Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1275 E. 2021/805 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1275
KARAR NO: 2021/805
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİH: 06/02/2018
NUMARASI: 2017/399 Esas – 2018/55 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesi ile; 29/06/2007 tarihinde, davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, dava dışı … idaresindeki … plakalı aracın kusurlu olarak, yaya olan Müvekkili … ve dava dışı …na çarpması sonucu meydana gelen kazada, müvekkilinin % 20 daimi sakat kaldığını, davalı … şirketine 17/03/2017 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, 15 günlük yasal süre içerisinde davalı … şirketi tarafından cevap verilmediğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 200 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; KTK 109. maddesinde belirtildiği üzere; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl içinde zamanaşımına uğradığını, kaza tarihi olan 29.06.2007 tarihinden itibaren 9 yılı aşkın bir zaman geçmiş olup davanın zamanaşımına uğradığını, 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek zamanaşımına uğramış davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “HMK 114-137-142 maddesi ile 2918 sayılı yasanın 109/2 ve 5237 sayılı yasanın 66. maddesi gereğince zaman aşımı nedeni ile davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece; söz konusu kazanın 29/06/2007 tarihinde gerçekleşmiş olması ve davanın 04/04/2017 tarihinde açılmış olması sebebiyle davaya konu fiile ilişkin ceza zamanaşımı süresinin 8 sene olması dikkate alınarak zamanaşımı nedeniyle asıl davanın reddine karar verildiğini, mahkemece yapılan değerlendirmede 2918 Sayılı K.T.K.’nın 109/2. maddesi dikkate alınarak ceza zamanaşımı olarak 8 sene gözönünde bulundurulduğunu, 2918 S.K.T.K. madde 109/2’de ceza kanununun cezayı gerektiren fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması durumunda ceza zamanaşımının uygulanacağının belirtildiğini, ceza zamanaşımı daha uzun bir süreyi öngörmediğinden 2918 sayılı K.T.K. madde 109/2 uyarınca davamızda 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanması gerektiğini, davada zamanaşımından bahsetmenin mümkün olmadığını, müvekkilinin zararını 30.05.2012 tarihli Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu raporunu aldığında öğrendiğini, tazminat sorumlusunu ise Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/308 E. sayılı dosyasında verilen kararın 08.02.2012 tarihinde kesinleşmesi ile öğrendiğini, müvekkilinin zararı ve tazminat sorumlusunu öğrenmesinden itibaren 8 yıl geçmemiş olup, 10 yıllık zamanaşımından da bahsetmenin mümkün olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 (6098 sayılı TBK’nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.Görüldüğü gibi BK’nun 60. ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.). 2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin, zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz. Ancak, zarar veya onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren, 2918 sayılı Kanunun 109.maddesindeki iki yıllık süre içerisinde açılması gerekir. (HGK’nun 30/11/2011 gün 2011/17-569 2011/710 sayılı kararı )Somut olayda, davalı vekili cevap dilekçesi ile süresinde zamanaşımı defiinde bulunmuştur. Dava dilekçesi ekinde sunulan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu raporuna göre yaralanma nedeni ile %20 özür durumunun tespit edildiği, rapor tarihinin 30.05.2012 olduğu anlaşılmakla dava dilekçesinde de açıkça artan maluliyet nedeniyle sürekli bakıcı gideri talep edildiği de belirtilmediğinden zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olarak esas alınması gerekmektedir. Bu halde davaya konu trafik kazası 29/06/2007 tarihinde gerçekleşmiş, davacının yaya olarak bulunduğu dava dışı davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile çarpması sonucu gerçekleşen trafik kazasında yaralandığı ileri sürülerek açılan davanın, aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması, davanın olay tarihi üzerinden 8 yıl geçtikten sonra 04/04/2017 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımın dolduğu anlaşıldığından Mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesine eklediği ve benzer olduğunu ileri sürdüğüYargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/10174 Esas ve 2016/9696 K sayılı kararının “…Davaya konu kaza 04.08.2005 tarihinde gerçekleşmiş, dava 11.06.2015 tarihinde açılmıştır. Kazaya sebebiyet veren davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın dava dışı sürücüsü hakkında 5237 sayılı TCK’ya göre davacıyı taksirle yaralamaya sebep olmak suçundan (kemik kırığı oluşacak şekilde) 5237 sayılı TCK 89/1-2b-son, 22/3-2 maddelerine göre ceza davası açılmış ve şikayetten vazgeçme nedeniyle 27.12.2006 tarihinde kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir. Somut olayda, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu ve maluliyetini öğrendiğini belirttiği 02.06.2015 tarihli Tuzla Devlet Hastanesi’nden alınma özürlü sağlık kurulu raporuna göre davacının sol tibia kırığı, lenödem, periferik…” şeklinde olup maluliyetin öğrenildiği tarih ile dava tarihi arasında 2 yıllık süre geçmediğinden dava konusu ile benzer olmadığı görülmüştür.Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma apılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. 28/04/2021