Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1653 E. 2021/1840 K. 28.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1653
KARAR NO: 2021/1840
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2015/55 Esas 2019/185 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 28/10/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla 19/07/2013 tarihinde davacı …’nun eşi …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarptığı ve bu kazada davacının eşinin vefat ettiğini, kazada davalı …’nın tam kusurlu olduğunu, davalı …’nın aracının … Sigorta A.Ş. tarafından sigortalandığını, bu nedenle müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararlardan … Sigorta A.Ş.’nin de sorumlu olduğunu, müteveffanın endüstri mühendisi olduğunu, dava konusu kaza öncesi aylık kazancının yaklaşık 10.000,00 olduğunu, vefat etmeden önce … Ltd. Şti.’nde %30 oranında ve … Ltd. Şti.’nde %10 oranında hissedar olduğunu ayrıca bu iki şirkette müdürlük yaptığını, davacı …’nun jeoloji mühendisi olduğu ve eşinin şirketlerinde aylık net 1.000,00 TL maaşla çalıştığını belirterek eşinin vefatı sonrası uğramış olduğunu maddi zararların temini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; kazada kullanılamaz hale gelen/değer kaybeden motosiklet için 1,000,00 TL, yoksun kaldığı destek için 1.000,00 TL, bireysel emekliliğinin bozdurulması ile ileriye dönük kar kaybı için 1.000,00 TL, defin giderleri için 1.000,00 TL, hastane giderleri için 1.000,00, kredi kartı veya kullanılan kredi var ise uğranılan faiz ve sair zararlar için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 6.000,00 TL, müşterek çocuk için 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (… Sigorta A.Ş. yönünden poliçedeki teminatla sınırlı olmak üzere) davalılardan tahsiline, davacı … için 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Aş. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalandığını, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, davacı tarafın sigortalının kusurunu, müteveffanın kendilerine destek olduğunu ve zararını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın davalı şirkete herhangi bir başvuru yapmadan işbu davayı açtığını, müteveffanın, gerekli önlemleri almayarak zararın doğmasına ve artmasına sebebiyet verdiğini, davayı kabul etmemekte birlikte, tazminata hükmedilmesi durumunda, kask takmama ve motosiklet kullanımına uygun giysi giymeme hususunun değerlendirilerek uygun oranda indirim yapılmasının talep edildiğini, müteveffanın işletmesinin tüm gelirinin değil kişisel emeği ve zihni çalışması ile edindiği gelirin tespit edilerek aktüer hesabında esas alınması gerektiğini, temerrüdün, kaza tarihinden değil, delillerin tümünün müvekkili şirkete tebliğ tarihinden itibaren 8 gün geçmesi ile başlayacağını, kredi kartı faizi veya bireysel emeklilik programlarından erken çıkışa dair zararların, kaza ile doğrudan illiyeti bulunmayan dolaylı zarar olduğunu, bu nedenle teminat dışında bulunduğundan reddi gerektiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin kusuru olmadığını, kusurun tamamının müteveffaya ait olduğunu olayın oluşu sırasında müvekkilinin aracında bulunan ve tek görgü tanığı olan ve kaza akabinde de tanık olarak … beyanında kazanın tamamen müteveffanın kusuru ile meydana geldiğinin belirtildiğini, Bakırköy 20.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/591Esas sayılı dosyası ile açılan kamu davasına esas teşkil eden savcılık dosyasında da beyanının bulunduğunu, haricen edinilen bilgiye göre müteveffanın kazaya karışan ve olay günü kullandığı motoru kullanmaya yönelik ehliyetinin bulunmadığını, davacının yıllardır müteveffanın motor kullandığı ve bu nedenle de çok iyi bir şoför olduğu iddiasının kabul edilmediğini, davacının özellikle manevi tazminata yönelik taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı …’nun açtığı maddi ve manevi tazminat davasının ıslah edilmiş hali ile kısmen kabul kısmen reddine; 12.800,00 motosikletten kaynaklanan zarar , ¨900,00 cenaze defin gideri ve ¨838.627,72 destekten yoksun kalma tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 19/07/2013 tarihinden, davalı … şirketinden ise dava tarihi olan 18/07/2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya verilmesine (davalı … şirketinin sorumluluğunun ¨170.744,76 ile sınırlı tutulmasına) davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, ¨50.000,00 manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 19/07/2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile bu davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, davacı …’nun açtığı maddi ve manevi tazminat davasının ıslah edilmiş hali ile kısmen kabul kısmen reddine; ¨ 250.041,71 destekten yoksun kalma tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 19/07/2013 tarihinden , davalı … şirketinden ise dava tarihi olan 18/07/2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya verilmesine (davalı … şirketinin sorumluluğunun ¨50.908,54 ile sınırlı tutulmasına) ¨50.000,00 manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 19/07/2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile bu davacıya verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … A.