Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1720 E. 2021/1314 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1720
KARAR NO: 2021/1314
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/11/2018
NUMARASI: 2015/724 Esas – 2018/1097 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/02/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın müvekkiline çarptığını, kaza neticesinde müvekkilinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı ve malul kaldığını, uğradığı kaza sonucu kalıcı olarak sakatlanan müvekkilinin kazanın hem maddi hem de bedensel etkilerini halen ağır şekilde yaşadığını, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak aktif ve pasif dönem yaşam sürelerine ve sürücünün kusur durumuna göre ödenen miktarın yetersiz olduğunu beyanla, HMK 170/1 gereğince fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla daimi sakatlık nedeni ile şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Plaka sayılı aracın müvekkili şirkete 15/04/2013-15/04/2014 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, sürekli sakatlık halinde trafik ZMMS poliçesinde kişi başı azami 268.000 -TL ile sınırlı olduğunu, davacının müvekkili şirkete müracaat ettiğini, hesaplanan tazminat bedelinin davacı vekiline ödendiğini, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğinden temerrüde düşmediğini, müvekkili şirketin faiz sorumluluğu ancak dava tarihinden itibaren söz konusu olacağını beyanla, davacının geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporu ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki çelişkinin giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 02/07/2018 tarihli yazısı eki raporunda geçici iş göremezliğin 6 aya kadar uzayabileceği düzenlenmiş olmasına rağmen, mahkeme tarafından geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmediğini, mahkemenin davanın sadece trafik kazası nedeni ile sürekli iş göremezlik zararının tazmini istemine ilişkin olduğu sebebiyle geçici iş göremezliğe ilişkin herhangi bir karar vermemiş olup, raporlar arasındaki çelişkiyi de dikkate almadan yalnızca Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu Raporu’nda belirlenen maluliyet olmadığına ilişkin haksız tespite göre, sürekli iş göremezlik durumu olmadığından dolayı davanın reddine hükmettiğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; Davalı sigorta şirketine sigortalı, dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın, seyir halinde olan davacıyla 12/02/2014 tarihinde çarpışması şeklinde oluşan kaza neticesinde, davacının yaralanmasına bağlı maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. ATK 3. İhtisas Dairesinin 02/07/2018 tarihli yazısı eki raporda; Davacı …’ın 12/02/2014 tarihinde maruz kalmış olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği oybirliği ile mütalaa olunmuştur. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin %60’ın altında olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından hükme esas alınan maluliyet raporunda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. ATK Raporu düzenlenirken, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Servisi’nin 13/02/2014 yatış ve 17/02/2014 çıkış tarihli epikrizi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Kliniği’nin 15/01/2018 tarihli muayene raporu irdelenmek suretiyle kanaat açıklanmış olup, Adli Tıp Kurumu İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün 2014/4000 sayılı ve 07/03/2014 tarihli raporunda “birden fazla kırık olması nedeniyle skorlama yapılarak şahısta saptanan kırıkların müştereken hayat fonksiyonlarını AĞIR (5) derecede etkileyecek nitelikte olduğu kanaatini bildirir rapordur.” yönünde düzenlenmiş ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Servisi’nin 13/02/2014 yatış ve 17/02/2014 çıkış tarihli epikrizi incelenmiş ise de 15/01/2018 tarihli muayene raporu irdelenmeksizin düzenlenmiştir. Bu halde raporlar arasında çelişkiden bahsedilemeyeceğinden mahkemenin bu yöndeki kabulünde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde gerek konu kısmında ve gerekse sonuç kısmında açıkca daimi sakatlıktan bahsedilerek, sürekli işgöremezlik (daimi sakatlık) tazminatı talep edilmiş olup, geçici işgöremezliğe ilişkin bir talep bulunmamaktadır. HMK’nın 26.maddesi gereğince talepten fazlaya karar verilemeyecektir. Ayrıca dava dilekçesinde talep edilmeyen geçici işgöremezlik tazminatının, ıslah dilekçesiyle dahi olsa talep edilmesi mümkün olmadığından ve geçici işgöremezlik tazminatı yönünden usulünce açılmış bir dava bulunmadığından, verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/07/2021