Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1254 E. 2021/1014 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1254
KARAR NO: 2021/1014
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2015/744 Esas – 2018/1231 Karar
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/05/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin karşıdan karşıya geçerken sürücü … idaresindeki … plakalı aracın sollama yaptığı sırada kendi şeridinden çıkarak ters yönde müvekkiline çarptığını, kaza sonucu davacının burnundan, omuz ve bacaklarından darbe alarak yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını ve ameliyat geçirdiğini, kaza tarihinden 1 hafta sonra yeni bir işe başlayacak olan müvekkilinin kaza sonucu geçirdiği ağır travma ve ameliyatlar neticesinde işe başlayamadığını ve bunun kendisi için çok büyük bir mağduriyete sebebiyet verdiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları ispat etmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilinin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, davacının maluliyet iddialarının Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket sürücüsünün kazada kusurlu olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin sorumluluğunun sürücünün kusuru ile sorumlu olduğunu, davacının uğradığı gerçek zararın tespitinin gerektiğini, davacının manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, faiz başlangıcının usule aykırı olduğunu, davanın HDI sigortaya ihbarı gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Maddi tazminat açısından maddi tazminata ilişkin istemin kısmen kabulü ile, 14.223,79 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davalı … şirketi açısından dava tarihinden diğer davalılar açısından ise 03/12/2014 kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Manevi tazminat açısından davanın kısmen kabulüne, 8.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışında her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 03/12/2014 kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, bu davalılar açısından fazlaya ilişkin istemin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı …. vekili ve davalı … tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın kaza tarihi olan 03.12.2014 tarihi itibariyle tazminat yükümlülerini öğrendiğini, kaza sonrası tedavi olduğu dönemde geçici iş göremezlik halinin 6 aya kadar uzayacağının da doktorlar tarafından kendisine bildirilmiş olup, her halde bu 6 aylık sürenin bittiği 03.06.2015 tarihinde davacının zararı öğrendiğini, zararı ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarih olarak 03.06.2015 tarihi esas alındığında, ıslah tarihi olan 12.10.2017 tarihine dek kanunda düzenlenen 2 yıllık sürenin geçmiş olduğunu ve davacının söz konusu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, meydana gelen kazada müvekkili şirket sürücüsü diğer davalı …’ün kusurunun bulunmadığını, hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranlarının hatalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacının asli kusurlu, müvekkili şirket sürücüsünün ise tali kusurlu olduğunu, ATK raporunda da açıklandığı üzere iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği belirtilmiş olup 6 aydan daha kısa bir zaman dilimi içerisinde de davacının iyileşme ihtimali olduğunun göz önüne alınması gerektiğini, ayrıca davacının SGK’dan işgöremezlik ödeneği alıp almadığının sorgulanması gerektiği halde bu hususta yargılama süresi boyunca herhangi bir araştırma yapılmadığını, ödeme alınması halinde zaten davacının mağduriyeti doğmayacağı için manevi tazminat talebinin de reddedilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminatın neye ve kime göre belirlendiğinin gerekçeli kararda bulunmadığını, doktrindeki ağırlık görüşe göre manevi tazminatın amacı ve işlevinin maddi tazminatın yetersiz kalması durumunda söz konusu olabilirken ve davada çok yüksek maddi tazminata hükmedilmiş iken ek olarak manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığını, SGK kayıtlarında çalışan olarak görülmeyen davacının çalışmadan mahrum kaldığının iddia edilmesi ile varsayıma dayalı hesaplanma yapılmasından dolayı yasal mevzuatta düzenlenen sorumluluk ilkeleri ile bağdaşmayan durumun meydana geldiğini, maddi tazminatın kaza neticesinde çalışılamayan sürece mahrum kalınan pasif zararı ifade ettiğini davacının zaten çalışmadığından bu kaza neticesinde bir zararının varlığından bahsedilemeyeceğini, yapılması gerekenin davacının gerçekten uğramış olduğu maddi zararları hastane masrafı, gelir kaybı gibi hususların hesaplanması ve somut vakıalara dayandırılması gerektiğini, TBK’nın 72. maddesine göre zamanaşımı süresinin 2 yıl olarak belirlendiğini ıslah tarihi itibari ile bu sürenin geçtiğini, olayda kusurunun bulunmadığını, trafik kurallarına uygun seyrederken davacı yayanın birden yola çıktığını kusur raporunu kabul etmediğini, davacının iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren altı aya kadar uzayabileceği belirtilmiş olup 6 aydan daha kısa bir zaman dilimi içerisinde de davacının iyileşme ihtimali olduğunun bilirkişiler tarafından göz önüne alınması ve buna göre hesaplama yapılması gerekirken davacının 6 ay çalışmadığı yönünde hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacı asilin kaza sırasında telefon görüşmesi yapmak suretiyle koşarak yola atladığını, kaza saati itibari ile telefon kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, bunun sonucunda da kaza anında dikkatsiz ve kusurlu olduğunun belirlenmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 03/12/2014 tarihinde davalı …’ye ait, davalı … şirketine ZMMS sigortalı, davalı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karşıdan karşıya geçiş yapmak isteyen yaya …’e çarpması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.Davalıların kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı dosyadan alınan bilirkişi raporunda davalı sürücünün asli, yayanın tali kusurlu olduğu belirlenmiştir. Bu rapora dayanılarak karar verilmiş temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Mahkemece alınan kusur raporunda sürücünün tam kusurlu olduğu belirlenmesi üzerine, ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmış ve sürücünün asli %80, yayanın tali %20 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının, kaza tespit tutanağı anlatımının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Kaza tarihi olan 03/12/2014 tarihi ile dava tarihi olan 27/03/2015 tarihi ve ıslah tarih olan 12/10/2017 dikkate alındığında 8 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir.Somut olayda İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre maluliyet raporuna; Ev hanımı olan davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olacağından davacının zaten çalışmadığı için kalıcı iş göremezlik tazminatı ödenemeyeceğine (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/2909 Esas ve 2020/7805 Karar sayılı kararı); Geçici iş göremezlik tazminatının maluliyet raporunda belirlenen geçici iş göremezlik süresi esas alınarak hesaplanması gerektiğinden geçici iş göremezlik süresinin daha kısa olduğuna; SGK kaydı bulunmayan ve dolayısıyla rücuya tâbi ödeme yapılması mümkün olmayan davacıya rücuya tâbi ödeme yapılıp yapılmadığının SGK’dan sorulmasının sonuca etkili olmamasına rücuya tabi ödemenin araştırılmamış olmasına; Davalı …., davalı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın maliki olduğuna göre işleten olarak kaza anında bu aracı kullanan sürücünün kusurundan dolayı doğan zarardan davacıya karşı müteselsilen sorumlu olacağından davalı ….’nin tazminattan sorumlu olmadığına; ZMMS poliçesi manevi tazminat klozu içermediğinden sigorta şirketinin de manevi tazminattan sorumlu olması gerektiğine ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Bu açıklamalara göre, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat verilmesi ile belirlenen manevi tazminat miktarı, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygundur. Bu nedenle davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı da yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; davalı …vekili ve davalı …’ün istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı …. vekili ve davalı …’ün yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-a-Davalı …. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.504,74 TL harçtan peşin alınan 379,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.125,21 TL harcın davalı ….’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,b-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.504,74 TL harçtan peşin alınan 376,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.128,54 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/05/2021