Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1526 E. 2019/741 K. 17.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1526
KARAR NO : 2019/741
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/11/2018
NUMARASI : 2016/673 Esas- 2018/872 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/05/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkillerinden … oğlu, … ise kardeşi olan … kullandığı… plakalı araçla 14/12/2014 tarihinde meydana gelen kazada vefat ettiğini, davacı … 10. sınıf öğrencisi olduğunu, anne ve kız kardeşin müteveffanın yardımlarıyla geçindiklerini, mevcut durumda sosyal yardımlaşma vakfından yardım alacak duruma düştüklerini, sigorta şirketine başvuruda bulunulduğunu ancak tazminat ödenmediğini, kazanın meydana geldiği dönemde müvekkillerinin 3. kişi konumunda olduğunu belirterek davacı … için 1.000 TL, … için 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ile dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Davanın kabulü ile 86.850,37 TL tazminatın dava tarihi olan 17/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili davacıya ödenmesine” karar vermiştir. Mahkeme 15/01/2019 tarihli tashih şerhi ile de “Mahkememizin 27.11.2018 tarihli celsesinde her ne kadar davacılardan …hakkında hüküm tesis edilmiş, ancak diğer davacı … hakkında hüküm kurulmadığından, bu davacı yönünden davanın reddine, Davacılardan …hakkında davanın ret edilmiş olması nedeniyle av.asgr.ücret tarifesi gereğince davalı yararına 1.000,00 TL vekalet ücretinin bu davacıdan alınarak, davalı tarafa verilmesine, şeklinde kararın tashihine, (düzeltilmesine)” karar vermiştir.Davacılar vekili vermiş olduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili … öğrenci olduğunu, ailenin … vefatından sonra fakir duruma düştüğünü, Kaymakamlık yardımıyla geçindiğini, müteveffanın davacı … da desteği olduğunu, bu nedenle davacı … için de makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini, diğer davacı açısından için ise herhangi bir istinaf yapılması halinde değişen asgari ücret dahilinde yeniden hesap yapılması gerektiğini beyan etmiştir.Dava tek tarflı trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. İlk Derece Mahkemesince, verilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında hangi davacı için ne miktarda tazminat talebinin kabulüne ve reddine karar verildiği açıklanmaksızın davanın kabulüne karar verildiği yazılmış, kararın gerekçesinde davacı … açtığı davanın kabul edildiği, diğer davacı … açtığı davanın reddine karar verildiği açıklanmış; 15/01/2019 tarihli tashih şerhi ile de mahkemece davacılardan … hakkında hüküm tesis edildiği ancak diğer davacı … hakkında hüküm kurulmadığı açıklanarak davanın reddine ve reddedilen dava yönünden de davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine karar verildiği açıklanmıştır.Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir.Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.Hükmün tavzihi ile tashihi şartları, HMK’nın 304. ve 305. maddelerinde düzenlenmiş olup; tashih için karar içeriğinden anlaşılan ancak basit hesap ya da yazım hatası nedeniyle hükümde oluşan bir hatanın bulunması; tavzih için ise açık olmayan ya da birbiriyle çelişkili olan hüküm kısımlarının bulunması gerekmektedir. Bu itibarla, ne tavzih ne de tashih yoluyla, mahkeme kararında yer almayan yeni bir yükümlülüğün taraflara yüklenmesi ya da bir hakkın taraflara sağlanması mümkün değildir. Anılan Kanun’un 305/2. maddesinde de “Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez” denilmek suretiyle bu husus açıkça ifade edilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince, kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ” Davanın kabulü ile 86.850,37 TL tazminatın dava tarihi olan 17/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine …” karar verilmiştir. Ancak kararın gerekçesinde, davacı … açtığı davanın kabul edildiği, diğer davacı … açtığı davanın reddine karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmıştır. Ayrıca HMK’nın 304.maddesine aykırı şekilde tashih şerhiyle hükümde değişiklik yapılarak davacı … tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir. Bu yönüyle yapılan tashih işleminin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde değişiklik yaparak davanın esası hakkında karar verme yetkisinin bulunmadığı da dikkate alındığında yapılan tashih işleminin kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yarattığı, gerekçeli kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunduğu, karar ve tashih şerhinin yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırı bulunduğu açıktır.Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, kabule göre diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine bu aşamada yer olmadığına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1-HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden tarafa iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/05/2019