Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1856 E. 2021/1477 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1856
KARAR NO: 2021/1477
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2015/898 Esas – 2018/1118 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 21/06/2015 tarihinde yaya olarak seyir halinde iken dava dışı … yönetimindeki … plakalı araçla çarpışması sonucu yaralandığı ve müvekkilinin malul kaldığını, bu kazada araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, aracın davalı … tarafından ZMSS poliçesinin yapıldığını, kaza ile ilgili Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/9737 soruşturma dosyasının açıldığını belirterek fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL kazanç kaybı, 500,00 TL ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar, 4.000,00 TL çalışma gücü kaybı tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihini kapsayan 16/06/2015 ila 16/06/2016 tarihleri arasında müvekkili tarafından ZMMS poliçesinin yapıldığını ve sorumluluğun ancak poliçe limiti ile sınırlı olabileceğini, kusur tespiti yönünden kaza tespit tutanağının yeterli olmadığını, ayrıca kusur incelemesi ve maluliyet incelemesi yapılması gerektiğini, kazanç kaybının teminat kapsamında olmadığını, davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulüne, 105.399,32-TL Maddi tazminatın davalıdan 17/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun sadece kaza tespit tutanağına dayanmasının tek başına yeterli olmadığını, olay mahallinde keşif yapılarak, kazanın gerçekleştiği yolun durumu, bu yol durumuna göre kazanın tespit tutanağında yer alan ifadelere göre gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, kazanın oluş şekline göre ilk geçiş hakkının ihlal edilip edilmediği saptanarak dosya kapsamında değerlendirilmediğini, müvekkili şirketi, davacının talep ettiği kazanç kaybının zorunlu mali sorumluluk sigortasının sağladığı teminat kapsamında olmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğu, ancak kusur ve zarar yönünden bilirkişi incelemesi yapılması ve sigortalının kusuru olduğunun tespiti halinde kusuru ile doğru orantılı olarak azami poliçe limiti ve teminat kapsamı ile sınırlı olduğunu, aktüer bilirkişi hesaplama yönteminin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 21/06/2015 tarihinde davalı tarafından kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS poliçesi ile sigortalı, dava dışı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece kusur ve tazminatın belirlenmesi için alınan 05/07/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre davalıya sigortalı araç sürücüsü …’in kazanın meydana gelmesinde %75, davacının ise %25 kusuru bulunduğunun tespit edilerek bu kusur oranlarına göre tazminat hesaplaması yapılmıştır. Davalı vekili bu rapora süresi içinde itirazda bulunduğu halde davacı tarafından itiraz edilmediği anlaşılmakla kusur oranı bakımından davalı lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. ATK’dan alınan 24/01/2018 tarihli kusur raporunda ise davalı tarafa sigortalı araç sürücüsü …’in %100 oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in kusursuz olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece davalı lehine kusur oranı bakımından usulü kazanılmış hak oluştuğu gözden kaçırılarak sigortalı araç sürücüsünün tam kusuruna göre alınan ek rapor doğrultusunda hüküm kurulması doğru olmamıştır. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına yönelik istinaf itirazları yerinde değildir. Trafik kazası nedeniyle cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında “… Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını açıklayıp iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” yönünde karar verilmiştir. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği uygulanacaktır (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 16/06/2015, kaza tarihi ise 21/06/2015 tarihidir. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde 1931 tarihli PMF yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Ancak yukarıya aktarılan Yargıtay ilamı gereğince TRH 2010 tablosunun esas alınması gerekmektedir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, kusur oranı bakımından davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak da gözetilerek aktüer bilirkişiden, ilk rapor tarihi itibariyle sigortalı araç sürücüsünün %75 kusur oranı ve davacının kazaya bağlı yaralanması için tespit edilen maluliyet oranına göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesinde TRH-2010 tablosu kullanılarak ve prograsif rant tekniği uygulanarak tazminat miktarının hesaplanması için ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/09/2021