Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/146 E. 2021/171 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/146
KARAR NO : 2021/171
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/05/2018
NUMARASI : 2016/319 Esas – 2018/523 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müteveffa … 16.02.2016 tarihinde kendi sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Urla-Çeşme istikametinde otobanda seyir halinde iken … sevk ve idaresindeki … dorse plakalı, … plakalı çekici ile çarpıştığı ve trafik kazası neticesi müteveffa … olay yerinde hayatını kaybettiği, kaza anında müteveffa … kullandığı … plakalı aracın ZMS trafik sigortasının davalılardan … sigorta tarafından yapıldığını, kazaya karışan sürücüsü …, işleteni … olan … plakalı çekicinin ZMMS poliçesinin de davalılardan … tarafından düzenlendiği, müteveffa ölüm tarihinde elektrik ustası olarak çalışmakta olup bu mesleği uzunca süredir yaptığı, ölüm tarihinde aylık ortalama kazancının 3.500 TL olduğu, geriye mirasçı olarak eşi … ve oğlu … kaldığı, … müteveffanın annesi olduğu, müvekkillerinin her biri için müteveffanın ölümü nedeniyle fazlaya dair talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi itibari ile davalıların sorumlu olduğu teminat miktarı ile sınırlı olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davacılar vekili ıslah dilekçesinde müvekkili … için 177.263,28 TL, … için 26.885,82 TL, … için 42.222,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … A.Ş..’den tahsilini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 14.12.2015/2016 tarihleri arasında geçerli ZMS trafik sigorta Poliçesi ile … adına ölüm halinde kaza tarihi itibarıyla şahıs başına 290.000,00 TL’sine kadar azami sorumluluk hadleri sigorta ettirildiği, sigorta şirketinin işbu sorumluluğu kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğu, davacılar, davaya konu ettiği talebiyle ilgili olarak müvekkil sigorta şirketine dava tarihinden önce herhangi bir başvuruda bulunmadığı ve dolayısıyla müvekkil şirketin davacıya karşı temerrüdü söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş.’nin cevap dilekçesine rastlanmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile … için 177.263,28 TL, … için 26.885,22 TL, … için 42.222,00 TL, destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı mapfre sigortadan alınarak davacılara verilmesine, Davalı …A.Ş ‘ne karşı açılan davanın reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalı … AŞ vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemede yapılan yargılama aşamasında müvekkillerinin desteğinin gerçek kazancının tespiti yönünde herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi taraflarınca bildirilen tanıkların da dinlenilmediğini, mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan dosyanın doğrudan bilirkişi heyetine sevk edildiğini ve bilirkişilerce destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alındığını, müvekkilinin gerçek ücreti tespit edildikten sonra yeniden bir bilirkişi incelemesi yapılmasının gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazada müteveffanın %100 oranında tam kusurlu olduğu halde davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda yapılan değişiklikle 01.06.2015 yürürlük tarihinden itibaren sürücünün %100 tam kusuru ile meydana gelen trafik kazasında vefatı halinde hak sahiplerinin destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceğini, gerek poliçe tanzim tarihi gerek kaza tarihinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın yürürlük tarihinden sonra olması nedeniyle somut olaya uygulanması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından,16.02.2016 tarihinde davalı … A.Ş. sigorta şirketine kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS sigortalı bulunan müteveffa sürücü … idaresindeki … Plakalı araç ile diğer davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı bulunan sürücü idaresindeki … dorse plakalı, … plakalı çekici çarpışması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde araç sürücüsü … vefat ettiği, İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporuna göre … plakalı araç sürücüsü müteveffanın kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi …, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür.Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesi (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; Yine Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptaline karar verilmiştir. Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin iptali ile KTK’un 92. maddesinde düzenlenen “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” kapsamında genel şartlara yapılan atıf kaldırılmıştır. Böylece KTK’un 92. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” açıkça düzenlendiğine göre artık kanunun bu hükmünde yer almayan Genel Şartlar A.6. maddesinde altında sayılan teminat dışı haller geçerli olmayacaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31.10.2017 tarih, 2017/3610 E. ve 2018/4373 K. sayılı kararı ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk(Trafik) Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden sonraki kazalarda, genel şartların yürürlüğe girdiği tarih esas alınarak bu tarihten sonra düzenlenen poliçelerde yeni Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle sürücünün asli kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında olduğu yönünde karar verilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinde ki “Genel Şartlar” ifadesi ile 92. maddesinin “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler” ifadesini içeren (i) bendini iptaline karar vermiş olması ile artık Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unda sigortacının sorumluluğunu daraltan hükümlerinin uygulanması olanaklı olmadığından zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat dışında kalan hallerin belirlenmesinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Genel Şartların 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olmayan ve kanun hükmünü daraltmayan hükümlerinin esas alınması gerekecektir. Bunun doğal sonucu olarak da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yer almadığı halde Genel Şartlarda yer alan teminat dışı hallerin uygulanması olanaklı değildir. 