Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1448 E. 2021/114 K. 29.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1448
KARAR NO : 2021/114
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/09/2018
NUMARASI : 2014/1027 Esas – 2018/848 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … idaresinde bulunan ve diğer davalı sigorta şirketinin Karayolları Zorunlu Trafik Sigortası poliçesi ile sigortalı olan … plaka sayılı aracın vekil edenlerinin murisi olan … çarpması sonucu … olay yerinde yaşamını yitirdiğini, kazanın davalılardan … arabayı çok hızlı ve kontrolsüz bir şekilde kullanmasından kaynaklandığını, … henüz 4 yaşında ve evin ilk çocuğu olduğunu, ölümünün ailede çok büyük tahribat yarattığını, maddi tazminat yönünden ise davalarının belirsiz alacak davası olarak açtıklarını belirterek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davacılardan … için 500,00 TL, … için 500,00 TL olmak üzere şimdilik toplam 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının müştereken ve müteselsilen tahsiline, yine … için 70.000,00 TL, … için 70.000,00 TL ve … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın davalı … alınmasına, hükmedilecek tazminat miktarına dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; vekil edeni şirketin … plakalı aracı 09/04/2012 tarihinden başlayarak bir yıl süreyle trafik poliçesi ile sigortalamış olduğunu, sigortalının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sorumluluklarının bulunduğunu bildirmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacıların müşterek çocuklarının 17/03/2008 doğumlu olduğunu, talep edilen destekten yoksun kalma zarar iddiasının varsayımlı (farazi) destekten yoksun kalma şeklinde olduğunu, yaşanan kaza nedeniyle vekil edeninin de derinden üzüldüğünü, davacılar ile görüşmek istediğini ancak olumlu bir sonuç alamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı tarafın maddi tazminat davasının kabulü ile davacı … için 63.811,56 TL, davacı … için 62.667,97 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp anılan davacılara verilmesine, Davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için takdiren 10.000,00 TL, davacı … için takdiren 10.000,00 TL ve davacı … için takdiren 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı … dava tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte alınıp davacılara verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sanığın kaza anında çok hızlı ve sorumsuz olduğunu, maddi tazminat hesabının yanlış yapıldığını ve hükmedilen miktarın çok düşük olduğunu, asgari ücret müteveffanın alabileceği en düşük ücret olup bunun üzerinden hesaplama yapılmasını kabul etmediklerini, bilirkişi raporunda kaza sırasında 4 yaşında olan … muhtemel yaşam süresinin TRH -2010 tablosuna göre hesaplama yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; tazminat hesaplamasında kusur oranlarının dikkate alınmadığını, emsal gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı kendi kusuruyla kendi ölümüne neden olan sürücünün, “kullanmış olduğu aracın sigortacısına” karşı açtığı davalara ilişkin bir karar olduğundan davaya konu kazada davacıların murisinin yaya konumunda olup, yayanın kendi kusurunun karşı araç sürücüsüne yüklenmesinin söz konusu olmadığını ve anılan karardaki olay ile huzurdaki davaya konu somut olayın tamamen farklı olay olduğunu, müteveffanın davacılara 14 yaşından itibaren destek olacağı ve davacıların 14 yaşına kadar yetiştirme gideri yapacağı kabul edilerek kurulan hükmün hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat yönünden tanıklarının dinlenilmesi talebi hakkında karar verilmediğini, bilirkişi raporlarına itirazlarının değerlendirilmediğini, müvekkilinin kusurlu olmadığını, destek tazminatının yüksek hesaplandığını, raporlar arasında çelişki olduğunu, mahkeme tarafından ıslaha yönelik ara karar kurulmadan ıslah yapılmasının hatalı olduğunu, ıslaha karşı zamanaşımı dolduğunu, ceza dosyasının Yargıtay incelemesinde olduğunu, kusur oranının kesinleşmediğini, görevsizlik kararı verilen dosya yönünden vekalet ücreti takdir edilmediğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 17/06/2012 tarihinde davalı sigorta şirketine kaza tarihini kapsar şekilde zmms sigortalı davalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın yaya olan … çarpması ile meydana gelen trafik kazasında … vefat ettiği, olay nedeniyle vefat edenin desteğinden mahrum kalan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesince davacılar desteği yayanın kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla desteğe çarpan araç sürücüsünün ve sigortacısının zararın tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Tam kusurlu sürücü veya işleten yakınlarının açtıkları davalarda, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmaları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına ilişkin Yargıtay içtihatlarından anlaşılması gereken, sürücü veya işleten kusursuz olsalar bile sigorta şirketinin tazminat yükümlülüğünün bulunduğu değil, sürücü veya işleten kusurunun destekten yoksun kalan üçüncü kişileri etkilemeyeceğidir. Somut olayda da; davalı sürücü … ile sürücülüğünü yaptığı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan davalı sigorta şirketi, araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olup, aracın çarptığı yayanın kusurlu olması halinde tazminat yükümlülüğü kusur durumuna göre belirlenmesi gerekirken mahkemece aksi yönde karar verilmesi doğru olmamıştır. ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/23637 E. ve 2017/5012 K., 2014/8957 E.ve 2016/4281K., 2013/4152 E. ve 2014/4681 K. sayılı kararları).Davaya konu olay ile ilgili kaza tespit tutanağında davalı sürücünün KTK’nın 84 ve 52/1b maddesi gereğince 1. dereceden, müteveffanın kod 2 kuralını ihlal ettiği ancak yaşı nedeni ile ailesinin sorumlu olduğu belirtilmiş, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1324 Esas ve 2015/276 Karar sayılı dosyasında keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda davalı sürücünün 1. dereceden, müteveffanın 2. dereceden kusurlu olduğu, hükme esas alınan 17/04/2014 ve 13/04/2015 tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporuna göre ise davalı sürücü … tali derecede, müteveffanın asli derecede kusurlu olduğu, davalı sürücünün cezalandırılmasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, mahkemece aldırılan 13/04/2016, 29/11/2017 ve 11/05/2018 tarihli bilirkişi raporlarına göre kazanın meydan gelmesinde davalı sürücünü %25, müteveffanın ise % 75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında ceza davasının sonucunun bekletici sorun yapılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmiş ve tarafların kusura yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Tazminatın dayandığı kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. 17/06/2012 Kaza tarihi ile 23/05/2018 ıslah tarihi dikkate alındığında, ıslah tarihinde 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca ıslahın tahkikatın tamamlanıncaya kadar yapılabileceğinin düzenlendiği, mahkemece bu yönde bir karar oluşturmanın zorunlu olmadığı bu nedenle ıslah yapılma zamanı ve zamanaşımına değinen istinaf talebi yerinde değildir.Somut uyuşmazlıkta kaza tarihine göre Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereğince PMF Yaşam Tablosu dikkate alınarak tazminat hesaplaması yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak Mahkemece yargılama sırasında 13/04/2016, 29/11/2017 ve 11/05/2018 tarihli aktüerya bilirkişi raporu alındığı, üç rapor arasında hesaplama yöntem ve kriterlerinin farklı olduğu görülmektedir. Mahkemece gerekçeli kararında hangi gerekçe ile 11/05/2018 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmeden ve yine hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazlar hakkında değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması doğru olmamıştır. Yerleşik Yargıtay içtihatları ve süregelen yargısal uygulamalarda trafik kazası sonucu ölen küçük çocuk ölmeseydi 18 yaşına gelmesi ile birlikte gelir elde edeceği ve ana ve babaya bakması muhtemel olduğu kabul edilmesine rağmen desteğin 14 yaşına gelmesi ile gelir elde edeceği kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması doğru olmamıştır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, desteğin yaşasa idi elde edeceği asgari ücret düzeyindeki gelirden davacı anne ve babasına destek olacağı kabul edilerek zarar hesabı yapılmıştır. Ancak mahkemece davacı anne ve babanın sosyal ve ekonomik durumu, yaşadıkları yer, eğitim durumu konularında araştırma yapmadan desteğin yasaşaydı ileride asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceğinin kabulü ile buna göre yapılan hesaplamaya göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK’nın 331/2.maddesine göre de “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder.” hükmü gereğince mahkemece karar verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmemesi de doğru olmamıştır. Davalı … vekilinin manevi tazminatın değerlendirilmesi yönünden tanık deliline dayandığı ve süresi içerisinde tanık listesini de sunduğu halde tanıklarının dinlenmemiş olması da eksik incelemeye dayalı olmuştur.Bu durumda, Mahkemece davalının gösterdiği ve açıkça vazgeçmediği tanıklarının dinlenmesi, davalının dinlemeyen tanıkların dinlenmesinden açıkça vazgeçmesi halinde ise davacı bu tanıkların dinlenmesinden vazgeçilmesine muvafakat etmez ve tanıkların dinlenmesini isterse, gerekli masraf davalı tarafça karşılanmak suretiyle HMK’nın 240 ve devamı maddeleri uyarınca tanıkların dinlenmesi için davalı tarafa imkan tanınması gerekmektedir.Manevi tazminat miktarına yönelik istinaf başvurularının tanıkların dinlenilmesinden sonra değerlendirileceği nedenle bu aşamada değerlendirilmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı … A.Ş. vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekili, davalı … A.Ş. Vekili ile davalı … vekilinin kısmen istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar, davalı … A.Ş. ile davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/01/2021