Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1976 E. 2019/3631 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1976
KARAR NO : 2019/3631
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI : 2016/155 Esas – 2017/214 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 24/10/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı çekici ve bu çekiciye bağlı … plakalı yarı römorkun 06/06/2014 tarihinde, müvekkilinin içinde bulunduğu … plakalı araca çarptığını ve müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını, davalının kazaya sebep olan aracın ZMSS sigortacısı olduğunu belirterek 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ceza dosyasında asli kusurlu olan tarafın davacının içinde bulunduğu araç olduğunun sübut bulduğunu, bu duruma göre ise sorumlu sigorta şirketinin davacının içinde bulunduğu aracın sigorta şirketi olduğunu, maluliyetin tespiti için rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince, “Açılan davanın kabulü ile; 127.024,40 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kaza ile ilgili olarak müvekkil şirkete dava öncesinde hiçbir başvuruda bulunmadığını, dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının maluliyet nedeni ile tazminat talep ettiği, davacıda maluliyet oluşup oluşmadığı, oluştu ise oranı ve durumu belirlenmeden zarar tespit edilemeyeceğini, davacıların dava dilekçesindeki beyanlarınında müvekkil şirkete usule uygun yapılmış bir başvuru olmadığını ancak tüm evraklar tamamlandıktan ve müvekkil şirkete başvuru yapıldıktan itibaren 15 gün içinde sonuçlandırılamazsa dava açma hakkı bulunduğunu, davanın kısmi dava olarak açıldığını, ıslahla talep edilen alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Mahkemenin zamanaşımı itirazlarını dikkate almadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı … %70 oranında kusur atfedildiğini, sigortalı araç sürücüsü … nın ise %30 kusurlu bulunduğunu ancak bilirkişi raporunda yapılan kusur dağılımına katılmadığını, kusur dağılımına itiraz edildiğini ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alınması talebinde bulunulduğunu, buna rağmen haklı itirazlarının dikkate alınmadan Mahkemece karar verildiğini, dava dilekçesinde geçici iş göremezlik tazminatı yönünden herhangi bir talep bulunmamasına rağmen, bu alacak kalemleri yönünden de hesaplama yapıldığını, mahkemece geçici iş göremezlik tazminatı yönünden hüküm tesis edilmemesi gerekirken bu yönden de hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda davacının gelirinin de son derece yüksek belirlendiği belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından 06.06.2014 günü, davacı sürücünün sevk ve idaresindeki … plakalı resmi otomobil ile park halinde bulunan davalı sigorta şirketine sigortalı … çekici ve … plakalı dorse aracın arka kısmına çarpması sonucu oluşan trafik kazasında davacının yaralandığı anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5.maddesiyle 26.04.2016 tarihinde yapılan değişiklik ile; zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşana yazılı başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Bu koşul, HMK’nın 114/2.maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. HMK’nın 115/2.maddesi ve Yargıtay 17. H.D.’nın 11/12/2018 tarih 2018/4932 Esas 2018/12056 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere KTK’nın 97.maddesinde getirilen başvuru koşulunun tamamlanabilir dava şartı olduğu kabul edildiğine göre; davalı sigorta vekilinin, davadan önce kaza ile ilgili sigorta şirketine hiçbir başvuruda bulunulmadığı yönündeki istinaf itirazı yerinde değildir, reddi gerekmiştir. 5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçundan ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Dava açılması ve ıslah zamanaşımı süresi içerisindedir. Bu nedenle davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Tazminata konu kaza ile ilgili, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/415 esas sayılı dosyasında alınan kusur raporu ile davacının 2.derecede tali kusurlu, davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün 1.derecede asli kusurlu olduğu, mahkemece aldırılan kusur raporuna göre ise davacının %70 oranında, davalı sigorta şirketine bağlı araç sürücüsünün ise %30 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bu durumda aynı olayla ilgili kusur raporları arasında çelişki ortaya çıkmıştır. İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden ya da İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkilerin giderilecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonucuna gidilmesi doğru görülmemiştir.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararı kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekir. Bu belirlemenin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden maluliyet raporu alınmalıdır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Somut olayda kaza tarihine göre “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenen raporun hükme esas alınması gerekirken, olay tarihini kapsamayan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre hesaplanan maluliyet oranının dikkate alınması da hatalıdır. Dava dilekçesinde geçici iş göremezlik tazminat talebi olmadığı halde, mahkemece aldırılan tazminat raporunda hesaplanan geçici 6 aylık tazminat miktarını da kapsar şekilde, talepten fazlaya karar verilmiş olması HMK’nın 26.maddesine göre usul ve yasaya aykırıdır.Davacı vekili her ne kadar ıslah dilekçesi ile raporda hesaplanan geçici iş göremezlik tazminat talebini de kapsar şekilde ıslah talebinde bulunmuş ise de bu talep yok hükmünde olup, ıslah ile de olsa talep genişletilemez. Bu yönden davalı vekili istinafı yerindedir.Mahkemece öncelikle yukarıda belirtildiği şekilde, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, kaza nedeniyle davacıda oluşan maluliyet oranının, olay tarihine göre geçerli yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi ve davacının devlet memuru olduğu anlaşılmakla yakın tarihli bordrosunun getirtilerek, aktüerya bilirkişisinden önceki rapor tarihi itibariyle usuli kazanılmış haklarda gözetilerek ek rapor alınması ve sonucuna göre değerlendirilerek yeniden hüküm kurulması gerekmektedir. Bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6.maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşamasında yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası İstanbul Rıhtım Şubesinin 17/05/2017 tarih ve … numaralı 181.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı … AŞ’ne iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/10/2019