Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/1031 E. 2021/819 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/1031
KARAR NO: 2021/819
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/09/2018
NUMARASI: 2015/128 Esas 2018/886 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi … 27/03/2012 tarihinde, araç ve yaya alt geçidinde karşıdan karşıya geçmeye çalışırken Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğü Hizmetinde kullanılmakta olan ve … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu hayatını kaybettiğini, kazaya karışan aracın … A.Ş tarafından sigortalı olduğunu, müvekkili davacı eşin bu kaza nedeniyle eşinin desteğinden yoksun kaldığını, davacıların tarifsiz bir acı ve keder içine düştüklerini, emekli aylığı alan … aynı zamanda eşine ait … ‘de çalışmakta olduğunu, davalı sigorta şirketine 04/07/2014 tarihinde başvuru yapıldığını ancak cevap verilmediğini belirterek davacı eş için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren davalı … A.Ş. için işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, davacı eş için 50.000,00 TL, çocukların her biri için ayrı ayrı 30.000,00 ‘er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı İçişleri Bakanlığı ile davalı … ‘dan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 65.755,16 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Kusur ve zararı bilirkişinin belirlemesi gerektiği, hatır ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, temerrüde düşürülmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili İçişleri Bakanlığı’na izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü cevap dilekçesinde özetle: Dava konusu olayın 27/03/2012 tarihinde meydana geldiğini, haksız fiillerde uygulanan bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ‘nin 6. Maddesi gereğince 5018 sayılı yasada belirtilen kurumların taraf ehliyeti bulunmadığını, buna göre Emniyet Genel Müdürlüğü’nün İçişleri Bakanlığından ayrı bir taraf ehliyeti bulunmakta olduğunu, bu nedenle husumet yönünden davanın reddinin gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dava konusu kazanın müteveffa …’ nın kusur ve ihtimali neticesinde meydana geldiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile manevi tazminat talebinin fahiş olmaması ve haksız zenginleşmeye yol açmayacak ölçüde olması gerektiğini, fahiş tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. maddesine göre kamu hukukuna tabi görevlerde uğranılan zarardan dolayı personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açılması gerektiğini, aleyhine açılan davada husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, müteveffanın kusurlu hareketleri ile trafik kazasının meydana geldiğini, kendisi hakkında başlatılan idari soruşturmanın lehine sonuçlandığını, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ceza Mahkemesinde 2013/543 Esas sayılı dosyası ile açılan davada müteveffanın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kusurunun bulunmadığı bir olaydan dolayı sorumlu tutulmasının hakkaniyet kuralına aykırı olduğunu, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş miktarda olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın maddi tazminat istemi yönünden kabulüne, manevi tazminat istemi yönünden kısmen kabulüne, kısmen reddine,Destekten yoksun kalma tazminatı 65.755,16 TL’nin davalılar … ve İçişleri Bakanlığı yönünden kaza tarihi olan 27/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 26/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikke ve sorumlu olduğu miktar kaza tarihindeki poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine,Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur durumu, ihlal edilen şahsi hakkın niteliği, olayın oluş şekli, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi nazara alınarak davacı … için 12.000,00 TL’nin; davacı … için 8.000,00 TL’nin; davacı … için 8.000,00 TL’nin manevi tazminat namı ile kaza tarihi olan 27/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar İçişleri Baranlığı ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı İçişleri Bakanlığı’na izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı İçişleri Bakanlığı’na izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Zamanaşımı, husumet, ıslah dilekçesine karşı yapmış oldukları itirazlar nazara alınmadan karar verildiğini, kazanın müteveffanın kusur ve ihmali neticesinde meydana geldiğinden müvekkilinin sorumluluğundan söz edilmeyeceğini, araç sürücüsüne % 50 kusur oranı uygulanmasının doğru olmadığını, ceza mahkemesinde alınan raporda müteveffanın kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporunda hatalı bir şekilde hesaplama yapıldığını, raporda yapılan hesabın fahiş olduğunu, davanın mahiyeti itibariyle davacı vekiline hukuka aykırı olarak fazla vekalet ücretine hükmedildiğini, reddedilen kısım üzerinden taraflarına nispi vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin harçtan muaf