Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/851 E. 2019/4150 K. 30.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/851
KARAR NO : 2019/4150
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 24/01/2018
NUMARASI : 2018/503 D.İş Esas 2018/520 D.İş Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/12/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyonu/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda, 28.05.2016 tarihinde davalıya sigortalı … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı kazada davacının yaralanarak malul kaldığını, davalıya sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesinden alınan rapora göre davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının %15 olduğunu, raporun davalıya gönderildiğini, davalıya raporun gönderildiğini, davalı tarafından bu orana göre ödeme yapmak istemediğini ve yönetmelik esaslarına dayalı yeni bir sağlık kurulu raporu talep etmesi üzerine davalıya itiraz dilekçesi gönderildiğini, davalının cevap verilmemesi üzerine sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL sürekli maluliyet tazminatının 23.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde: davacının yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş bir sağlık kurulu raporunun bulunmadığını, tazminatın ödenmeme sebebinin eksik evrakların müvekkiline gönderilmemesinden kaynaklandığını, buna göre yasal düzenleme uyarınca başvuru şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddi gerektiğini, aksi halde tazminat hesabının aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından yapılmasını ve faiz isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından: “Başvuru sahibinin talebinin kabulü ile 89.144,80 TL sürekli sakatlık tazminatının davalıdan alınarak 23.03.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıya ödenmesine” karar verilmiş, karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiş, İtiraz Hakem Heyeti “Davalı vekilinin itirazlarının kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılarak, başvuru sahibinin talebinin delil yetersizliği nedeniyle reddine” karar vermiştir. Bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; uyuşmazlık hakem kararına davalının itiraz etmesi sonucu İtiraz Hakem Heyeti tarafından 28.11.2017 tarihli ara karar ile kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde raporun temin edilmesinin istenildiği, müvekkilinin 29.11.2017 tarihinde İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’na başvurduğunu ve 01.12.2017 tarihinde önceki raporu ile aynı yüzdelikte olan rapor alındığını, tüm işlemlerin süresi içerisinde yerine getirildiğini ve raporun 08.12.2017 tarihinde mail ile de itiraz hakem heyetine gönderildiğini, İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen ve davalı sigortanın sorumluluğunu tamamen kaldıran işbu kararın istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak hukuka uygun olarak davalının ödemekle sorumlu olduğu tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 94/2.maddesine göre “Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.”.HMK’nin 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir(YHGK’nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararları).Somut uyuşmazlıkta, İtiraz Hakem Heyetince, 28/11/2017 tarihli ara kararıyla davacı vekiline Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği’ne göre düzenlenmiş maluliyet raporunu sunmak üzere 2 hafta süre verilmesine karar verilmiş, belirlenen süre içerisinde rapor ibraz edilmediğinden başvurunun reddine karar verilmiştir. İHH tarafından oluşturulan ara kararda verilen sürenin kesin olduğu açıkça yazılı olmadığından bu sürenin, HMK’nın 94/2.madesine ve yukarıya aktarılan Yargıtay kararlarında açıklanan niteliklere ve şartlara haiz kesin sürenin sonuçlarını doğuracak biçimde olmadığı ve davacı tarafa kesin süre verildiğinden ve kesin süre sonuçlarının uygulanması gerektiğinden bahsedilemeyeceğinden verilen ara kararına kesin sürenin sonuçları bağlanarak başvurunun reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. İHH tarafından yapılaca iş; verilen kesin sürenin usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle hukuki sonuç doğurmayacağından yukarıda belirtilen ilke ve esaslara göre uygun süre verilerek toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucu karar vermekten ibarettir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/12/2019