Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1895 E. 2021/1300 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1895
KARAR NO: 2021/1300
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2017/998 Esas – 2018/1274 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 26/09/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı …’in idaresinde olup … Tic Ltd ŞTi’ne ait … plakalı aracın, diğer davalı … idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu … plakalı araca çarpıp ve kaldırıma çıkıp o sırada kaldırımda yürüyen …a çarparak yaralanmasına neden olduğunu, yaralanmadan doğan ve ileride ortaya çıkabilecek zararlar nedeniyle doğacak tazminat hakları ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL tedavi-bakım giderleri için, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik için, 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik için olmak üzere toplam 2.100,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, (sigorta şirketi tedavi bakım giderleri dışında poliçe limiti dahilinde ve poliçede belirlenen teminatlarla sorumlu olmak kaydıyla) davacının manevi zararına karşılık olmak üzere de toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 23.03.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile HMK 107/2 uyarınca 2.100,00TL olan maddi tazminat taleplerini toplam 113.617,30 TL daha artırarak kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte toplam 115.717,30 TL maddi tazminata hükmedilmesini ve müvekkiline kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılarca müştereken ve müteselsilen ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … ve …AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ikametgahının Beykoz olduğundan yetkili mahkemenin Beykoz olduğunu, husumet itirazlarının bulunduğunu, kusurun kendilerinde olmadığını, manevi tazminatın fahiş olduğunu, ayrıca … Sigorta AŞ tarafından araçlarına genişletilmiş kasko poliçesi de tanzim edildiğinden , davanın bu sigorta şirketine ihbarı gerektiğini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin aracı ile trafik kurallarına uygun olarak seyir halinde iken diğer davalılardan …’in müvekkilinin aracına trafik kurallarına aykırı seyir yapması nedeniyle tamamen kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin hiçbir kusuru olmaksızın meydana gelen bu beklenmedik çarpma sonucu, müvekkilinin aracının kontrolünü kaybettiğini ancak sözkonusu kazada müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın müvekkili yönünden reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasına karışan … plakalı aracın 21.05.2013-21.05.2014 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile … Ltd Şti adına maluliyet halinde kaza tarihi itibariyle şahıs başına 250.000.00 TL sine kadar azami sorumluluk hadleri ile müvekkili şirkete sigorta ettirildiğini, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamına dahil olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, aksi halde cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak belirttikleri şekilde hesaplama yapılarak hüküm tesis edilmesine, kaza tarihinden itibaren faiz talebinin de reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde; … plakalı vasıtanın sigortacısı olduklarını, davacılar tarafından davaya konu olaya ilişkin davadan önce müvekkili şirkete sigorta poliçesine dayanılarak herhangi bir müracaat yapılmadığını ve hasar dosyası da açılmadığını, poliçeden doğan sorumluluklarının, sigortalının kusuru oranında olmak üzere yaralanma ve sürekli sakatlık halinde kişi başı azami 250.000 TL ile sınırlı olduğunu, öncelikle müvekkili şirket tarafından sigorta teminatı altına alınan araç sürücüsünün meydana gelen olaydaki kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, sağlıklı ve gerçekçi bir tazminat hesaplaması yapılabilmesi için davacının geçici maluliyet süresi ve kalıcı maluliyet oranının belirlenmesi gerektiğini, davacının olay tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda ise sorumluluğun azami limit ile sınırlı olması gerektiğini , ayrıca müvekkili şirkete davadan önce bir başvuru yapılmadığından olay tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin talebinde reddi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; 2.951,91 TL geçici, 108.765,39 TL sürekli maluliyet tazminatı olmak üzere toplam 111.717,30 TL maddi tazminatın davalılar … Sigorta A.Ş ile … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 26/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine , sigorta şirketleri yönünden sorumluluklarının sigorta poliçelerindeki limitle sınırlı olmasına, 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 yasal faizi ile birlikte davalılar …, … Ltd Şti ile …’ten müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Maddi ve manevi tazminata ilişkin fazla istemlerin reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar … ile … A.