Ş. vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu kaza tarihindeki poliçe teminatının 250.000 TL olduğunu, müvekkili şirketin tazminatın tamamından sorumlu tutulmamış olup hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin de müvekkili şirket tarafından tanzim edilen poliçe teminatına göre oranlanması gerektiğini, müteveffanın anne-babasının hayatta olup olmadığının araştırılmadığını, bu kişilerin destek payı bulunup bulunmadığının dikkate alınmadığını, hali hazırda müteveffanın hesaplanan gelirinin tümünün davacılar arasında pay edildiğini, destek payları belirlenirken davacı olsun-olmasın tüm hak sahipleri gözetilerek destek hesabının yapılacağını, bu yönüyle de inceleme yapılmadığından hesap raporunun hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun KTK’nın 90.maddesine konuya ilişkin Yerleşik Yargıtay kriterlerine aykırı olup bu yönüyle kararın kaldırılmasını ve mahkemece bu eksikliğin giderilmesini talep ettiklerini, özellikle bilirkişi raporunda tespit edilen emsal ücretin ve yerinde ücret incelemesi yönünden de itirazlarının olduğunu, müteveffanın dava konusu kazada müterafik kusurlu olduğunu, bilirkişi raporundan da tespit edildiği üzere pert total olan bir aracın değer kaybına uğramış olmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda bu husus tespit edilmesine rağmen mahkeme kararında değer kaybı yönünden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesinin kendilerince kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstinaf edilen mahkeme kararı ile karara dayanak yapılan bilirkişi raporlarında da ceza yargılama sonucu yapılan kusur tespitlerine dayanıldığını, Mahkemece yeniden olay yeri keşfi yapmadığını ve yeni bir kusur raporu almadığını ancak Bakırköy 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/591 Esas sayılı dosyasından verilen mahkumiyet hükmünün, kusurun yoğunluğu ve temel cezanın miktarı yönünden Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 17.10.2018, 2017/1007 Esas ve 2018/9847 Karar sayılı tarihli kararı ile bozulduğunu ve davacıların desteği ölenin müterafik kusuru gündeme geldiğini, Ceza davası sonunda kusur oranı değişecek olması nedeniyle ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması gerektiğini, bu yöndeki taleplerine rağmen kusur tespitine dair ceza davasının kesinleşmesinin beklenmemesi usul ve hukuka aykırı olduğunu, davacının desteğinin gerekli önlemleri almadığını, kazaya, zarara ve zararın artmasına kendisinin sebep olduğunu, müterafik kusurun irdelenmemiş olup indirime de gidilmediğini, destek hesabında, ölen desteğin bedeni ve zihni çalışması sonucu elde etmekte olduğu gelirin esas alınması gerektiğini, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/198 Talimat sayılı dosyasından alınan 25.10.2018 tarihli raporda ” Davadışı şirket … Ltd.Şti.’nin ortak/müdür …’na huzur hakkı veya ücret ödemesi yapmadığı yasal defter ve kayıtlardan görülmüştür” denildiği halde sonuç kısmında “şirketten ölenin hesabına gelen ödemelerin toplamı üzerinden aylık ortalamasının alınmakla yetinildiği” ve bu rakamın bedeni ve zihni çalışmanın sonucu elde edilen ücret geliri olarak belirtilmediği halde mahkemece bu rakama ücret anlamı yüklendiği, … firmasından celp olunan şirket defter ve kayıtlarından ücret miktarı tespit edilememiş, … firmasının antetli kağıdına davacılardan …’nun da kendisi bu şirkette ortak olduğu halde “Aylık 3.400 TL maaş almaktaydı” gibi son derece sıhhati şüpheli ve asılsız bir şekilde ücret yazısı alınmak suretiyle dava tarihinden sonra delil ihdas edildiğini, şirket ortaklığı, kar payı ve işletme gelirleri gibi miras hukuku unsurlarının gelir hesabına dahil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, destek tazminatı hesabında işletme gelirlerinin esas alınmasının hatalı olduğunu, Mahkemece manevi tazminat belirlenirken davacıların ve davalı müvekkil …’nın mali ve içtimai durumları araştırılmadığını, Mahkemece dosyaya celp olunan mali durum belgelerinde davacıların düşük ücretlerle geçindikleri, davalının ise asgari ücrete çalıştığı tespit edilmiş olmasına rağmen, müvekkilinin 100.000 TL gibi astronomik bir manevi tazminata mahkum edilmesinin manevi tazminatının belirlenmesine ilişkin ilkelere aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı …’nın kendisinin