Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1308 E. 2019/1160 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1308
KARAR NO : 2019/1160
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/10/2018
NUMARASI : 2017/863 Esas – 2018/963 Karar
DAVA : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/07/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in 30/04/2009 günü davalı şirkete sigortalı … plaka sayılı aracın seyir halinde yapmış olduğu kaza nedeniyle ağır bir biçimde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin bir kusuru olmadığını, kaza sonucu müvekkilinde geçici-kalıcı maluliyet oluştuğunu belirterek şimdilik 100,00 TL bakıcı gideri, 100,00 TL maddi tazminat olmak üzere 200,00 TL tazimatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında indirime tabi olduğunu, daha öncede meydana gelen bu kaza neticesinde maddi tazminat istemi ile İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/842 Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirkete dava açıldığını, bu davada sulh olduklarını, müvekkil şirketin davacıya 48.342,00 TL ödeme yaptığını ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, bakıcı giderlerinin maddi tazminat kapsamında değerlendirileceğini, bu sebeple söz konusu işbu davadaki bakıcı giderlerinin müvekkili şirket tarafından başvuru sahibine yapılan ödeme kapsamında yer aldığını, geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin poliçe teminatına dahil olmadığını, müvekkil şirket tarafından ödenebilecek tüm tazminat bedelinin davacıya ödenmiş olması ve imzalanan ibraname nazara alınarak davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise aktüer aracılığıyla kusur ve tazminat miktarının tespiti ile karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK’nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine” karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kararda hüküm ve gerekçenin birbiriyle çeliştiğini, hükmün istinaf kanun yolu ile kaldırılması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğramadığını, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/842 Esas sayılı dosyası ile bu davanın konusunun farklı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir.Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.İlk Derece Mahkemesince, kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması ve bu nedenle dava şartı noksanlığı bulunması nedeni ile HMK.nun 114/1-i ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verildiği yazılmış ancak gerekçeli kararın gerekçe kısımında davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği açıklanarak kararın hüküm fıkrasıyla gerekçesi arasında çelişki yaratılmıştır. Bu yönüyle, karar yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; kararın kaldırılma sebebine göre diğer istinaf itirazları konusunda bu aşamada inceleme yapılmamıştır.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülerek bir karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2019