Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/951 E. 2019/241 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/951
KARAR NO : 2019/241
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/11/2017
NUMARASI : 2017/77 Esas 2017/849 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili sunmuş olduğu dava dilekçesinde: 18/02/2006 tarihinde tek taraflı ve tam kusurlu olarak … plakalı araç sürücüsü, davacıların desteği olan müteveffa … kaza dolayısıyla vefat ettiğinden geride desteği eşi … ve küçük kızı kaza tarihinde iki yaşında olan … desteklerinden mahrum kaldıklarından, eş için 2.000,00 TL ve çocuk için 500,00 TL olmak üzere 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 500,00 TL cenaze ve defin gideri olmak üzere şimdilik ileride artırılmak üzere 3.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Gerek Karayolları Trafik Kanunu üzerinden zamanaşımı gerekse TCK düzenlenen zamanaşımı süreleri uyarınca davanın zamanaşımına uğradığını, öncelikle bu nedenle davanın reddine, kabul olunmadığı takdirde davacıların müteveffanın mirasçıları olması nedeniyle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesinden dolayı davanın reddi gerektiği, kabul edilmemesi halinde, cenaze masrafları ve defin masrafları dolaylı zararlar kapsamında olduğundan teminata dışında olduğu ve ayrıca belediyeler tarafından ücretsiz olarak yerine getirildiğinden, bu giderlerden sorumlu olmadıkları, tazminat hesaplanacak ise aktüer incelemenin yapılması ve tazminat hükmedilecek ise dava tarihinden itibaren tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından : “Davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ilk derece mahkemesince 12/01/2018 tarihli ek kararı ile kesin karara karşı istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili ek karara ve asıl karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, mahkemece zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesi ile verilen kararın usul yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararlarına göre de olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 5237 Sayılı TCK nın 66. maddesi gereğince 15 yıl olduğunu bu sürenin de dava tarihi itibariyle doğmadığını kaldı ki 2918 sayılı Yasa’nın 109. maddesindeki sürenin de dolmadığını bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. İlk Derece Mahkemesince karar kesin olarak verilmiş, davacı vekilinin istinaf talebi üzerine de 12/01/2017 tarihli karar ile HMK’nın 346/1 maddesi uyarınca istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Açılan dava ile davacılar fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak HMK’nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davası açmışlardır. Bu durumda dava tarihi itibariyle henüz davacıların tazminat tutarı belirlenmemiş olduğuna göre verilen karar kesin nitelikte olmayacağından ek karara karşı olan istinaf talebinin kabulüne karar verilmiştir. Asıl kararın istinafı bakımından değerlendirme yapıldığında: Dosya kapsamından, davacıların desteği … sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile seyir halindeyken gerçekleşen trafik kazası neticesinde, ölümü üzerine desteğin mirasçıları olan davacıların üçüncü kişi sıfatı ile (aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası bulunmadığından) Güvence Hesabından destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2018 tarih, 2016/11903 E. ve 2018/5708 sayılı kararında açıklandığı üzere 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. 5237 sayılı TCK’nın 85/1.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle bir kişinin ölümüne sebep olma suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-d maddesine göre 15 yıl olduğundan açılan dava 15 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Somut uyuşmazlıkta ölümlü trafik kazası 18/02/2006 tarihinde gerçekleşmiş; Dava ise 16/01/2017 tarihinde açılmıştır. Bu durumda dava, 15 yıl olan ceza zamanaşımı süresi içerisinde açıldığından zamanaşımı dolmamıştır. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince olayla örtüşmeyen bir varsayım ile müteveffanın vefat etmemiş olmaması halinde aynı araçta yolcu olarak bulunan yönünden ceza davası açılması halinde basit tıbbi müdahale ile giderilecek ve hayati tehlike geçirmeyecek şekilde taksirle yaralamadan dolayı 5237 sayılı Yasa’nın 89/4 ve 66/1-e maddesi gereğince zamanaşımı süresinin 8 yıl olacağı kabul edilerek bu kabule göre de dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden tarafa iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2019.