ve aileinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varılmakla HMK’nın 334 vd. maddeleri gereğince adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 19/07/2013 tarihinde davalı …’nın sevk ve idaresindeki, davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı … plakalı araçla davacı …’nun eşi …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında …’nun vefat ettiği, müteveffanın eşi ve kızı olan davacıların bu vefat nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep ettikleri anlaşılmıştır. Davalı … vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde %100 kusurludur. Aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/591 Esas ve 2014/670 Karar sayılı dosyasına sunulan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün asli kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bakırköy 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/591 Esas ve 2014/670 Karar sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan …’nın taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine ilişkin hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 17.10.2018, 2017/1007 Esas ve 2018/9847 Karar sayılı tarihli kararı ile “…sanık müdafinin, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine; … sanık hakkında alt sınırdan fazla uzaklaşılmak suretiyle ceza tayini, … sanık hakkında, tayin edilen hapis cezasının mahkemece ”TCK nun 50/3 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, ” şeklindeki yetersiz gerekçe ile adli para cezasına çevrilme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi … ” kanuna aykırı olduğundan sanık müdafinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma sonrasında ceza mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 07/01/2020 tarih, 2018/779 Esas ve 2020/7 Karar sayılı karar ile sanık …’nın taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine karar verilmiş, bu kararın da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 13.01.2021, 2020/1319 Esas ve 2021/27 Karar sayılı tarihli kararı ile ” incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, cezanın üst hadden tayin edildiğine, paraya çevrilme hükümlerinin uygulanması gerektiğine, katılanlar vekilinin, cezanın alt hadden tayin edildiğine, bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiğine, takdiri indirim hükümlerinin ise uygulanmaması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün isteme uygun olarak onanmasına” karar verilmiştir. Anlaşılacağı üzere Yargıtay 12.Ceza Dairesinin bozma ilamı ile kazanın meydana gelmesine ilişkin maddi olgular bakımından sanık müdafi temyiz talebinin reddi ile bozma kararı verilmediğinden kazanın oluş şekline ve kusura ilişkin ceza mahkeme kararı kesinleşmiştir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince ceza dosyası sonucunun bekletici mesele yapılmamış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında İlk Derece Mahkemesince keşif yapılmamış olmasına ve kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Her ne kadar kaza tespit tutanağında belirleme bulunmasa da kazayı gören ve mahkemece yapılan keşif sırasında dinlenen tanık beyanlarından müteveffanın kask ve diğer ekipmanlarının bulunduğu ve kaldı ki Adli Tıp otopsi raporuna göre müteveffanın kafa kemiklerinde kırık olmadığı tespit edilmiş olduğundan kask bulunmaması doğrudan ölüm sebebi olmadığına göre müterafik kusura ilişkin davalıların istinafı yerinde değildir. Mahkemece üç ayrı heyetten aktüerya bilirkişi raporu alınmış ancak gerekçeli kararda hangi rapora hangi sebepten itibar edildiği açıklanmamış ise de destekten yoksunluk tazminatı yönünden 3. rapordaki verilere, cenaze gideri yönünden 2. rapordaki verilere, araç değer kaybı yönünden 2. ve 3. rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Destek payları yönünden hükme esas alınan 3. raporda davacılar dışında müteveffanın hayatta olan anne ve babasına da pay ayrılarak hesap yapıldığından destek paylarına; Sigorta şirketi yönünden faiz sorumluluğunun dava tarihinden itibaren başlatılmasında isabetsizlik bulunmadığından faiz başlangıç tarihine değinen istinaf talepleri yerinde değildir. Müteveffa şirket ortağı olup destek hesabında esas alınması gereken kazanç miktarı, ortağı ve müdürü olduğu şirketten fikri ve yönetsel çalışması nedeniyle elde ettiği vefat tarihinden önceki son maaş olacaktır.Davacı tarafça müteveffaya aylık 3.500 TL ücret ödendiğine ilişkin şirket yönetim kurulu tarafından imzalı yazılı belge ibraz edilmiş ise de bu konuda şirket yönetim kurulu kararı sunulmamıştır. Talimat ile müteveffanın ortağı olduğu şirket ticari defterleri incelenerek alınan bilirkişi raporunda “… Ltd Şti’nin huzur hakkı veya ücret ödemesi yapmadığı ve 2012-2013 yıllarında kar dağıtımı