Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/837 E. 2018/456 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUKDAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2018/837
KARAR NO : 2018/456
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 22/12/2017
NUMARASI : 2016/1202 Esas 2017/1219 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 29/03/2018
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1202 E. ve 2017/1219 K. Sayılı dosyası kapsamında verilen karara karşı, davacı tarafça istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyanın Dairemize tevzi edilmesi sonucu, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 09/09/2008 tarihinde. dava dışı yabancı uyruklu sürücünün sevk ve idaresindeki Romanya plakalı aracın kusuru ile meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkilinin daimi malul olacak şekilde ağır yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın zamanşımına uğradığını, kazaya karışan yabancı plakalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığınI belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; müvekkilinin, kazadan sonra defalarca ameliyat olduğunu ve geçirmiş olduğu ameliyatlar sebebiyle vücudunda meydana gelen maluliyet oranının tam olarak tespit edilemediğini, kaza 09.09.2008 tarihinde gerçekleşmiş ise de, müvekkilinin bu tarihten itibaren tedavi sürecinin devam ettiğini, müvekkilinin 31.08.2012 tarihinde dahi ameliyat olduğunu, Bu durumda müvekkilinin maluliyetine yönelik zararını tam olarak öğrenebilmesinin mümkün olmadığını, tedavisi devam etmekte olan bir durum karşısında gelişen zararın oluşabileceğinin aşikar olduğunu, bu durumda zamanaşımının işlemeye devam etmeyeceğini, mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
09/09/2008 tarihinde, davacının sevk ve idaresindeki motosiklet ile trafikte seyri sırasında aynı istikamette seyreden dava dışı yabancı plakalı aracın, davacının sürücüsü olduğu motosiklete arkadan çarpması ile meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, davacı tarafça bakiye maddi tazminat talebi ile iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça, zamanaşımı def’in de bulunulmuş, davacı vekili de, müvekkilinin tedavisinin halen devam ettiğini, gelişen durum bulunduğunu, bu nedenle zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini iddia etmiştir.
2918 sayılı KTK.nun 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (Uzamış zamanaşımı ) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez.Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir.
Dava konusu trafik kazası 09.09.2008 tarihinde gerçekleşmiş, davacı yaralanmıştır. Eylem için (TCK 89/1) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır.
Zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları, dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 8 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Gelişen durumun olmadığı bir durumda, olay tarihi ve dava tarihi dikkate alındığında 8 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Ancak gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlardır.
Bu hali ile, davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için, tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceğinin zamanaşımı tarihinin başlangıç tarihinin tespiti açısından önemlidir.
Bu nedenle, sözkonusu kaza nedeniyle davacının gördüğü tüm tedavilere ilişkin belgelerin temin edilerek, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan veya bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden, davacıda bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konusunda rapor alındıktan sonra, gelişen durumun olup olmadığı da dikkate alınarak, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının değerlendirilerek, karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, HMK.’nın 353/1(a)6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için (Yukarıda belirtilen hususlarda inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere) dosyanın, mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-HMK’nın 353/1(a)6. Maddesi uyarınca, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2017 tarih 2016/1202 E. 2017/1219 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için (Yukarıda belirtilen hususlarda inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere), mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde mahkemesince, yatırana iadesine,
5-Davacı tarafça, istinaf başvurusu nedeniyle yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 23,50 TL posta giderinden oluşan toplam 121,60 TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1(a)6. maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 29/03/2018