Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1908 E. 2021/1220 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1908
KARAR NO: 2021/1220
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/01/2019
NUMARASI: 2014/1415 Esas – 2019/9 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/06/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … sevk ve idaresindeki … plakalı sigortasız aracın müvekkilinin kullandığı … plakalı motosiklet ile plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpışması sonucunda müvekkilinin yaralandığı ve sakat kaldığını, kaza tespit tutanağına göre … ve müvekkilinin %50 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kazadan sonra müvekkilinin tedavisinin Alaşehir Devlet Hastanesi ve Salihli Devlet Hastanesinde yapıldığını, yapılan tüm tedavilere rağmen müvekkilinin sakatlığının geçmediğini, Manisa Alaşehir İlçe Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunun 09/10/2013 tarih 753 nolu evrakı ile %38 kalıcı maluliyet raporu bulunduğunu, kazaya karışan … plakalı sigortasız aracın ZMMS poliçesi bulunmadığından ve kazaya sebebiyet verdiğini düşündükleri plakası tespit edilemeyen araçtan dolayı muhatap olarak davalıya tazminat için 01/02/2013 tarihinde müracaat edildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın … plakalı aracın sürücüsü konumundaki …’e ve işleteni konumundaki …’a ihbarını talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili kurumun zorunlu mali mesuliyet sigortası teminat limitleri ve … plakalı aracın kusur oranı ile sınırlı olduğunu, bu nedenle kusur incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, maluliyet oranının kaza sonucu oluşan arazların kaza ile illiyetleri de tespit edilmek suretiyle belirlenmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının motosiklete koruyucu elbisesiz olarak bindiği sabit olduğundan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik döneminin tazminat hesabına dahil edilmemesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile, 48.112,88 TL’nin 17/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kaza sonrası düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında kazaya karışan her iki motosikletin sürücülerinin yarış halinde olduğunu gösterir herhangi bir bilgi bulunmadığını, sırf tanık ifadelerindeki beyanlara itibar edilerek müvekkil sürücü ve dava dışı diğer sürücünün yarış yaptığından bahisle hükmedilen tazminat miktarında % 20 takdiri indirim uygulanması taraflarınca anlaşılmadığını, mahkemece verilen kararda yasal faize hükmedilmişse de davalı şirket avans faizinden sorumlu olduğu belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava ve ıslah zamanaşımının dolduğunu, 17.02.2014 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiğini, bunun hatalı olduğunu , faizin dava tarihinden işletilmesi gerektiğini, kusur oranının Adli Tıp Kurumu nezdinde inceleme yapılarak belirlenmesi gerektiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle uğradığı iddia edilen ve kaza ile illiyetin kesin olarak tespit edildiği kalıcı maluliyetini Adli Tıp raporu ile tespit edilmesi gerektiğini, hükme esas alınan hesap raporunda kaza tarihi hatalı olarak alındığını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı kaza nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile dava zamanaşımı definde bulunmuştur. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, dava zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı vekili cevap dilekçesi vermediği ve zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen dava zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hüküm altına alınmıştır. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Dosya kapsamında 14/09/2018 tarihli bilirkişi raporu davalı vekiline 17/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup davalı tarafça raporun tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde 17/10/2018 tarihli dilekçesi ile rapora müterafik kusur yönünden itiraz etmiştir. Hesaplama yöntemine ve kusura itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde raporda kusur ve hesaplama değerlendirmesi davacı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52. md.) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Mahkeme kabulüne göre davacının kaza anında motoru ile trafiğe açık alanda yarış halinde olması nedeni ile müterafik kusur indirimi yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı …na dava öncesinde başvuru yapılarak temerrüde düşürüldüğü nedenle temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesinde ve kazaya karışan araçların ticari olmaması nedeni ile yasal faize hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekir. Bu belirlemenin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden maluliyet raporu alınmalıdır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/03/2021 tarih, 2021/768 E. ve 2021/2172 K., 15/03/2021 tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K.,16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut olayda, 16/11/2006 kaza tarihi itibariyle mahkeme tarafından hükme esas alınan Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı 29/03/2018 günlü maluliyet raporunun 16/11/2006 kaza tarihinde yürürlükte olmayan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hesaplanması doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK’dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, 16/11/2006 kaza tarihinde yürürlükte olan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması ve tespit edilecek maluliyet oranına göre ilk rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2021