Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1302 E. 2021/928 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1302
KARAR NO: 2021/928
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2018/400 Esas – 2019/64 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/05/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerin murisi …’a ait … plakalı aracın … tarafından kullanılırken kaza yaptığını ve kazada …’ın vefat ettiğini, muris …’ ın araçta yolcu olarak bulunduğundan kusursuz olduğunu, fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile; destekten yoksun kalma tazminatı olarak davacı … için şimdilik 2.500,00-TL maddi tazminatın ve davacı … için şimdilik 2.500,00-TL maddi tazminatın olay gününden başlayarak hesap edilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili ıslah dilekçesi ile; Bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı …’ın 84.673,67 TL destekten yoksun kalma tazminatı hakkı olduğundan bahisle … için 2.500,00-TL maddi tazminatın 82.173,67-TL arttırılarak … açısından davanın 84.673,67-TL üzerinden kabulüne, 84.673,67-TL maddi tazminat için haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 06/06/2010 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların açmış olduğu davanın zamanaşımına uğradığını, davaya konu olayın meydana gelmesinde araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, buna bağlı olarak araç işleteni olan müteveffanın mirasçılarının da bu kusura dayalı olarak herhangi bir tazminat talebinde bulunmayacağını, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddini, aksi takdirde yasal şartları taşımayan talepler yönünden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın Kısmen Kabulü İle Kısmen Reddine; Davacı … yönünden açılan davanın reddine, 84.673,67-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 03/01/2018 tarihinden itibaren işleycek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahisili ile davacı …’a verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafından her ne kadar ıslah talebinde bulunulmuş ise de, sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan davalarda 2 yıllık zamanaşımı söz konusu olmakta bir an için uzamış zamanaşımından söz edilecek olsa dahi, 8 yıllık asli ceza zamanaşımının, kaza tarihinin 06.06.2010 olduğu nazara alındığında geçmiş bulunduğu ve zamanaşımı nedeniyle her halde ıslah tarihi itibariyle 8 yıllık asli ceza zamanışımı süresinin de geçtiği göz önüne alınarak talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların 3. kişi sayılmasının mümkün olmadığını, sürücünün kusuru aynı şekilde işletenin de kusuruna tekabül ettiğinden ve işleten mütevaffa muris olduğundan, onun kusuru oranında taleplerin her halde indirilmesi ve kaldırılması gerektiğini, işletenin %100 kusuru olduğu nazara alınarak davacıların talep hakkı bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 06/06/2010 tarihinde davalı … şirketine kaza tarihini kapsar şekilde ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın …’ nın sevk ve idaresindeyken tek taraflı kaza yapması sonucu, araçta yolcu olarak bulunan davacıların murisi …’ ın vefat ettiği, davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmaktadır. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”Tazminata konu trafik kazası ölümlü olarak gerçekleşmiştir. Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 06/06/2010 tarihi ile dava tarihi olan 28/04/2018 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf dava dilekçesinde HMK’nın 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak tazminat talep etmiş, zararını gelişen durum nedeniyle bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiştir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Somut olayda dava dilekçesinde davanın HMK 107.maddesine göre açıldığı belirtilmiş olduğuna göre zamanaşımı dolmadan açılan davada zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil tüm dava için kesilmiş olduğundan HMK’nın 107/2 maddesi gereğince yapılan bedel arttırımının da 04/01/2019 tarihli rapora istinaden 05/01/2019 tarihinde yapılmış olduğu ve zamanaşımının gerçekleştiği söz edilemeyeceğinden, davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf talebi yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş olup, araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Araç işleteni olan murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek kanun, gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları ) Somut olayda davaya konu trafik kazası 06/06/2010 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalı tarafça sigortalı aracın ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi ise 27/10/2009′ dur. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde, yeni Genel Şartlar ise 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, kaza tarihi ile poliçe tarihi, sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği ve poliçenin tanzim edildiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, davacıların sigortalı araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak sürücünün ve işletenin kusuruyla sorumlu tutulmadan talepte bulunabilecekleri sonucuna varıldığından, davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 5.784,05 TL harçtan peşin alınan 1.446,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.337,95 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/05/2021