yapmadığı, gönderilen rakamların kar dağıtımı ile ilgisi olmadığı, … …’na … Ltd Şti’ye ortak olduğu günden vefatına kadar 21 ay geçmiş şirketten gönderilen veya çekilen rakamların ortalaması alındığında ise 71.500,00TL/21Ay- 3.404,76 TL olduğu” tespit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince destekten yoksun kalma tazminat talebi bakımından hükme esas alınan 3. aktüerya bilirkişi raporunda “… Ltd. Şti. ünvanlı şirket tarafından düzenlenen 05.05.2015 tarihli ücret belgesinde müteveffanın 29.06.2013 tarihi itibarı ile aylık net ücretinin 3.500,00 TL olduğu belirtilmektedir. Dosyada mevcut … Bankası ödeme dekontlarından davacıya ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Anılan tutar hesaba esas kazançların tespitinde dikkate alınacaktır.” açıklaması yapılarak müteveffanın ücreti aylık 3.500 TL aldığı kabul edilerek hesaplama yapılması eksik incelmeye dayalı olmuştur. Bu durumda … Ltd Şti’nin olay tarihi itibariyle ticaret sicilindeki kayıtları getirtilmeli, müteveffanın bu şirketin ortağı veya müdürü olup olmadığı denetlenmeli, limited şirket ortağı olduğunun belirlenmesi halinde öncelikle müteveffanın ortağı olduğu … Ltd Şti’ne yazı yazılarak şirket yönetim kurulu tarafından düzenlenen imzalı yazılı belgenin dayanağını oluşturacak ödemenin nasıl yapıldığı sorulmalı, müteveffaya banka yolu ile ödeme yapılıyor ise ücret adı altında yapılan ödemeleri gösterir hesap hareketleri ilgili Bankadan istenmeli, gelen yazı cevapları ve Banka kanalı ile ya da müteveffanın imzası ile ücret ödemesinin belgelenememesi halinde müteveffanın, kişisel yetenek ve emeğinin şirket gelirine katkısı belirlenmeli, müteveffanın geliri tespit edilemediği halde aynı nitelikteki bir şirkette aynı nitelikte çalışan bir kişinin elde edeceği gelir araştırılarak davacının şirket ile ilgili gerçek geliri tespit edilerek uzman yeni bir aktüer bilirkişiden bilirkişi raporu alınmalı ve usuli kazanılmış haklarda gözetilerek sonucuna göre karar verilmelidir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 21/06/2018 tarih, 2015/10024 Esas ve 2018/6209 Karar sayılı kararı). Araç değer kaybı belirlenirken aracın olay tarihindeki rayiç değerinden satış bedeli çıkartılmıştır. Ancak motosikletin hasar durumuna göre pert olup olmadığı yönünde bilirkişiden açıklama alınmadan değer kaybı tazminat talebi hakkında hüküm kurulması ve cenaze giderinin belirlenmesi için belediyeye yazı yazılarak olay tarihinde defin masraflarının ne kadar olduğu bilgisi alınmadan bilirkişi beyanı ile yetinilerek hüküm kurulması eksik incelemeye dayalı olmuştur. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla zorunlu mali sorumluluk sigortacısı meydana gelen zararı limit dahilinde gidermekle sorumlu olduğundan yargılama giderlerinden de limiti oranında sorumlu olacaktır. Zarar miktarının limiti geçmesi halinde trafik sigortacısı hükmedilen miktara ilişkin yargılama giderlerinin tamamından değil sadece poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre sorumlu tutulmalıdır. İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümde davalı … şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olduğu yazılı olmakla birlikte poliçe limitinin açıkça gösterilmemiş olması, yine sigorta limitini geçen maddi tazminata hükmedildiği halde poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre harç ve yargılama giderinin hesaplanmamış olması, avukatlık ücretinin de poliçe limiti üzerinden hesaplanmamış olması doğru olmamıştır. Dava dilekçesinde, maddi zararların temini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; kazada kullanılamaz hale gelen/değer kaybeden motosiklet için 1,000,00 TL, yoksun kaldığı destek için 1.000,00 TL, bireysel emekliliğinin bozdurulması ile ileriye dönük kar kaybı için 1.000,00 TL, defin giderleri için 1.000,00 TL, hastane giderleri için 1.000,00, kredi kartı veya kullanılan kredi var ise uğranılan faiz ve sair zararlar için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 6.000,00 TL, müşterek çocuk için 1.000,00 TL maddi tazminatın hükmedilmesini talep edildiği ve taleplerden üç tanesinin reddine karar verildiği halde ıslah edilmeyen ve reddine karar verilen tazminat kalemleri için yatırlan harç miktarı da yatırılması gereken toplam harçtan düşülerek eksik ıslah harcı alınması doğru olmamıştır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine verilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı … A.Ş. vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … A.Ş. vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- HMK’nın 334 vd. maddeleri gereğince davalı …’nın adli yardım talebinin kabulüne 4-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf talep davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/10/2021