Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/14 E. 2019/166 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/14
KARAR NO : 2019/166
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 10/10/2017
NUMARASI : 2015/509 Esas – 2017/944 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Hizmet Kusurundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 08/03/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların miras bırakanı …. hayatını kaybettiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü … ve yolda aydınlatma bulunmadığından davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kusurlu olduğunu, diğer davalı …. A.Ş’nin ZMSS sigortacısı olduğunu, meydana gelen kaza soncuu …. vefatından dolayı davacıların maddi ve manevi zarara uğradıklarını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, davalılar …. ve …. Sigorta aleyhine açılan davanın işbu dosyadan tefrikine ve ayrı bir esasa kaydedilerek yargılamanın yapılmasına ve davacılar tarafından davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın yargı yolu dava şartı noksanlığı yönünden HMK 114 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, hizmet kusurundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre, kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Anayasa’nın 125/1.fıkrası ile idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olduğu; 2577 sayılı İYUK 2-b bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından, idari yargı yerinde tam yargı davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesine göre “işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebep verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargı’da görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez.”. Ancak 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesi, 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değiştirilmiştir. 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesinde yapılan değişiklikle, kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanunun amacına uygun biçimde adli yargıda davanın görülmesi esası benimsenmiş ancak hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların da bu kapsamda değerlendirileceğine yönelik herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir.KTK’nın 110. maddesinde, 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yapılan değişikliğin genel gerekçesinde ” KTK, kamuya ait araçların karayolu üzerindeki seyrini ( md 85. 86. 90 . 106. 109 ve diğerleri ) kendi kapsamına almış ve bu nevi araçların sebebiyet verdikleri zararların tazmini davaları doğru olarak adli yargıda görülmüştür. ”. Madde gerekçesinde ise ” komisyon; kanunun kamu araçlarının kara yolundaki seyrini ve bu sırada oluşan haksız fiilleri özel hukuka bağlı kılmış olması karşısında ( md 106 ), bu tür fiillerden kaynaklanan davaların adli yargıda görülmesini, bu kabulün kaçınılmaz sonucu olarak görmektedir. Sonuç olarak, kamuya ait olan araçların sebebiyet verdiği trafik kazaları ile hemzemin geçitlerde meydana gelen tren-trafik kazaları düzenleme yoluna gidilmiştir.” şeklinde kanun koyucunun amacını ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararıyla iptal edilen 6100 sayılı HMK’nın 3. maddesinde “her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır.” hükmüne yer verilmişti. Buna göre, mala ilişkin zararlar madde kapsamı dışında bırakılmış olup idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı mala ilişkin zararların tazminine ilişkin davalara idari yargı yerinde bakılması gerekmekteydi.Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararı 19/05/2012 tarihinde R.G.’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde “dava konusu kuralla sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararları ve ölüm nedeniyle maddi-manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmektedir. Buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar, kapsama alınmadığından, sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları, İdari Yargı’da görülmeye devam edecek, bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda, bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir.” denilmiştir.Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2016 tarih, 2014/1163 E. “2016/909 K: sayılı ilamında “….KTK’dan doğan sorumluluk davaları 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen “motorlu aracın işletilmesinin” sonucu doğan zararlar nedeni ile “motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin” sorumlu olduğu davalardır. Yani KTK’nun 106. maddesi gereğince Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların işletilmesi nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla (KTK’nun 85. maddesi gereğince) kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davalar adli yargı kolunun görev alınana girmektedir. Buna karşın kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı KTK’na göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve yukarıda sözü edilen KTK’da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin herhangi bir düzenlemenin ayrıca KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir. … Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 gün ve 2015/17-225 E., 2015/2370 K., 04.11.2015 gün ve 2015/17-86 E.,2015/2364 K., ile 04.11.2015 gün ve 2015/17-1869 E., 2015/2369 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir….” şeklinde karar verilmiştir.Tüm bu yasal düzenlemeler, Anayasa mahkemesi kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları bir arada değerlendirildiğinde; davanın konusunu oluşturan olayda davalı idarenin, hizmet kusuru bulunup bulunmadığını araştırma görevinin, idari yargının görev alanında bulunduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince verilen, davaya bakmaya idari yargının görevli olduğuna ve mahkemenin görevsizliğine dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili tarafın yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’sinin mahsubuyla 8,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına, istinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/02/2019