01/06/2015 yürürlük tarihli Genel Şartların A.6. maddesinin (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat dışı olduğu düzenlenmiş; Aynı yönde düzenleme 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine, 14/04/2016 tarih 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen (h) bendi ile getirilmiş ve “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” teminat kapsamı dışında kalan hususlardan sayılmıştır. Aynı Anayasa Mahkemesi Kararında Karayolları Trafik Kanun’un 92. maddesinin (h) bendinin iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Anayasa mahkemesi ret gerekçesinde kanunda yer alan “ilgililerin” kim olduğuna açıklık getirmiş ve trafik kazası sonucu zarar gören kişinin dışındaki tazminat talep edebilecek kişiler olarak tanımlamıştır. Anayasa Mahkemesi ayrıca “…sigortalının sorumluluk riski…” kavramının tanımını ve kapsamını belirlemiştir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortacı KTK’un 91. maddesine göre KTK’un 85. maddesinde belirtilen işletenin riskini üstlendiğine göre sigortalının sorumluluk riski KTK 85. maddesinde belirlenen risktir. Bu nedenle sigortacının sorumluluğu işletenin sorumluluğu ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla işletenin sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacının da sorumlu olmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. İşletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal etmediğinin belirlenmiştir. Bunun bir sonucu olarak özellikle %100 kendi kusuru ile ölen sürücü yada işleten ile yine eylemlerinden sorumlu olduğu sürücüsünün %100 kusuru ile ölen işletenin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kalanların zararlarından nasıl işleteni sorumlu tutamayacaksak işletenin riskini üstlenen sigorta şirketini de sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı belirlenerek bu konuda yeni bir tartışma yaratılmasının önüne geçilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi …, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 21). O halde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesine (h) bendi yürürlük tarihi olan 14/04/2016 tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanacağından bu tarihten önce sürücü yada işleten olan desteğin tek taraflı ve tam kusuru ile gerçekleşen kazalarda ölümü nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmesi halinde poliçe tarihinde yürürlükte bulunan (6704 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikten önceki) Karayolları Trafik Kanunu’nun 92.maddesi metni ile ilgili yargısal içtihatların uygulaması gerekecektir. Bu durumda ise YHGK’nun 22.02.2012 tarih, 2011/17-787 Esas ve 2012/92 Kararı gereğince “… sürücünün ya da işleten/sürücünün tam kusurlu olarak yapmış olduğu kazalarda sürücünün veya vefat eden işletenin desteğinden yoksun kalanların zararlarının aracı zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına alan sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerektiği yönünde hukuki değerlendirme yapmıştır. Bu sonuca ise; “KTK’nın 92. maddesinin “b” bendinde işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararların sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakıldığı, tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğunun benimsendiği, destekten yoksun kalma tazminatına konu zararın, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan bir zarar olduğu, bu zarardan doğan hakkın desteğe ait olmamasına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olmasının da düşünülemeyeceği, sürücü veya işleten desteğin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zararın gerek Kanun gerek Genel Şartlar kapsamıyla teminat dışı bırakılmadığı, destekten yoksun kalanların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceği ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesinin olanaklı olduğunun” kabulü gerekecektir (Benzer yönde YHGK’nun 16.01.2013 tarih, 2012/17-1491 Esas, 2013/74 Karar; 15.06.2011 tarih, 2011/17-142 Esas, 2011/411 Karar; 27.06.2012 tarih, 2012/17-215 Esas, 2012/413 Karar; 18.11.2015 tarih, 2014/17-1441 Esas, 2015/2629 Karar sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 14/12/2015, kaza tarihi ise 16/02/2016 olup yeni Genel Şartlar yürürlükte olmakla birlikte KTK’nın 92.maddesine (6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 14/04/2016 tarihinde) eklenen (h) bendi yürürlükte değildir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların poliçe tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 92.maddesine göre sigortacının sorumluluğunu daraltan “Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı A.6. maddesi uygulanmayacağından İlk Derece Mahkemesince desteğinin tam kusuru ile meydana gelen kazada davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf itirazı yerinde değildir.Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun ve malul olan davacının kaza tarihi itibariyle gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın belirli bir meslek icra eden kişilerden ise SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/910 Esas ve 2019/12325 Karar sayılı ilamı).Davacı vekili yargılama sırasında bilirkişi raporuna itirazında davacının işyeri sahibi olup aylık kazancının ortalama 3.500,00 TL olduğundan emsal ücret araştırmasına göre hesaplama yapılması gerektiğini belirtmiş, mahkeme ara kararı ile itirazı değerlendirerek, dava dilekçesinin 4. maddesinde desteğin sigortalı olarak çalıştığını beyan ettiğinden emsal ücret araştırılması yapılarak ek rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir. Bu durumda dava dilekçesinde açıkça desteğin sigortalı olarak çalıştığının bildirilmesi ve ücretin tanık beyanı ile ispatının mümkün olmaması karşısında desteğin geliri asgari ücret üzerinden kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Bu nedenlerle; davacılar vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ve davalı … AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İl Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 16.829,57 TL harçtan peşin alınan 4.207,39 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.622,18 TL harcın davalı … AŞ’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/02/2021