olduğu, bu yönde kurulan hükmün yerinde olmadığını, müşterek ve müteselsilen hüküm kurulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 27/03/2012 günü sürücü davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, murise çarpması neticesi dava konusu trafik kazasının meydana geldiği, aracın “… AŞ” adına kayıtlı olduğu, resmi hizmet otosu olarak kiralanmış olduğu, diğer davalıların da zorunlu trafik sigortacısı ve araç sürücüsü olduğu, kaza nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlarının tazmini için davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6600 Esas ve 2020/4315 Karar sayılı kararı; “….Davalı sürücü … yönetimindeki Emniyet Müdürlüğü adına kayıtlı olduğu belirtilen aracın davacı idaresindeki araçla karıştığı kaza sonucu trafik kazası meydana gelmiş; davacı taraf, Emniyet Müdürlüğüne izafetten davalı İçişleri Bakanlığına ve bu aracın sürücüsü … aleyhine işbu davayı açmıştır. Sürücü … haksız fiil faili durumundadır. Her ne kadar mahkemece Devlet Memurları Kanunu 13. maddesi uyarınca davanın polis memuruna açılamayacağı belirtilerek husumet yokluğundan polis memuruna açlan davanın reddine karar verilmiş ise de Olayda hizmet kusuru bulunmayıp davalı sürücüye haksız fiil faili olarak dava açılmıştır. Araç sürücüsü haksız fiil hükümlerine göre kusuru oranında zarardan sorumlu olacaktır. Bu durumda mahkemece, davalı sürücü … hakkında açılan dava yönünden de esas hakkında hüküm kurulması gerekirken husumet yokluğundan ret karar verilmesi doğru değildir.”şeklindedir.Eldeki dava ile ilgili olarak değinilmesi gereken başka bir husus, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m.38, HMK m.50, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m. 8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2007 tarih ve 2007/5-972 Esas, 2007/972 Karar sayılı ilamı) Bu yönde, Emniyet Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatını oluşturan İl Emniyet Müdürlükleri, üst kurum ve yönetim bakımından Devlet tüzel kişiliğine (İçişleri Bakanlığı’na) bağlı olup, ayrı tüzel kişiliği yoktur. Hal böyle olunca, ilgili İl Emniyet Müdürlüğü hakkında açılacak davanın, İçişleri Bakanlığı’na karşı yöneltilmesi gerekir.Açıklanan nedenlerle, (Cevap dilekçesinde de ileri sürüldüğü üzere) Emniyet Genel Müdürlüğünün İçişleri Bakanlığından ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğuna yönelik husumete dayalı istinaf itirazı yerinde değildir.2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez. Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir.Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 27/03/2012 tarihi ile dava tarihi olan 26/09/2014 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince alınan 29/02/2016 kayıt tarihli kusur raporu ile müteveffa ve sürücünün ayrı ayrı % 50 oranında kusurlu olduğu görüşü açıklanmış, ceza dosyasında alınan kusur raporu ile çelişki oluşması nedeniyle ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasına karar verilmiş, ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 10/07/2017 tarihli kusur raporunda; “Dosya kapsamı, ekli ceza dosyası sureti ile birlikte, tümü ile tetkik edildiğinde, davalı sürücü ile müteveffa yayanın eşit oranda kusurlu oldukları, bu nedenle ve kaza yerinin kavşak başı olduğu da dikkate alındığında Ceza yargılaması sırasında alınan 27.04.2012 tarihli bilirkişi raporunda davalı sürücünün tali kusurlu, müteveffa yayanın ise asli kusurlu olduğu şeklindeki değerlendirmeye iştirak edilemeyeceği, dosyada mevcut 01.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporundaki kusur oranlarının ise isabetli olduğu” kanaatine varılarak,”A-Davalı sürücü … sevk ve idaresindeki otomobille seyri sırasında kavşağın olduğu yere yaklaştığında hızını asgari düzeye düşürüp müteyakkız olması, kavşak başını kullanarak yolun karşısına geçmek isteyen müteveffa yayayı farkettiğinde aracını zamanında durdurup kazayı önlemesi gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemiş, mevcut hızı ile ve önlemsiz vaziyette müteveffaya çarparak olaya sebebiyet vermiş olup kusurludur.B-Müteveffa yaya … yolun karşı tarafına geçmek için önce yolu iyice kontrol etmesi, gelen araçların hız ve mesafelerine dikkat etmesi, tam olarak geçiş güvenliğini sağladıktan sonra yola girmesi, geçişini seri bir şekilde yapması, tereddütlü hareket etmemesi gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemiş olup belirtilen hatalı hal ve hareketleri ile neden olduğu olayda kusurludur.Sonucuyla, olayda;Davalı sürücü …’ ın %50 (yüzde elli) oranında kusurlu olduğu, Müteveffa yaya …’ nın %50 (yüzde elli) oranında kusurlu olduğu kanaati” açıklanmıştır. Bu halde çelişkinin giderilmesi amacıyla alınan ve hükme esas alınan kusur raporunun olayın oluşuna uygun düştüğü ve çelişkiyi giderdiği anlaşıldığından kusura yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Müteveffanın emekli maaşı dahil edilmeden, asgari ücret üzerinden ve % 50 kusur oranına göre hesaplamayı