek 14/10/2011 tarihli ATK maluliyet raporu ile 01/10/2012 tarihli aktüerya raporuna atıf yapılarak bu raporda tespit edilen 64.803,05 TL’den ıslah ile talep edilen 3.000,00 TL mahsup edilerek 61,803,05 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı ve 14.304,65 TL geçici iş göremezlik talep ettiğini açıklamıştır. Yine asıl dosyada davacı vekilinin 01/10/2012 tarihli aktüerya raporuna karşı vermiş olduğu 30/10/2012 tarihli beyan dilekçesinde açıkça belirlenen geçici ve sürekli iş göremezlik tazminat miktarlarına, hesaplama yöntemine itirazı da bulunmadığından hesaplanan miktarlar bakımından davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu durumda bilirkişi raporunda tespit edilen bedel üzerinden ilk davada talep edilmeyen kısım için birleşen davanın açıldığı, davanın bu haliyle ek dava olduğunun açık olduğu, kalan alacak miktarı artık bilirkişi raporu ile belirlendiği ve bu bilirkişi raporu esas alınarak dava açıldığından alacak miktarı belirli olduğundan eldeki birleşen davanın belirsiz alacak davası olarak nitelenemeyceği anlaşıldığından davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile talep artırım dilekçesinde belirlenen bedeller üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu yöne değinen istinaf talebinin kabulü ile hükmün sadece istinaf talep eden davalılar … ve … bakımından düzeltilmesine karar verilmiştir. Buna göre talep arttırım dilekçesi ile talep edilen tazminat talebi konusunda usulüne uygun açılan bir dava bulunmadığından esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek davalı taraf yararına yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemiştir. Vekalet ücretine ilişkin istinaf talepleri bakımından yapılan incelemede; Birleşen davada davalı … Sigorta A.Ş. aleyhine de 72.682,85 TL üzerinden maddi tazminata hükmedildiği halde bu miktar üzerinden davacı lehine diğer davalılar ile müteselsilen olacak şekilde vekalet ücreti belirlenmemiş olması doğru olmamıştır. Maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından ayrı ayrı olmak üzere kabul edilen kısım için davacı, reddedilen kısım için davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde reddine karar verilen maddi ve manevi tazminat kalemleri üzerinden asıl ve birleşen davalarda davalılar yararına vekalet ücreti belirlenmiş olması; yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranın göre belirlenmemiş olması doğru olmadığından bu yöne değinen davalılar … ve … vekili istinaf itirazı yerindedir. Bu nedenlerle; Davacı vekilinin, davalılar …, … vekilinin ve dahili davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : I. Davacı vekilinin, davalılar …, … vekilinin ve dahili davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: A. Asıl dava yönünden, A.1-Davacının maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile 9.817,15 TL maddi tazminatın (1.800,00 TL tedavi gideri, 1.000,00 TL iş göremezlik tazminatı) 2.800,00 TL’sinin davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza, davalı sigorta şirketi yönünden (HMK.m.308 hükmü gereğince cevap dilekçesinde yapılan kabul de gözetilerek) 18/12/2006 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; Bakiye talep ve ıslah edilen tutar yönünden 7.017,15 TL yönünden ise sadece davalılar …, … ve … Sigorta şirketi yönünden 01/11/2007 kısmi dava ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte belirtilen sorumluluk tutarları kapsamında davalılardan müteselsilen olarak tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Dahili davalı SGK yönünden 1.572,10 TL tedavi giderinin 25/04/2014 (davaya dahil edilme tarihi) tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte dahili davalı SGK’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, A.2-Alınması gereken karar harcı 670,61 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 401,14-TL harcın mahsubu ile bakiye 269,47-TL harcın dahili davalı SGK dışında kalan diğer davalılardan müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına, A.3-Davacı tarafından yapılan 401,00-TL ilk masraf, 1.070,52-TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.400,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.871,52-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 3.800,73-TL’sinin davalı taraftan müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına, A.4-Davalı SGK Müdürlüğü tarafından yapılan 50,00-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 11,65-TL’sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına, A.5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.725,00-TL nispi vekalet ücretinin 1.572,10 TL’sinin davalılardan müteselsilen olarak tahsil edilerek davacıya verilmesine; Kalan 1.152,10 TL’lik kısmın ise dahili davalı SGK dışında kalan diğer davalılardan müteselsilen olarak tahsil edilerek davacıya verilmesine, A.6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 182,85-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, B.1-Manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 3.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, B.2-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.725,00-TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müteselsilen olarak alınarak davacıya verilmesine, B.3-Davalılar … ve … manevi tazminat davasında kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.725,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalılara verilmesine, C. Birleşen dava yönünden, C.1-Davanın kabulü ile 14.304,65 TL geçici iş göremezlik, 61.803,05 TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 76.107,70 TL maddi tazminatın davalılar … ve … yönünden 07/11/2006 kaza, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 72.682,85 TL (82.500,00-TL asıl davada kabul edilen 9.817,15 TL) ile sınırlı olmak kaydı ile 18/12/2006 (temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Talep arttırım dilekçesi ile talep edilen tazminat miktarı için karar verilmesine yer olmadığına, C.2- Alınması gereken karar harcı 5.199,00 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.130,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.068,80 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına, C.3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 8.721,84 TL nispi vekalet ücretinin 8.345,11 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan 376,73 TL’sinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, D.Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
II. İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı, davalılar …, … ve dahili davalı SGK vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından yatırana iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 127,78 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, İstinaf aşamasında davalılar …, … tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalılar … ve …’a verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2021