Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1418 E. 2021/885 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1418
KARAR NO: 2021/885
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2015/919 Esas – 2018/978 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 18.03.2015 tarihinde müvekkillerinin oğlu olan … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Kırşehir istikametinden Yağmurlu istikametine seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde tek taraflı ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, oluşan kazada müvekkillerinin oğlu …’nin hayatını kaybettiğini, … Sigorta A.Ş’nin 3023611 no ile zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalandığını, müvekkillerinin davasını salt mirasçı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan 3. Kişi sıfatıyla açtıklarını, bu nedenlerle, haklı davalarının kabulü ile tahkikat sonucunda müvekkillerinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere her bir davacı için 500,00 TL toplamda 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Davacı tarafın, … plakalı aracın davalı şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğundan bahisle murisi ve aynı zamanda aracın sürücüsü …’nin vefatı sebebiyle tazminat talep ettiklerini, alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, açılan davanın reddinin gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre dava konusu kaza sırasında vefat eden işletenin ehliyetsiz ve alkollü olduğunu, bu nedenle sigortalı …’ye ve sürücüye dolayısıyla varislere dolayısıyla davacı tarafa rücu edilmesi gerekeceğini, burada alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, işleten ve sürücünün ölümünün trafik sigortası teminatına girmediğini sürücünün %100 kusurlu olarak yapmış olduğu kaza sonucunda vefat etmesi sebebiyle varislerinin tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, davacılarının talebinin trafik sigortası teminatına girmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ” Davanın kabulü ile, davacı … yönünden kabul edilen miktar olan 28.356,71-TL’nin 16/12/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı … yönünden kabul edilen miktar olan 26.126,45-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağı kısmen devralan ve bu miktar yönünden davacı konumuna gelen … yönünden kabul edilen miktar olan 23.000,00-TL’nin alacağın devir tarihi olan 18/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilleri … ve … alacaklarının toplamda 23.000 TL’lik kısmını, tazminat davası devam ederken …’ye temlik ettiği, mahkemenin kararında da temlik alacaklısı lehine 23.000 TL’ye hükmedildiğini, diğer davacılardan farklı olarak, temlik alacaklısı yönünden devir tarihi olan 18.07.2017 tarihi faiz başlangıç tarihi olarak kabul edildiğini, alacağın devir edilmesi faiz başlangıçları açısından fark oluşturmaması gerekirken, temlik alacaklısı yönünden dava tarihinden çok daha ileri bir tarih olan 18.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek faize hükmedilmesinin usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, aleyhlerine açılan davanın reddi gerekirken verilen kararın yasaya aykırı olduğunu, trafik sigortası Yeni Genel Şartları uyarınca sürücünün %100 kusurlu olarak ölmesi sonucu varislerin destekten yoksunluk tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını, bu nedenle aleyhlerine açılan davanın reddi gerekirken verilen kararın yasaya aykırı olduğunu, işleten ve sürücünün ölümü trafik sigortası teminatına girmediğini, sürücünün %100 kusurlu olarak yapmış olduğu kaza sonucunda vefat etmesi sebebiyle varislerinin tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, davacılarının talebi trafik sigortası teminatına girmediğini, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 18/03/2015 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş.’ye kaza tarihini kapsar şekilde ZMSS poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ye ait … plakalı aracın davacıların çocukları sürücü …’nin vefat ettiği, davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları ) Somut olayda davaya konu trafik kazası 18/03/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı tarafça sigortalı aracın ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi ise 24/04/2014 dur. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde, yeni Genel Şartlar ise 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, kaza tarihi ile poliçe tarihi, sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği ve poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından, davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Davanın temlik edilen kısmı yönünden de faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken hatalı şekilde temlik tarihinden başlatılması ise doğru olmamıştır. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, B- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın KABULÜ ile, A-Davacı … yönünden kabul edilen miktar olan 28.356,71-TL’nin 16/12/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, B-Davacı … yönünden kabul edilen miktar olan 26.126,45-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, C-Alacağı kısmen devralan ve bu miktar yönünden davacı konumuna gelen … yönünden kabul edilen miktar olan 23.000,00-TL’nin alacağın 16/12/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Karar harcı 3.721,74 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 27,70 TL ve ıslah harcı olarak yatırılan 262,00 TL olmak üzere toplam 289,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.432,04 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına, 3-Davacı tarafça yatırılan toplam 289,70 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 4-Davacı tarafça yapılan 32,40 TL ilk masraf, 171,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 803,40 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.343,15 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 103,38 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 121,30 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3- Davalı yönünden alınması gereken 3.721,74 TL’den davalı tarafça peşin olarak yatırılan 974,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.747,34 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına, 4- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/05/2021