Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/978 E. 2018/1839 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2017/1995
KARAR NO : 2018/1800
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI : 2014/1469 Esas – 2017/622 Karar
DAVA : Güç Kaybı ve Bakıcı Gideri Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2018
İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/05/2017 tarih, 2014/1469 ve Esas – 2017/622 Karar sayılı dosyası kapsamında verilen karara karşı, istinaf yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı … nezdinde sigortalı ve …sevk ve idaresindeki … plakalı araçta müvekkili …’in yolcu olarak bulunduğunu, aracın kaza yapması neticesinde müvekkilinin yaralandığını, müvekkilinin meslekten kazanma gücünden kaybettiğini, geçici işgöremezlik ve tedavi ve bakıcı giderlerinin de tedavi teminatı kapsamında davalıdan tahsil edilmesinin gerektiğini, müvekkilinin geçirdiği kaza nedeniyle uğradığı güç kaybı ve buna bağlı ağrılardan ötürü daha fazla efor harcadığını, söz konusu kazanın oluşumunda davalı … Şirketine sigortalı … aracın tam kusurlu olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik müvekkil … için 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile zamanaşımı ve derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davacının emniyet kemerini takmaması ile yaralanması arasında doğrudan illiyet bağı bulunduğundan, davacıya ayrıca kusur atfedilmesi gerektiğini, ayrıca davacıların herhangi bir müterafik kusurunun olup olmadığının araştırılmasını talep ettiklerini, mahkemece kusur oranında indirim yapılmasını talep ettiklerini, davacıların kalıcı bir sakatlığının bulunduğu iddia ediliyor ise öncelikle davacının bizzat muayeneye sevki ile sakatlık durumunun tespitinin gerektiğini, davacının gelir durumunun kesin delillerle ispatlanması gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “davanın kabulü ile 43.903,45 TL’nin 29/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu kaza bir iş kazası olduğundan Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, dava konusu kazanın bir iş kazası olduğunda ihtilaf bulunmadığını, bu nedenle davacının SGK’ya müracaat edip etmediğinin ve rücuya tabi bir ödeme alıp almadığının SGK’dan sorulması ve ödeme alınmış ise bu miktarın tazminat hesabından mahsup edilmesi gerektiğini, davacının, emniyet kemeri takmaması ile yaralanması arasında illiyet bağı bulunduğundan davacının müterafik kusuru bulunduğunu, ayrıca davacının hatır için taşındığını bu nedenle müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, davacı bakım için işçi tutmadığından bakıcı giderinden %50 oranında indirim yapılması gerektiğini, bu yönlerden kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. Dava, geçici ve kalıcı iş göremezlik nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davalı …Ş.’nin ZMSS sigortacısı olduğu …plakalı aracın 26/06/2010 tarihinde kaza yapması sonucu, araçta yolcu olarak bulunan davacının, bu kaza nedeniyle yaralandığı anlaşılmıştır. Dosyada bulunan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 01.06.2015 tarihli raporuna göre davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsü … kazanın meydana gelmesinde %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, sürücü…’ün kusursuz olduğu; Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 09/05/2016 tarihli raporunda, davacı …’in 26/10/2010 tarihli trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle %4 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (geçici iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. Aktüer bilirkişi raporunda ise yapılan hesaplama sonucu, %4 maluliyet oranı ile iyileşme süresine göre davacının kalıcı iş göremezliği nedeniyle 33642,76 TL, geçici iş göremezliği nedeniyle 10480,46 TL, bakıcı gideri nedeniyle 7129,35 TL maddi tazminata hak kazandığı tespit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesi, bilirkişi raporundaki miktarı ve davacı vekilinin bedel artırım talebini dikkate alarak davanın kabulüne karar vermiştir. Davalı vekili, yukarıda belirtilen iddia ve itirazlar doğrultusunda, bu karara karşı istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili, meydana gelen kazanın bir iş kazası olduğunu iddia ederek Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilmemesini istinaf sebebi yapmıştır. Açılan davada işveren davalı olarak gösterilmemiş, sadece davacının yolcu olduğu aracın ZMSS sigortacısı olan davalı … aleyhine dava açılmıştır. Bu durumda işçi ile işveren arasında bir ihtilaf bulunmadığından, uyuşmazlığın çözümünde İş Kanunu hükümleri uygulanmayacağından İş Mahkemeleri görevli değildir. Davalı … Şirketinin sorumluluğu da ZMSS sigortasına dayandığından, dolayısıyla uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan, bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Davalı vekili davacının SGK’ya müracaat edip etmediğinin ve rücuya tabi bir ödeme alıp almadığının SGK’dan sorulması ve ödeme alınmış ise bu miktarın tazminat hesabından mahsup edilmesi gerektiğini iddia ederek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dosya kapsamından, SGK’ya yazı yazıldığı ve gerekçede açıklandığı üzere SGK tarafından davacıya 7.349,12 TL geçici iş göremezlik adı altında yapılan ödemenin rücuya tabi olduğu ve hesaplanan tazminattan mahsup edildiği anlaşıldığına göre, bu istinaf talebi de yerinde değildir. Yine, davalı vekili, müterafik kusur ve hatır taşıması indirim yapılmasını da istinaf sebebi olarak göstermiştir. ATK kusur raporunda olay anında davacının kamyonette yolcu konumunda olduğu, olayın oluşumuna etkenliği olmadığı, mevcut verilerden kazanın tamamen arkadan çarpma şeklinde gerçekleştiği tespit edilerek davacının içinde bulunduğu sigortalı kamyonet sürücüsüne kusur verilmiştir. Davacının emniyet kemeri takmadığı trafik kazası tespit tutanağında belirtilmediği gibi davalı tarafça da ispat edilememiştir. Bu durumda davacının müterafik kusuru bulunduğu dosya kapsamı ile ispat edilememiş olduğuna göre Mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmaması doğrudur.Ayrıca davacının yolcu olarak bulunduğu araç, dava dışı işverene aittir. Kaza sırasında davacı bu araçta taşınmakta olup, dosyada bineceği aracı seçme hakkının bulunduğuna dair belge ya da bilgi de bulunmamaktadır. Bu durumda, somut olayda hatır taşıması bulunmadığından Mahkemece, hatır indirimi yapılmamasında da bir isabetsizlik yoktur.
Açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/05/2017 tarih, 2014/1469 Esas – 2017/622 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.999,04 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 750,00 TL harç mahsup edilerek bakiye 2.249,04 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/12/2018