Ş vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … ile … A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin dellillerini toplamadığını ve sigorta şirketlerinden hasar dosyası celp edilmediğini, kasko ve trafik poliçelerine ilişkin dosyada bilgiler sunulmuş olup her iki araç ile ilgili hasar dosyalarının celbinin gerektiğini, davaya, kazaya, kazanın sonuçlarına, davacının bir zararı olmuş ise de bu zarara; diğer davalının aşırı hızlı olmasının neden olduğunu, kaza ve kazanın sonuçları ile müvekkili … eylemi arasında bir illiyet bağının olmadığını, mahkeme davayı doğru incelemediğini, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, kaza ve sonuçları, illiyet bağı, eylemlerin oluş şekli ve kazanın sonuçlarına etki eden hususların doğru bir teknik bilirkişi desteği ile aydınlatılmadığını, tıbbi rapora da açıkça itiraz edilmiş ancak itirazlarının mahkemece karşılanmadığını, davacı lehine tespit ve takdir edilen tazminat tutarlarının fahiş olduğunu, maddi ve manevi tazminat turalarına açıkça itiraz ettiklerini, faiz ve faiz başlangıç taleplerine de açıkça itiraz ettiklerini, davacı yanın ıslah dilekçesine karşı 14.04.2018 tarihinde itiraz ettiklerini, Mahkeme bu itirazı da nazara almadığını, tavzih kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, hüküm verildikten sonra hüküm ve gerekçenin değiştirilemeyeceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 26/09/2013 tarihinde davalı …’in idaresinde olup diğer davalı … Tic Ltd ŞTi’ne ait … plakalı aracın, diğer davalı … idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu dava dışı … plakalı araca çarpıp ve kaldırıma çıkıp o sırada kaldırımda yürüyen davacı …’a çarpması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Davalılar … ile … AŞ vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan 2013/514 esaslı dava dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 27.12.2016 gün ve 13335 sayılı raporunda … plakalı araç sürücüsü davalı …’un asli, … plakalı araç sürücüsü …’ın alt düzeyte tali, davacının kusursuz olduğu mütalaa edilmiş ve mahkemece 07.03.2017 tarihinde davalılar … ile …’in kusurları oranında mahkumiyetlerine karar verilmiş olup , mahkemece kesinleştiği de belirtildiğine göre davacının uyuşmazlığa konu trafik kazasında bir kusurunun olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece ayrıca kusur raporu alınmamıştır. Ancak ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının, kaza tespit tutanağı anlatımının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü ve olay sırasında yaya kaldırımında olan davacının kusuru olmadığı nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulunun 05.10.2016 tarihli maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan ek raporda da; davacı …un 11.01.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 15. Maddesi çerçevesinde başka birinin sürekli yada geçici bakımına muhtaç olmadığı bildirildiğine göre davalılar … ile … AŞ vekilinin maluliyet raporuna; Ev hanımı olan davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olacağından davacının zaten çalışmadığı için asgari ücret tutarı üzerinden yapılan hesaplamam sebepsiz zenginleşemye neden olacağından kalıcı iş göremezlik tazminatı ödenemeyeceğine (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/2909 Esas ve 2020/7805 Karar sayılı kararı) ilişkin istinaf itirazları da yerinde değildir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Kaza tarihi olan 26/09/2013 tarihi ile ıslah tarih olan 23/03/2018 dikkate alındığında 8 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir.Mahkemece davalı sigorta şirketlerinin hasar dosyaları istendiği ve cevap verildiği görülmekle bu husulara değinen istinaf itirazı da yerinde değildir. Kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarı, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygundur. HMK 304/1.maddesinde ; “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece res’en veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir” hükmü yer almaktadır. Somut olayda Mahkemece davacı tarafın düzeltilmesini talep ettiği hususun maddi yazım hatası olduğunun kabulü ile tashihine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davalılar … ile … A.Ş. vekili vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … ve … A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalılar … ve … A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 7.631,60 TL harçtan peşin alınan 1.908,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.723,60 TL harcın davalı … ve … A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/07/2021