Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1187 E. 2019/1055 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2019/1187
KARAR NO : 2019/1055
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI : 2016/180 Esas – 2018/548 Karar
DAVA : Takibin İptali (Muvazaa Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 27/06/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın diğer davalılar hakkında bonoya dayanarak İstanbul Anadolu ….İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, takibin sonuçsuz kalması üzerine davalı …’ın …. Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili … aleyhine müvekkilinin …San.ve Tic. Ltd. Şti.’den satın aldığı taşınmaz için Silivri 3. Asliye Mahkemesinin 2013/185 Esas sayılı dosya ile tasarrufun iptali davası açtığını, İstanbul Anadolu ….İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe konu bononun alacaklı … ile borçlular … Tic. Ltd. Şti., ….Tic. Ltd. Şti., … ve … Tic. Ltd. Şti. tarafından sahte olarak düzenlenip takibin muvazaalı olarak yapıldığını, bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını, senedin gerçek bir borç ilişkisine dayanmadığını, müvekkilinin davalı … Tic. Ltd. Şti.’den satın aldığı taşınmaz için Silivri 3. Asliye Mahkemesinin 2013/185 esas sayılı dosyada görülen tasarrufun iptali davasında borçlu davalıların sessiz kaldıkları gibi davalı …. Tic. Ltd. Şti.’nin icra takibine itiraz dahi etmediğini, senedin protesto edilmediğini, bu durumların normal sayılabilecek haller olmadığını, muvazaayı göstereceğini iddia ederek icra dosyasındaki işlemlerin hükümsüzlüğünün tespitine, senedin ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; senedin iptali isteminin ancak menfi tespit davasında talep edilebileceğini, muvazaya dayalı davada bu nitelikte talepte bulunamayacağını, davacı tarafın senedin ve takibin iptali yönündeki talebinin husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, bu davada dile getirilen iddiaların derdest olan tasarrufun iptali davasında ileri sürülebilecek ve görülebilecek konular olması nedeniyle davacının bu davayı açmakta hukuki bir yararının bulunmadığını, müvekkili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında aynı iddiaların davacı tarafça dile getirilmesine rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, davacı tarafın muavazalı alacak iddiasının gerçek dışı olduğunun alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, borçlu şirket yetkililerinin davacı ile birlikte hareket ederek müvekkili alacağının tahsilini engellemeye çalıştığını bildirmiş, davanın aktif dava ehliyeti ve hukuki yarar yokluğu ile esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; “1- Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, 2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, ” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı …’ın icra takibine konu ettiği dava konusu senet keşidecisi lehtarı ve cirantaları olan diğer davalılar arasındaki gerçek borç ilişkisine dayanmadığını, müvekkil aleyhine tasarrufun iptali davası açılarak bu yolla müvekkilin maliki olduğu gayrimenkulün haksız olarak elinden alınmaya çalışıldığını, huzurdaki bu davanın davalılar arasında dava konusu senet ve icra takibi ile ilgili olarak gerçek bir borç ilişkisinin olmadığının tespiti ve senet ile icra takibinin iptali amacıyla açıldığını, takip konusu senedin ticari nitelikte olması ve tarafların da tacir olması nedeniyle yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilmesini talep etmiştir.Dava, TBK’nın 19. maddesine dayanılarak takibin iptali istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, dava dilekçesinde davalı …’ın diğer davalılar hakkında İstanbul Anadolu 25.İcra Dairesinin 2013/23643 Esas sayılı dosyası ile başlattığı takibe konu bononun takibin tarafları olan davalılar arasında sahte olarak düzenlendiği, gerçek bir borç ilişkisine dayanmadığı, muvazaalı olduğu iddia ederek TBK’nın 19. maddesi gereğince takibin ve takip dayanağı bononun iptalini talep ve dava etmiştir. HMK’nın 1.maddesine göre göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. HMK’nın 114/1-c bendi ile mahkemenin görevli olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup 115/1. maddesine göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalar ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanun’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinin 1.fıkrasına göre malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Yine aynı maddenin 2.fıkrasına göre HMK’da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Muvazaaya dayanan davalar ile tasarrufun iptali davaları için gerek HMK, gerek TBK, gerekse İİK’da görevli mahkemeye ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmediğinden genel hükümlere göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekecektir. Yargıtay HGK’nun 10.02.2016 gün, 2014/17-2389 Esas ve 2016/129 Karar sayılı kararında “…tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olduğundan 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmaktadır. ” şeklinde karar verilerek görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirlenmiştir. Yine emsal nitelikte ki Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/05/2016 tarih, 2016/2431 E. ve 2016/5353 K. sayılı kararında da ” davacının davasını özellikle BK’nın 18.maddesine dayalı olarak açtığını bildirmesi ve dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında mahkemece davanın BK.nun 18.maddesindeki (Yeni TBK’nın 19.maddesi) genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi, iptal kararı verilmesi halinde İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması, tarafların iddia, savunma ve delillerinin bu yönde incelenip sonuçlandırılması gerekir.” şeklinde karar verilerek TBK’nın 19. maddesi uyarınca açılan muvazaa hukuksal olgusuna dayalı tasarrufun iptali davalarında İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanacağı kabul edilmiştir.Eldeki dava da, TBK’nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğuna göre, açılan dava TTK’nın 4/1. maddesi kapsamında mutlak ticari dava değildir. İptali istenen takibin kambiyo vasfında bonoya dayanması, davalıların tüzel kişi tacir olması da davayı mutlak ticari dava haline getirmeyecektir. Dava, HGK kararı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarında açıklandığı üzere asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir.Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1-Davacı vekilinin yukarıda esas numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafın istinaf başvuru nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK ‘nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/06/2019