Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1349 E. 2019/3676 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1349
KARAR NO : 2019/3676
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 30/11/2018
NUMARASI : 2018/8992 D.İş Esas 2018/8980 D.İş Karar(İtiraz Hakem Heyeti 02/11/2018 tarih, KİT/2018-183)
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/10/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin 11/07/2014 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığını, bu kazaya sebebiyet veren … plakalı çekicinin kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu, ZMSS poliçesi nedeniyle … A.Ş’ne başvurulduğunu ancak kazadan 14 gün önce ZMSS poliçesinin iptal edilmesi nedeniyle…A.Ş tarafından taleplerinin reddedildiğini, Güvence Hesabı’na karşı Komisyona yapılan başvurunun 03/11/2015 tarih ve 2015/E.20726 sayılı kararı ile reddedildiğini ve anılan kararda sorumluluğunun … A.Ş’de olduğunun belirtildiğini, poliçenin fesih tarihinin tramer kayıtlarındaki 27/06/2014 olduğu bu nedenle 11/07/2014 tarihi itibariyle … A.Ş’nin sorumluluğunun devam ettiğini, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin 13/03/2015 tarih ve 153 sayılı sağlık Kurulu raporunda müvekkilinin maluliyet oranın %38.2 olarak belirlendiğini, müvekkilinin gelirinin asgari ücret olduğunu ileri sürerek sigorta şirketinin temerrüt tarihi olan 18/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL’lik maddi tazminatın tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuranın iş bu başvuruyu yapmasında hukuki menfaatinin bulunmadığını,…plakalı araç için 27/06/2014 tarihinde satış dolayısıyla zeyilname düzenlendiğinden hasarın poliçe kapsamı dışında kaldığını ve müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, müvekkili şirkete yapılmış geçerli bir başvurunun bulunmadığını, hatır taşımasının söz konusu olduğunu ve sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin sigortalının kusuru oranında ve teminat limitiyle sınırlı olarak sorumlu olduğunu ileri sürerek başvurunun reddini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti, “başvuru sahibinin talebinin kabulü ile 238.480,60 TL sürekli sakatlık tazminatının … A.Ş tarafından 19/06/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile başlayan başvuru sahibine ödenmesine,” karar verilmiş, davalı vekilinin bu karara karşı itiraz etmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından itirazın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilinin istinafı üzerine Dairemizin 24/05/2018 tarih 2017/1063 Esas 2018/796 Karar sayılı ilamı ile itiraz hakem heyeti kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından “İtiraz Hakemliğimiz esas hakkında karar verme yetkisi bulunmadığından yetkili ve görevli mahkemede yargılamanın yapılması için dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesine” karar verilmiştir. Bu krara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;İtiraz Hakem Heyetinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi 31/05/2017 tarih 2017/1063 Esas 2018/796 Karar sayılı kesin ilamına uymadığını, eksik hususların gidermeksizin yetkisizliğine karar verdiğini ve bir bakıma ilk kararında direndiğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin denetim yetkisini ihlal ederek hak arama özgürlüğüne gölge düşürdüğünü kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Dava taraflı trafik kazası nedeniyle işgöremezlik tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut olayda, dairemizin 24/05/2018 tarih 2017/1063 esas 2018/796 karar sayılı ilamı ile yargılamanın tahkim yargılaması olduğu göz önünde bulundurularak Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerinden seçilmiş adli tıp uzmanlarından oluşacak 3 kişilik heyetten kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” esas alınarak, davacının kaza nedeniyle maluliyetinin tamamen veya kısmen iyileşmesinin mümkün olup olmadığı ve mümkün değilse kalıcı maluliyet oranının belirlenmesi ve sonucuna göre aktüer bilirkişiden ek rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığı nedenle Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince verilen kararın HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca kaldırılması ve dosyanın açıklanan biçimde işlem ve değerlendirme yapılarak karar verilmek üzere, tahkim komisyonuna gönderilmesine karar verilmiştir. Kaldırma gönderme kararı sonrasında, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince; 02/11/2018 gün KİT-2018-183 sayılı kararla hakemliklerinin Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 04/12/2017 gün 2017/5594 esas-2017/13799 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, yeniden dosyaya ele alarak inceleme yetkisi bulunmadığı, bu konuda karar vermek görevinin görevli ve yetkili Bölge Adliye Mahkemesine ait olduğu görüşünden hareketle, dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmek üzere, Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesine karar verilmiştir.Anayasa Mahkemesinin 28/03/2018 tarih 2017/120 esas ve 2018/33 sayılı kararında ifade edildiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendinde ifade edilen “mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” hali, önemli bir usul eksikliği niteliği taşıdığından, Bölge Adliye Mahkemesine dosyanın esasını incelemeden kararı kesin olarak kaldırma yetkisi tanımıştır. Bölge Adliye Mahkemesinin delillerin hiçbirinin toplanmadığı veya gösterilen delillerin hiç değerlendirilmediği gerekçesiyle verdiği kesin nitelikteki kaldırma kararı, esasen davanın esasına ilişkin bir husus olmayıp, yargılamaya ilişkin usul kuralının açık ve ağır ihlaline dayanmaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin toplanmaması veya bu yönde gösterilen delillerin hiç değerlendirilmemesi hali, verilen bir kararın esastan yapılacak bir denetime uygun olmadığı anlamını taşır. Bundan ayrı, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı, direnme kararı verilmesi ya da eylemli olarak direnilmesi, yasa gereği mümkün olmadığı gibi, ilk derece mahkemelerinin veya Sigorta Tahkim Komisyonlarının Bölge Adliye Mahkemelerince verilen ve kesin nitelikte bulunan kararlarını değerlendirme ve tartışma yetkisi de bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, eylemli direnme niteliğindeki kararı, Anayasa Mahkemesinin az yukarıda açıklanan kararı da gözetildiğinde, açıkça yasaya aykırı olup, yok hükmündedir. İstinaf kanun yolunda asıl olan denetim olup, bu kanun yolu, ilk derece aşamasında dosyanın taraflarının sunduğu ve hakimin re’sen toplaması gereken tüm delillerin toplanmış olması ve delillerin tartışılarak değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirlenmiş bulunması esasına dayalıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na uygun ve denetlenebilir bir karar verilmesi gereği yanında; HMK 353 (1) a-6 maddesi kapsamında belirtildiği üzere ve yukarıda sebepleri belirtildiği şekilde “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan ve ya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması,” halinin de inceleme konusu karar yönünden gerçekleştiği ortadadır. Aksinin kabulünün yani 353/1-a-6. maddesindeki düzenlemenin lafzi olarak anlaşılması ve yorumlanması halinde istinaf incelemesi bir denetim (kanun yolu) incelemesinden çıkacak ve bir nevi ilk derece yargılama mekanizması haline dönüşecektir.Bu kapsamda, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince Dairemizin 24/05/2018 tarih 2017/1063 esas 2018/796 karar kaldırma-gönderme kararında belirtilen şekilde işlem değerlendirme ve yargılama yapılarak, başvurunun esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, Anayasa Mahkemesi kararından önce Yargıtay 2.Hukuk Dairesince verilen başka bir olay ve duruma ilişkin karar ilgi tutularak, yazılı biçim ve şekilde verilen bir kararla dosyanın Dairemize gönderilmesi isabetsiz olduğundan, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin 02/11/2018 gün KİT.2018/183 sayılı kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamında kaldırılarak, dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/10/2019