Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1258 E. 2021/873 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1258
KARAR NO: 2021/873
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 19/06/2017
NUMARASI: 2014/1405 Esas – 2017/585 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin annesi …’un 25/04/2013 tarihinde saat 23:10 sıralarında Beşiktaş … Bulvarında … Meydanından … yönüne ışıklardan karşıdan karşıya geçmekte iken davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması neticesinde kaldırıldığı hastanede 10/05/2013 tarihinde vefat ettiğini, müvekkilininin annesinin pazarcılık işi ile iştigal ettiğini ve kazancını kızına verdiğini, davalı …’in müteveffaya çarpan araç sahibi, davalı … Sigorta A.Ş’nin ise müvekkilinin annesine çarpan aracın sigortacısı olduğunu, davalıların müvekkiline destekten yoksun kalma tazminatı ödemekle yükümlü olduklarını belirterek ilk aşamada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 5.000 TL maddi tazminat (defin, hastane masraflarına ilişkin) ile 100.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren başlayarak faizi ile birlikte davalılardan (sigorta şirketinden poliçe şartlarına, sorumlu olduğu kısma göre) alınıp davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davaya konu aracın 12/01/2013-2014 tarihleri arasında müvekkili şirkete zmms poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin manevi tazminat taleplerinin müvekkili şirket tarafından düzenlenen poliçe teminatı kapsamı dışında kaldığını, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalısının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın gece vakti ve trafik ışıklarının araçları ve yayaları yönlendirdiği bir yerde, araçlara yeşil ışığın, yayalara kırmızı ışığın yandığı bir anda olduğunu, müteveffanın ani bir şekilde yola çıkması ile kazanın gerçekleştiğini, müvekkilinin söz konusu kazada kusurunun bulunmadığını, ayrıca müteveffanın gelir durumuyla ilgili beyanlarının afaki olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı … Sigorta A.Ş hakkında açılan davanın reddine, davalılar … ve … hakkında açılan davanın, destekten yoksun kalma tazminatı ve maddi tazminat yönünden reddine, manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 25/04/2013 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin müteveffa …’un tek kızı olduğunu, müvekkilinin müteveffanın tek varisi olduğu için tüm kazancını davacı müvekkiline verdiğini, vefat nedeni ile davacı müvekkilinin annesinin desteğinden mahrum kaldığını, bu nedenle davacının destekten yoksun kalma miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, mahkemece yaptırılan tarafların kusuru durumunun tespiti için bilirkişi incelemesine göre davalı araç sürücüsünün % 10 yayanın ise % 90 oranında kusurlu olması tahmini bir kusura ilişkin bir rapor olup raporun neye göre hazırlandığının belirli olmadığı gibi ceza dosyasında tanık olarak ifadesi alınan kişinin beyanlarının dikkate alınmadığından kusur durumuna ilişkin rapor hüküm kurmaya elverişli olmadığından yeniden kusur durumunun tespiti için rapor alınması gerektiğini, davalı … Sigorta A.Ş.’den manevi tazminat taleplerinin olmadığını, mahkemece … Sigorta A.Ş. hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş ve davalı şirket lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, gerekçe ile hükmedilen manevi tazminat birbiri ile uyumlu olmadığından manevi tazminat miktarının talepleri gibi hüküm altına alınması gerektiğini, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Genel olarak bir kimse ancak ölümden önce bakmakta olduğu ve sağ kalsaydı, kuvvetli bir ihtimalle ileride bakacağı anlaşılan kişilerin desteğidir. Öyleyse bir başkasına “bakma” destek olmanın en önemli şartıdır. Bir babanın-annenin sağlıklı çocuğuna erginlik çağına kadar bakması ona destek olması tabiidir. Erginlik çağından sonra destek olması için eğitim, askerlik gibi durumların varlığı gereklidir. Bu nedenle yetişkin ve geçimini sağlaması gereken çocuklar yönünden destek tazminatının istenmesi olanaklı değildir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/2768 Esas 2015/10294 Karar, 2013/16149 Esas 2015/3016 Karar sayılı kararı). Kaza nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/139 Esas sayılı dosyasına sunulan ATK Trafik İhtisas Dairesi bilirkişi raporuna göre davalı sürücü Umut’un alt düzeyde tali derecede, yaya olan desteğin ise asil derecede kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece, ATK Trafik İhtisas Dairesinden aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’un alt düzeyde tali derecede % 10, yaya olan desteğin ise asil derecede % 90 kusurlu olduğu bildirilmiştir. Bu durumda Ceza mahkemesine sunulan kusur raporu ile Mahkemece aldırılan kusur raporunun birbiri ile örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü, davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının , manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacı taraf istinaf itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 5.000 TL maddi tazminat ile 1100.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden başlayarak faizi ile birlikte davalılardan (sigorta şirketinden poliçe şartlarına, sorumlu olduğu kısma göre) tahsilinin talep edildiği görülmekte, dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketi yönünden de manevi tazminat talebi olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu nedenle davalı sigorta şirketi lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.024,65 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 980,25 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/05/2021