Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/852 E. 2018/427 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUKDAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2018/852
KARAR NO : 2018/427
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 09/11/2016
NUMARASI : 2016/3923 D.İş- 2016/3923 D.İş
DAVANIN KONUSU : Cismani Zarar Nedeniyle Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/03/2018
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/3923 D.İş- 2016/3923 D.İş sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu-İtiraz Hakem Heyeti’nin 28/09/2016 tarih 2016/İHK-2538 K. sayılı kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyanın Dairemiz Heyetince yapılan müzakeresi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; uyuşmazlık talebinin kabulü ile 153.405,00 TL’nin 15/01/2016 başvuru tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte ….’den tahsili ile başvuru sahibi …’e ödenmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına davalı … şirketi vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; davalının itirazının reddine karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen karara karşı, davalı … şirketi vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davalı … vekiline, itiraz hakem heyeti kararı 24.10.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafça 08.11.2016 tarihinde itiraz hakem heyeti kararına karşı yasa yoluna başvurulmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. Maddesinde, “Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başlama tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü yer almakta olup, bu madde uyarınca Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başlama tarihine kadar temyiz süresi 15 gün iken, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başladığı 20/07/2016 tarihinden itibaren HMK’nın 345. Madde hükmünün uygulanması gerekmektedir.
İş bu dosyaya hasren verilen, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2107/1941 Esas 2017/4106 Karar sayılı ilamında, İtiraz Hakem Heyeti kararlarının istinaf kanun yoluna tabi olduğu belirtilmiş olup, kanun yolu incelemesine tabi kararı veren merci ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ilamı dikkate alındığında, itiraz hakem heyeti kararına karşı kanun yoluna başvuru süresi 2 haftadır.
Davalı tarafça, HMK’nın 345. Maddesi uyarınca 2 haftalık süre içerisinde başvuruda bulunulmamıştır.
Bu nedenle, davalı tarafın istinaf başvurusunun, HMK’nın 352. Maddesi uyarınca reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/3923 D.İş- 2016/3923 D.İş sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu-İtiraz Hakem Heyeti’nin 28/09/2016 tarih 2016/İHK-2538 K. sayılı kararına karşı, davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun, HMK.nın 352. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-6728 …nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça istinaf başvurusu sırasında yatırılan harçların, istem halinde mahkemesince, yatırana iadesine,
3-İstinaf başvurusu için davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 29/03/2018

KARŞI OY
İstinaf başvurusu için geçerli süre HMK’nın 345. maddesi uyarınca 2 haftadır. HMK’nın 361.maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı ise tebliğ tarihinden itibaren bir ay ( 05.08/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 S.Y. ile yapılan değişiklikle 2 hafta) içinde temyiz yoluna başvurulabilir.Dosyamızda, İtiraz Hakem Heyeti kararında açıkca kararın “Yargıtay yolu açık olmak üzere” verildiği belirtilmiş, davaLı tarafa Tahkim Komisyonu Başkanlığınca yapılan tebligata göre iki haftalık süre geçtikten sonra (15.gün) temyiz yoluna başvurularak dosyanın Yargıtayca incelenmesi istenmiş, Yargıtay 17. H.D.since, dosyanın iki dereceli denetim sistemine tabi olması açısından dosyanın kanun yolu incelemesinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gerektiği belirtilerek dosya dairemize gönderilmek üzere yerel mahkemesine iade edilmiştir.
Öncelikle, yasa yoluna başvurulduğu tarih olan 2016 yılı itibariyle mevzuat ve uygulamadaki çelişkiler, Yargıtay Daireleri arasındaki farklı görüşler ve dosyaların gönderildiği Yargıtay 17.H.D. nin iade kararının da oy çokluğuyla verilmiş olması birarada değerlendirildiğinde, kararda temyiz merciinin (dolayısıyla temyiz süresinin) yanlış olarak bildirilmesi nedeniyle davalı tarafın yanılgıya düşürüldüğü görüldüğünden, hak arama hürriyetinin korunması, adil yargılanma,hukuki dinlenilme ve mahkemelere erişim hakkı açısından davacı vekilinin karara karşı, süresinde (1 ay) yasa yoluna başvurduğunun kabul edilmesi bir zorunluluktur. Yine Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarını inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bu dosyaların yasa yolu incelemelerinin iade edilmediği ve dairesince yapıldığı bilindiğinden, davalı vekilinin haklı yanılgısı nedeniyle süre açısından talebinin reddinin, hak kaybına yol açacağı açıktır.
