Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2025 E. 2021/1617 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2025
KARAR NO: 2021/1617
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
NUMARASI: 2015/1144 Esas 2019/588 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı sigorta şirketi nezdinde kasko sigortalı müvekkiline ait … plakalı aracın, 16/09/2015 tarihinde seyir halinde iken kontrolü kaybetmesi ve park halindeki … plakalı araca çarparak hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, olay yerinin karanlık ve gecenin geç saati olması ve aranılan Göktürk Polis Merkezi’nden “kazanın 2 taraflı trafik kazası olması ve herhangi bir kamu malının da zarar görmemiş olması nedeniyle” yetkinin kendilerinde olmadığını beyan etmeleri ve kaza yerine ekip göndermemeleri nedeniyle, müvekkilinin çarptığı aracın plakasını da alarak yürür haldeki aracı ile birlikte kaza yerinden ayrıldığını, müvekkilinin ertesi sabah çarptığı aracın malikini öğrenerek kendisi ile görüşmeye gittiğini ancak şahsın 30.000,00-TL verilmesi halinde karşılıklı olarak tespit tutanağını imzalamak istemesi nedeniyle tutanak tutulamadan ayrılmış olduklarını, İstanbul 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yaptıkları müracaat sonucunda 2015/123 D. İş dosyası ile yapılan keşif sonucunda, araçta KDV dahil 29.278,13 TL hasar tespit edildiğini, davalı sigorta şirketine yapılan ihbar sonucunda … no’lu hasar dosyasının açılmış ve davalı sigorta şirketince gönderilen 26/10/2015 tarihli yazıda “hasarın beyan ile uyumlu olmadığı” gerekçesi ile tazminat taleplerinin reddedildiğini belirterek hasar bedeli olan 29.278,13 TL’nin haksız fiilin vuku bulduğu 16/09/2015 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı araç üzerinde … A.Ş.’nin rehinli alacaklı şerhinin mevcut olduğunu ve davacının tazminat talep edebilmesi için rehin hakkı sahibi … A.Ş. ‘nin davaya kayıtsız şartsız izin verdiğine ilişkin muvafakatinin verilmesinin şart olduğunu, açılan hasar dosyası üzerinden yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda, sürücünün geçerli bir neden olmaksızın kaza yerinden ayrılmasından/firar etmesinden dolayı, kaza anında sigortalı aracı kullanan sürücünün alkol tespitinin yapılamamış olması, park halinde iken çarpılarak zarar gören … plakalı araç sahibine gerçeğe aykırı, sahte tutanak tutmayı teklif etmesi ve hasarın beyan ile uyumlu olmaması nedeniyle, hasar tazminat talebinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının 5.10 maddesi uyarınca poliçe teminatı dışından kaldığını ve davacı sigortalının rizikonun gerçekleşmesine ilişkin ihbar mükellefiyetinin kasten ihlal etmiş olmasından dolayı TTK’nın 1445/5. maddesi gereğince sigorta hakları zayi olduğundan reddedilmiş olduğunu, ayrıca davacı tarafın kazayı müvekkili şirkete 5 gün içinde ihbar etmesi gerekirken, 1 hafta sonra ihbar etmiş olması ve kazaya ilişkin alkol raporu ve kaza raporu ibraz etmemiş olması nedeniyle de, kasko sigortası genel şartlarının B.1.1 ve B.1.5 maddeleri gereğince davacı sigortalının yükümlüğünü yerine getirmemiş olduğunu, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kaza günü Göktürk Polis Merkezinin arandığını ancak yetkininin kendilerinde olmadığından ekip gönderilmediğini alkol raporu da alınmadığını, müvekkilin alkollü olduğuna dair davalı tarafın davanın hiçbir aşamasında delili olmadığını, beyanlarının da bulunmadığını, mahkemenin delil olmaksızın salt kanaat ile araç sürücüsünün alkollü olduğu kanaatini hükme yansıtmasının hukuka ve içtihatlara aykırı olduğunu, sigorta uzmanı vasıtası ile yapılan bilirkişi incelemesinde de bu iddiaların kanıtlanması gerektiğinin tespit edilmiş olduğu, mahkeme tarafınca da bu rapora dayanıldığı halde davanın reddedilmiş olduğunu, sunmuş oldukları dilekçe, beyanlar ve dosyada mevcut tespit dosyasına değinilmeden kazanın diğer tarafı olan kişinin beyanlarına itibar edildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda: Dava; davacı adına kayıtlı … plakalı aracın, 16/09/2015 tarihinde seyir halinde iken kontrolü kaybetmiş ve park halindeki … plakalı araca çarpması sonucu araçta oluşan hasarın kasko sigortasınca tazminine yöneliktir. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet veya muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Kasko Genel Şartları A.5.4.maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10.Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve 6102 sayılı TTK’nın 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu ve bu oluş şeklinin sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği, kazanın meydana geldiği sırada sürücünün alkollü ve ehliyetsiz olup olmadığı, dolayısıyla hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/11677 Esas ve 2017/6905 Karar sayılı kararında “Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olduğu savunulan…’in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, kazadan 4 gün sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde; haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiğini kabulün zorunlu olduğu açıktır. Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği dikkate alınarak; davacının bu konudaki delillerini sunmasının sağlanması, bu husustaki davacı delillerinin toplanmasından sonra, ispat yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup olmamasına göre, zararın teminat kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” belirlemesinde bulunmaktadır. Emsal Yargıtay kararı doğrultusunda, somut uyuşmazlıkta; olayın saat 00.30 civarı Mahallin karanlık ve gecenin geç saat olması sebebi ile ve kazaya rağmen çevrede kimsenin uyanıp gelmemesi, diğer yandan Göktürk Polis Merkezi aranmasına rağmen iki taraflı trafik kazalarında yetkinin kendilerinde olmadığı beyan edilmesi, herhangi bir kamu malının da hasar görmüş olmaması sebebi ile yetki dışında olduğu beyanı ile ekip gönderilmemiş işbu sebeple alkol rapor da alınamamış, bunun üzerine aracın hasar verdiği aracın plakasını da alarak ertesi gün iletişime geçmek üzere olay yerinden ayrıldığı yönündeki iddia ve kabulün, olay sonrasında resmi mercilere müracaat olmaması( delil tespiti için başvuru var) ile de değerlendirildiğinde ve hayatın olağan akışına uygun düşmediği gözetildiğinde, haklı sebeple olay yerini terkten bahsedilemeyecektir. Bu nedenle davacı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nın 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğinden, ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü davacı sigortalıya geçmiştir. Bu kabule göre de davacı olay anında alkollü olmadığını ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat edemediğine göre İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile hasarın Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.10 kapsamında teminat dışı olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/10/2021