Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1537 E. 2021/890 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1537
KARAR NO: 2021/890
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 31/10/2018
NUMARASI: 2015/716 Esas – 2018/1152 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; …’nın 22.08.2006 tarihinde dosya borçlusu … sevk ve idaresindeki … Plakalı araç ile saat 13:00 sularında geçirdiği kaza sonucu % 41,50 oranında malûl kaldığı iddiasıyla Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Bakırköy 31. İş Mahkemesinde 2013/222 Esas numaralı dosyası ile dava açtığını, Yargılama aşamasında tahkikat bitmeden davanın sigorta şirketine ihbarının müvekkili şirket tarafından talep edildiğini ancak Mahkemece ihbar yapılmadan SGK tarafından talep edilen bedelin tahsiline karar verildiğini, söz konusu ilam SGK tarafından Bakırköy … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını ve tüm alacak miktarı faiz ve fer’ileri ile birlikte 115.626,10 TL olarak 16.12.2013 tarihinde ödendiğini, mahkeme kararının Yargıtay 10. HD’nin 16.12.2014 tarih ve 2014/760 Esas, 2014/26928 Karar sayılı ilamı ile onandığını, Yargıtay onamasından sonra ödenen bedelin rücuen tahsili İçin icra takibi başlatıldığını ancak davalının haksız şekilde itiraz ettiğini, Yargıtay 10. HD’nin onama kararının taraflarına tebliğinden sonra asıl dosya kesin hükümle karara bağlandığından müvekkilinin de söz konusu kazayı yapan aracın ZMM sigortacısı olan davalı aleyhine rücuen alacak talebi ile 16.04.2015 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, söz konusu … plakalı aracın karıştığı kazanın meydana geldiği 22.08.2006 tarihinde … poliçe nolu sigorta poliçesi ile davalı şirketin zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, alacak veya tazminattan ortaklaşa ve zincirleme sorumlu olanlardan biri veya birkaçı, alacaklıya “tam ve eksiksiz” ödemede bulunmuşlarsa ve alacaklının hiçbir alacağı kalmamışsa, ödemeyi yapan sorumlu ve sorumlular, öteki sorumlulardan payları oranında istekte bulunma hakkını elde ettiklerini, meydana gelen kaza sonucu oluşan ve üçüncü kişinin ödenen zararının sigortacıdan istenmesi rücu alacağı kapsamında olduğunu, müvekkilinin ödemeden sonra rücuen alacak talepli sigorta şirketine İstanbul …icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun vekili marifetiyle itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak şartıyla itirazın iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımının dolduğunu, kazaya karışan … Plakalı aracın 06.06.2006/2007 vadeli … numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile müvekkil şirkete sigortalı olduğunu, poliçede verilen şahıs başı sakatlık azami teminat tutarı 57.500-TL. olduğunu, poliçede teminat limitinin gösterilmesi bu rakamın mutlak surette ödeneceği anlamına gelmeyeceğini, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu ve Poliçe Genel Şartlan gereğince ” Karayolu “nda meydana gelen zararların azami poliçe teminat limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğunu, sigortacı sigortalısının kusur oranına isabet eden zarardan sorumlu olduğundan, izafe edilecek kusur oranının tespitinin gerektiğini, huzurdaki dava her ne kadar sgk tarafından açılan davaya istinaden yapılan ödemeye dair rücu talebi ise de, SGK tarafından yapılan tüm ödemelerden mutlak suretle sigorta şirketinin sorumlu olacağı gibi bir hususun kabulünün hukuken mümkün olmadığını, bu sebeple, dayanak ilamsız takibe konu SGK nun taraf olduğu dava müvekkili şirkete ihbar edilmemiş olunduğundan, takip edilememiş bir yargılama ile hükme bağlanan tazminatın poliçe teminatları kapsamında ne kadarı ile sorumlu olunması gerektiği hususunun yargılamaya muhtaç olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin dolmadığını, iş mahkemesi aşamasında sigorta şirketine ihbar edilmesinin talep edildiğini, zararın rücu edilmesine dair zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerektiğini, dosyadaki diğer hatalı değerlendirme, sanki müvekkili şirketin doğrudan doğruya bir zararı doğduğunu ve zararı ihbar etmemiş gibi değerlendirme yapıldığını, burada aynı zarardan işleten sıfatı ile sorumlu olan müvekkilin, zararı tam olarak yerine getirdikten sonra ZMM sigortası gereği sorumlu olan sigorta şirketinden talep etmesinin söz konusu olduğunu, Bakırköy 31. İş Mahkemesi 2013/222 E. ve 2013/24 K. sayılı dosyasında yapılmış ve bu dosya Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin kararıyla kesinleşen kararın icra dairesine ödenen bedelin, yani trafik kazasından kaynaklanan rücu tazminine ilişkin olduğunun açık olduğunu, bu sebepten ihbar süresine dair değerlendirmenin hatalı olduğunu, burada KTK’nın 119/4 fıkra hükmüne göre ödemeden itibaren 2 yıllık sürenin uygulanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava işleten tarafından SGK ya ödenen tazminatın, zorunlu mali sorumluluk sigortacısıdan rücuen tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı KTK’nın 109/4 maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının zamanaşımı başlığını taşıyan C.8 maddesinde, “motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, davacı işleten yönünden rücu hakkı kendi yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiği (hak sahiplerine ödemenin yapıldığı) tarihte doğmakta olup zamanaşımı da bu tarihte işlemeye başlayacaktır. Somut olayda, davacı işleten tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Bakırköy 31. İş Mahkemesinde 2013/222 Esas numaralı dosyası ile tahsiline karar verilen ilamın SGK tarafından Bakırköy … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını ve tüm alacak miktarı faiz ve fer’ileri ile birlikte 115.626,10 TL olarak 16.12.2013 tarihinde ödeme yapıldığı, davalı aleyhine 16/04/2015 tarihinde icra takibi başlatmıştır. TBK 154. maddesi zamanaşımının kesilmesi durumlarını belirtmiş, ikinci maddede gibi alacaklı dava veya defi yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa zamanaşımının kesileceğini hüküm altına almıştır. TBK’nın 156. maddesine göre zamanaşımının kesilmesi ile yeni bir süre işlemeye başlar. Bu durumda davacı … şirketi tarafından ödeme tarihinden itibaren iki yıllık süre içinde icra takibi başlatıldığına göre zamanaşımı süresi dolmamıştır. KTK’nın 109/3.maddesinde düzenlenen ceza (uzamış) zamanaşımı, sadece KTK’nın 109/2. maddesi gereğince motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların haksız fiil sorumlularından tazmini talebi ile açılan davalar için öngörülmüştür. Oysa eldeki dava, haksız fiil faili aleyhine açılan bir tazminat davası olmayıp ZMSS poliçesine dayalı olarak işleten tarafından sigorta şirketi aleyhine açılmış olduğundan KTK’nın 109/3. maddesindeki zamanaşımı hükmünün olaya uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince somut olaya zamanaşımı bakımından uygulanması gereken 2918 sayılı KTK’nın 109/4. maddesi yerine KTK 109/3 maddesine göre değerlendirme yapılarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/05/2021