Adil yargılanma ve hak arama hürriyeti ile ilgili düzenlemelerde temel amaç, kişilerin kanun yoluna başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve uğranılması muhtemel hak kayıpların önlenmesidir. Aksinin kabulü kişilerin mahkemeye erişme hakkının bir parçası olan kanun yoluna başvurma imkanını sınırlayarak hakkın kullanımının engellenmesi ve hatta hakkın özünün zedelenerek ortadan kaldırılmasına neden olur ki, bu husus aynı zamanda kişilerin “adil yargılanma” hakkının ihlali sonucunu doğurur.
Bunun yanında, Yargıtay 11. H.D.nin 2017/2076 Esas- 2017/5204 karar sayılı ve bunun gibi birçok kararında;
“5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 16. fıkrasında “….Hakem, kararını komisyon müdürüne tevdi eder. Komisyon Müdürünce karar en geç üç iş günü içinde taraflara bildirilir; ayrıca kararın aslı dosya ile birlikte komisyonun bulunduğu yerdeki görevli mahkemeye gönderilir ve mahkemece saklanır.” hükmü yer almakta olup Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16/B maddesinde de aynı nitelikte hükümlere yer verilmiştir. 5684 sayılı Kanun’un 30. maddesinin kararın temyizine ilişkin 12. fıkrasının son cümlesinde temyize ilişkin usul ve esaslar hakkında HMK hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Keza yine aynı maddenin 23. fıkrasında, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde HMK hükümlerinin sigorta tahkimi hakkında da kıyasen uygulanacağı belirtilmiş, HMK’nın 366. maddesi delaletiyle uygulanması gereken 345. madde hükmü uyarınca da temyiz başvuru süresinin hakem kararının usulen taraflara tebliğinden itibaren başlaması gerektiği hükme bağlanmış ve nihayet temyiz süresi, kararın tebliğinden itibaren 1 ay olarak belirlenmiştir. Söz konusu mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve konuyla ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca, sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyeti kararlarının tebliği ve temyizi halinde yapılması gereken tüm iş ve işlemler bakımından Sigorta Tahkim Komisyonuna verilmiş bir görev ve yetki bulunmamakta olup komisyon müdürü tarafından yapılması öngörülen “bildirimin” kararın tebliği mahiyetinde kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yukarda açıklanan HMK hükümleri çerçevesinde, itiraz hakem heyetince verilen karar kendisine tevdi edilen mahkeme, itiraz hakem heyeti tarafından verilen kararı, taraflara tebliğe çıkarmakla ve müteakip işlemleri yapmakla yükümlü olup her iki taraf bakımından da temyiz süresi, hakem kararının kendilerine usulen tebliğinden itibaren işlemeye başlayacaktır.” gerekçesiyle dosyanın temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, öncelikle, verilen hakem heyeti kararının taraflara mahkemece Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile buna ilişkin tebligat mazbatalarının evraka eklenmesi, takiben HMK’nın temyiz hükümleri çerçevesinde öngörülen gereklilikler yerine getirildikten sonra dairelerine gönderilmesi için dava dosyasının yerel mahkemeye geri çevrilmesine karar verildiği görülmektedir.
Mahkeme yerine, usule uygun olup olmadığını denetlenme imkanı dahi bulunmadığımız Tahkim Komisyonu Başkanlığının yaptığı tebligatların, sürenin başlangıcı açısından geçerli kabul edilmesi hak arama özgürlüğü, adil yargılanma, hukuki dinlenilme ve yine mahkemelere erişim hakkı bağlamında, yasa yolu incelemesi için esas kabul edilmesi tarafımca da uygun görülmediğinden karar tebliğ ve temyiz işlemleri açısından Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ile aynı görüşte bulunmaktayım.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı tarafın istinaf başvurusu süresinde kabul edilerek dosyanın esasının incelenmesi gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.