Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2030 E. 2021/1668 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2030
KARAR NO: 2021/1668
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2015/1056 Esas – 2019/71 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 13/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/05/2010 tarihinde müvekkillerin babası ve eşi olan …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Şanlıurfa ili istikametinden Akçakale istikametine seyri sırasında direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu trafik kazası meydana geldiğini, oluşan trafik kazasında …’nın hayatını kaybettiğini, kazaya karışan … plakalı aracın …’nin zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalandığını, müvekkillerinin davasını salt mirasçı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla açtıklarını, söz konusu kazadan ötürü müvekkil …’nın eşi müvekkil …’in babası vefat ettiğinden müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, davayı belirsiz alacak davası olarak açtığını belirterek ileride artırılmak üzere her müvekkili için 500,00 toplamda 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı araç müvekkil şirket tarafından 03.11.2009/2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, öncelikle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun Trafik Poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, davacıların talebinin Karayolları Trafik Kanunu hükümleri uyarınca poliçe kapsamında olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davacı … yönünden 8.229,84 TL , davacı … yönünden 141.770,16 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının sorumlu olduğu miktar kaza tarihinde geçerli olan poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere davalıdan alınarak davacılara verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacıların murisinin ehliyetsiz olduğunu, sürücünün ehliyetsiz olması ve alkollü olmasının sigortalıya rücu sebebi olduğunu, mevcut davada, davacının bir yandan destekten yoksun kalanlar olarak alacaklı sıfatını taşıyacak olduğunu, bir yandan rücu hakları sebebiyle borçlu sıfatını taşıyacak olduklarını, alacaklı ve borçlu sıfatı birleşeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, bir kimsenin kendi kusuru ile kendi ölümüne sebep olması neticesinde sorumluluk doğduğuna ilişkin hiçbir somut düzenlemenin mevcut olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatına yönelik taleplerin açık şekilde teminat kapsamı dışında olduğunu, bilirkişi hesap raporuna itirazlarının gereği gibi değerlendirilmemiş olduğunu, TBK’nın 55.maddesi gereği rücuya tabi SGK ödemelerinin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir; ek istinaf dilekçesi ile de … plakalı araç noter sözleşmesi ile satıldığını, 30.04.2010 tarihli poliçe eki uyarınca işbu poliçe iptal edildiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, kaza tarihi olan 16.05.2010 tarihini kapsar poliçe müvekkil şirket nezdinde bulunmadığından müvekkil şirket yönünden davanın reddi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 16.05.2010 tarihinde sürücü …’nın idaresindeki … plakalı otomobil ile Şanlıurfa istikametinden Akçakale istikametine doğru seyri esnasında meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sürücü …’nın vefat ettiği, müteveffanın eşi ve oğlu olan davacıların davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların desteği müteveffanın, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/17669 E. ve 2017/919 K.sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 E. ve 411 K.sayılı kararı, 22.2.2012 gün, 2011/17-787 E. ve 2012/92 K. sayılı kararı, 16.1.2013 gün 2013/17-1791 E. ve 2013/74 K. sayılı kararları). Diğer taraftan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2. maddesi ve olay tarihinde yürürlükte olan ZMSS Genel Şartları’nın B.4-b maddesi gereği, zarar görenlere ödeme yapan trafik sigortacısının sadece sigorta poliçesinin tarafı olan kendi sigortalısına rücu hakkı bulunduğu; destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacıların bu zararlarının mirasçılık sıfatına bağlı olmadığı ve davalının davacılara rücu hakkı ile davacıların davaya konu ettiği alacağa ilişkin sıfatlarının birbirinden farklı olduğu dikkate alındığında, eldeki davada 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 135. maddesi anlamında bir sıfat birleşmesinden bahsedilmesi mümkün değildir. Bu durum karşısında mahkemece; davacıların, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebindeki sıfatları ile davacılar desteğinin ehliyetsiz araç kullanması nedeniyle doğan davalının rücu hakkı karşısındaki sıfatlarının farklı olduğu; desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesini düzenleyen davalının zarardan sorumlu olduğu … kabul edilmelidir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/1137 Esas ve 2019/9670 Karar sayılı kararı) Davacılar desteğinin sürücüsü olduğu araç ile 16.05.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kaza neticesinde vefat etmiştir. Davalı nezdinde ZMMS poliçesi tanzim tarihi 03.11.2009 tarihidir. Bu halde yukarıya aktarılan Yargıtay kararları gereğince davacıların, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulunduğu, bu nedenle murisin kusurunun, davacıya yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebileceği; Yine desteğin ehliyetsiz olması rücu sebebi ise de davacı … şirketinin ancak kendi sigortalısına rücu hakkı bulunduğu, davalının davacılara rücu hakkı ile davacıların davaya konu ettiği alacağa ilişkin sıfatlarının birbirinden farklı olduğundan eldeki davada bir sıfat birleşmesinden söz edilemeyeceği anlaşıldığından bu hususlara yönelik istinaf itirazları yerinde değildir. Mahkemece SGK ya yazılan verilen cevapta rücuya tabi gelir bağlanmadığı belirtildiğinden bu yöndeki istinaflar da yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94. maddesinde, sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişinin 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorunda olduğu, sigortacının sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebileceğini ve fesih halinde sigortanın fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerli olduğu düzenlenmiştir. Yasa’nın 95. maddesinde ise sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurulabileceği hükümlerine yer verilmiştir. Bu bakımdan olay tarihini kapsayan zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesinin varlığı halinde KTK’nın 95/2. maddesi gereğince sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin poliçenin iptal edildiği, geçersiz olduğu bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığı gibi haller sigortacı tarafından 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesinin sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir. Somut olayda, sigortalı … plakalı aracın maliki tarafından … Sigorta Şirketi nezdinde 03.11.2009 başlangıç tarihli ve bir yıl geçerli zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılmıştır. Sigortalı araç daha sonra 30.04.2010 tarihinde satılmış, kaza 16.05.2010 tarihinde gerçekleşmiş, poliçe ise 07.05.2010 tarihinde iptal edilmiştir. Bu halde poliçenin iptal tarihinden itibaren 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94. maddesinde öngörülen fesihten sonraki sorumluluk süresi henüz dolmadan tazminata konu trafik kazası gerçekleştiğinden davalı … şirketinin sorumluluğu devam edeceğinden bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 10.246,50 TL harçtan peşin alınan 2.562,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.684,50 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, davacı … bakımından HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık; diğer davacı … bakımından kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/10/2021