içerir aktüer rapora göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu hususa değinen istinaf itirazı da yerinde değildir. Trafik kazalarında da uygulanacak olan olay tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiil halinde müteselsil sorumluların dış ilişkisi 61.maddede düzenlenerek birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağı kabul edilmiştir. Dava dilekçesinde tazminatın davalılardan müteselsilen talep edildiğine göre haksız fiil niteliğinde olan trafik kazası nedeniyle davalıların müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde değildir. İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat yönünden hükmedilen vekalet ücretinde hesaplama hatası bulunmamakla beraber kabul edilen maddi tazminat için 7.583,00 TL vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerekirken 7.890,61 TL olarak hesap edilmesi; Davalı İçişleri Bakanlığı harçtan muaf olmasına rağmen yargılama giderleri cümlesinden harçlardan sorumlu olacak şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davalı vekilinin vekalet ücreti ve harç açısından istinaf itirazları yerindedir.Bu nedenle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, davalı İçişleri Bakanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A- Davalı İçişleri Bakanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE; Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davanın Maddi Tazminat İstemi Yönünden KABULÜNE, Manevi Tazminat İstemi Yönünden KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,2-Destekten yoksun kalma tazminatı 65.755,16 TL’nin davalılar … ve İçişleri Bakanlığı yönünden kaza tarihi olan 27/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 26/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve sorumlu olduğu miktar kaza tarihindeki poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘ya verilmesine,3-Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur durumu, ihlal edilen şahsi hakkın niteliği, olayın oluş şekli, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi nazara alınarak davacı … için 12.000,00 TL’nin; davacı … için 8.000,00 TL’nin; davacı … için 8.000,00 TL’nin manevi tazminat namı ile kaza tarihi olan 27/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar İçişleri Baranlığı ve … ‘dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,4-Başlangıçta peşin olarak alınan 276,70 TL harcın ıslah harcı 562,00 TL ile birlikte, alınması gerekli olan 6.404,41 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.565,71 TL karar ve ilam harcının -davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 3.903,51 TL ile sınırlı olmak kaydıyla- davalı Bakanlık harçtan muaf olduğundan, davalılar Davalı … A.Ş. ve …’ dan alınarak hazineye irat kaydına,5- Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu posta ve tebligat gideri 573,50 TL, bilirkişi ücretleri 1.350,00 TL olmak üzere toplam 1.923,50 TL yargılama masrafının, davacı davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 1.237,26 TL yargılama masrafına, davalı tarafından yargılama sırasında yapılan posta ve tebligat gideri 27,00 TL’den, kabul-ret oranına göre davacıya isabet eden 9,63 TL’nin mahsubu ile kalan 1.227,63 TL’ye peşin harç 276,70 TL, ıslah harcı 562,00 TL ile birlikte eklenerek sonuç olarak 2.066,33 TL’nin -davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 1.449,22 TL ile sınırlı olmak kaydıyla- (davalı Bakanlık harçtan muaf olduğundan, harçlar toplanmazdan önceki 1.227,63 TL ile sorumlu olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 686,23 TL yargılama masrafının davacı üzerinde bırakılmasına, davalı İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu yargılama masrafından kalan 17,36 TL’nin kendi üzerinde bırakılmasına,6-Maddi tazminat davası yönünden davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 7.890,61 TL avukatlık ücretinin -davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 5.534,08 TL ile sınırlı olmak kaydıyla- (davalı Bakanlık 7.583,00 TL vekalet ücreti ile sorumlu olacak şekilde) davalılardan müştereken ve müteselsilen, alınarak davacıya verilmesine,7-Manevi tazminat davası yönünden davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 3.360,00 TL avukatlık ücretinin davalılar … ve İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak davacıya verilmesine,8-Manevi tazminat davası yönünden davalı İç İşleri Bakanlığı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 3.360,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı İç İşleri Bakanlığı ‘na verilmesine,9- Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya; artan delil avansının davalı İç İşleri Bakanlığı ‘na iadesine,B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-İstinaf aşamasında davalı İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan 39,58 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalı İçişleri Bakanlığı’na verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/04/2021